Abdulkadir Ayanoğlu
Köşe Yazarı
Abdulkadir Ayanoğlu
 

Duran Zamana ve Çağa

Zaman hiç durur mu? Durmadan akıp giden zamanı durdurabilir misiniz? Birçoğunuz hayır dese de benim cevabım: Evet! Nasıl mı? Gelin, anlatayım: Simyacı kitabı, Santiago adındaki çobanın İspanya'dan başlayıp Mısır'da sona eren yolculuğunu konu ediniyor. Gördüğü rüya üzerine sahip olduğu her şeyi ardında bırakan Santiago, sonunda hem düşlerine hem de hayatın hakikatine ulaşıyor. Simyacı kitabından en çarpıcı kısımlar: Santiago, kendini Şalem (İncil'de adı geçen kutsal bir şehir) kralı olarak tanıtan bir yaşlı adamla konuşur, kendi amaçlarını anlatır. Yaşlı adam, hayatın gizemleri hakkındaki bilgiye karşılık Santiago’dan sürüsünün 10'da 1'ini vermesini ister. Santiago'yu sarayına davet eder ve onu bir teste tabi tutar. Bir yemek kaşığının içine sıvı yağ koyar ve kaşığı ağzında tutarak sarayını gezmesini ister. Bu testin amacı, “Mutluluğun gizi, dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan” der. Simyacı, evrendeki sonsuz yolculuğunda en büyük sorunun "her şeyin bir ve tek olduğunu anlamak ve bu biricik şeyin kendi gerçek görevini yerine getirmesiyle her şeyin mümkün olacağını" bilir. Sabah gün doğarken doğrulur ve piramitlere bakar. “Gerçekte kendi kişisel menkıbesini yaşayan kimseye karşı hayat cömerttir.” diye düşünür. Acaba hayatımızın hakikati nedir ve biz o hakikate ulaşma yolunda mıyız? Bunun için, yaşamın en belirgin kriteri olan zaman hayatımızda yaptığımız ve yapacağımız işlere düşüncelere bir işaret belirtici olarak kullanabiliriz. Sürekli olarak kayıt alan hafızamız, zaman ile desteklenir. Malum olarak bilinen, zaman bir araya gelerek yılları ve çağları oluşturur. Şunu sormakta bir fayda var: "Biz hangi zamanda yaşıyoruz veya hangi çağdayız?" Millattan önce Yunanların öngördüğü fikirler ve yazdıkları mesajlar sanki asrımıza yani 21. yüzyıla hitap ediyor.  Veya duvarlara yontulmuş bazı oymalarda ileri düzey teknolojiler resmedilmiş. Şu soru akla geliyor: "O zaman biz hayat yolculuğunda hangi zamanda yaşıyoruz? Hangi çağda yaşıyoruz?" Bilinçaltı çalışmaları yapar iken hipnoz metoduna denk geldim. Bu konuda eğitim alarak hem kendimi hem de çevremde samimiyetine inandığım birkaç kişiyi hipnoz ettim. Örneğin, bir arkadaşımı hipnoz edince kendisini yemyeşil bir yerde görmüş sonra da çölde kumlar içinde bulmuş. Gece rüyasında ise kendisi bir grupta karşılarında bir grup silahlı kavga edecek iken, silahlarını bırakıp birbirine sarıldıklarını görmüş. Ertesi gün görüşünce 10 yıl öncesinde ağır bir olay yaşadığını ve yıllar boyu kendisine gelemediğini söyledi. Kendisine şunu söyledim: "Zaman senin için durmuş hem de 10 yıl öncesinde. Sen 2010'lu yıllarda yaşıyorsun!" Bir başka arkadaşım geçmişte yaşadığı bir olayda hâlâ tazeliğini koruyan bir hatırasını dile getirdi. Ben de ona, 1990'lı yıllarda kaldığını, zamanın onun için hiç ilerlemediğini söyledim. Kendimce, benim için zamanın çağın durduğunun farkında mıyım?... O zaman akla şu cümle geliyor: "Her ne kadar 21. yüzyılda yaşasam da acaba milattan önceki taş devrinde mi takılı kalmışım yoksa ortaçağ mı?... Acaba geçmişte yaşıyanlar gerçekten geçmişte miydi yoksa geleceğin zirvelerine uçanlar mıydı?... Neden mi dersen, bu çağın gerekliliği olan sorgulamayı ve kendini geliştirme eylemini kendime hedef elde etmiş miyim? Ve bu hedefim sonucunda ben ne elde edeceğim? Simyacı kitabındaki gibi ve Yunus Emre'nin dediği gibi, "kendimden kendime seyahatimi tamamlayıp neyi elde edeceğim? Ve bu elde ettiğimin bedeli buna değecek mi?... Nihayetinde istemesem de ve her an hâl ve hareketlerimde bunu belirtmesem de ve inanmasam da öleceğim... Değer mi ve değecek mi?..."
Ekleme Tarihi: 26 Temmuz 2022 - Salı

Duran Zamana ve Çağa

Zaman hiç durur mu? Durmadan akıp giden zamanı durdurabilir misiniz? Birçoğunuz hayır dese de benim cevabım: Evet!

Nasıl mı? Gelin, anlatayım:

Simyacı kitabı, Santiago adındaki çobanın İspanya'dan başlayıp Mısır'da sona eren yolculuğunu konu ediniyor. Gördüğü rüya üzerine sahip olduğu her şeyi ardında bırakan Santiago, sonunda hem düşlerine hem de hayatın hakikatine ulaşıyor.

Simyacı kitabından en çarpıcı kısımlar:

Santiago, kendini Şalem (İncil'de adı geçen kutsal bir şehir) kralı olarak tanıtan bir yaşlı adamla konuşur, kendi amaçlarını anlatır. Yaşlı adam, hayatın gizemleri hakkındaki bilgiye karşılık Santiago’dan sürüsünün 10'da 1'ini vermesini ister. Santiago'yu sarayına davet eder ve onu bir teste tabi tutar. Bir yemek kaşığının içine sıvı yağ koyar ve kaşığı ağzında tutarak sarayını gezmesini ister. Bu testin amacı, “Mutluluğun gizi, dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan” der.

Simyacı, evrendeki sonsuz yolculuğunda en büyük sorunun "her şeyin bir ve tek olduğunu anlamak ve bu biricik şeyin kendi gerçek görevini yerine getirmesiyle her şeyin mümkün olacağını" bilir.

Sabah gün doğarken doğrulur ve piramitlere bakar. “Gerçekte kendi kişisel menkıbesini yaşayan kimseye karşı hayat cömerttir.” diye düşünür.

Acaba hayatımızın hakikati nedir ve biz o hakikate ulaşma yolunda mıyız? Bunun için, yaşamın en belirgin kriteri olan zaman hayatımızda yaptığımız ve yapacağımız işlere düşüncelere bir işaret belirtici olarak kullanabiliriz. Sürekli olarak kayıt alan hafızamız, zaman ile desteklenir.

Malum olarak bilinen, zaman bir araya gelerek yılları ve çağları oluşturur. Şunu sormakta bir fayda var: "Biz hangi zamanda yaşıyoruz veya hangi çağdayız?"

Millattan önce Yunanların öngördüğü fikirler ve yazdıkları mesajlar sanki asrımıza yani 21. yüzyıla hitap ediyor.

 Veya duvarlara yontulmuş bazı oymalarda ileri düzey teknolojiler resmedilmiş.

Şu soru akla geliyor: "O zaman biz hayat yolculuğunda hangi zamanda yaşıyoruz? Hangi çağda yaşıyoruz?"

Bilinçaltı çalışmaları yapar iken hipnoz metoduna denk geldim. Bu konuda eğitim alarak hem kendimi hem de çevremde samimiyetine inandığım birkaç kişiyi hipnoz ettim. Örneğin, bir arkadaşımı hipnoz edince kendisini yemyeşil bir yerde görmüş sonra da çölde kumlar içinde bulmuş. Gece rüyasında ise kendisi bir grupta karşılarında bir grup silahlı kavga edecek iken, silahlarını bırakıp birbirine sarıldıklarını görmüş. Ertesi gün görüşünce 10 yıl öncesinde ağır bir olay yaşadığını ve yıllar boyu kendisine gelemediğini söyledi. Kendisine şunu söyledim: "Zaman senin için durmuş hem de 10 yıl öncesinde. Sen 2010'lu yıllarda yaşıyorsun!"

Bir başka arkadaşım geçmişte yaşadığı bir olayda hâlâ tazeliğini koruyan bir hatırasını dile getirdi. Ben de ona, 1990'lı yıllarda kaldığını, zamanın onun için hiç ilerlemediğini söyledim.

Kendimce, benim için zamanın çağın durduğunun farkında mıyım?...

O zaman akla şu cümle geliyor: "Her ne kadar 21. yüzyılda yaşasam da acaba milattan önceki taş devrinde mi takılı kalmışım yoksa ortaçağ mı?... Acaba geçmişte yaşıyanlar gerçekten geçmişte miydi yoksa geleceğin zirvelerine uçanlar mıydı?...

Neden mi dersen, bu çağın gerekliliği olan sorgulamayı ve kendini geliştirme eylemini kendime hedef elde etmiş miyim? Ve bu hedefim sonucunda ben ne elde edeceğim?

Simyacı kitabındaki gibi ve Yunus Emre'nin dediği gibi, "kendimden kendime seyahatimi tamamlayıp neyi elde edeceğim? Ve bu elde ettiğimin bedeli buna değecek mi?... Nihayetinde istemesem de ve her an hâl ve hareketlerimde bunu belirtmesem de ve inanmasam da öleceğim... Değer mi ve değecek mi?..."

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.