Abdulkadir Ayanoğlu
Köşe Yazarı
Abdulkadir Ayanoğlu
 

İnsanın Matematiği

Geçmişe doğru küçük bir seyahat edecek olursak aklımıza şu sorular gelir: -Bu matematik nerden çıktı. Nasıl gelişti ve neden birçok insan tarafından bir illet gibi addedildi…? -Matematik kelimesi duyulunca ruhta bir ürperti, bedende ise bir sıtma başlar. Neden acaba bu kadar kötü bu matematik…? Şu anda Güney İtalya olarak bilinen bölgenin eski zamanlardaki ismi Yunanistan’dır. Düşünme merkezinde Yunanlardan bir Pisagor çıkar ve bir tarz oluşturur. Pisagor; ahlak, siyaset ve din unsurlarını bir araya getirerek bir şeyler öğretmektedir. Bunların hepsini de matematik unvanıyla nitelendirmektedir. Yani bir başka deyimle insanın bütün bilgilerini kuşatan ve insanı insanlığına ulaştırma anlamına gelir. Peki, bu çalışmada ana unsurlar nelerdir. Matematiğin anayasasını teşkil eden sayılar kanunu ve bizdeki değer ilkeleri... Ahlak eğitimine başlanırken seziler, sezgiler, sevgiler, hisler, korkular, umutlar ve mutluluklar vesaire faktörler göz önüne alınarak bir ruh eğitimine tâbi tutulur. Dağlarda tek başına kalırken, ıssızlıktan kaynaklanan yalnızlık ruhun derinindeki hislerin ne olduğunu, ne istediğini ve bu hislerle neler yapabileceğini tanımlar… Şu andaki zamanda çarkların açılması hadisesi gibi… Birinci aşamayı tamamlayan ikinci aşamaya geçer. Mevzumuz Siyaset. Toplum arasına karışarak en iyi şekilde insani ilişkileri yaşamak, insanlar arasında uyum sağlamak... Bir nevi toplum mühendisi olarak toplumu yeniden daha iyi bir şekilde inşa edebilmek… En sonuncu aşama ise dindir. Yani Yaratıcı ile buluşma anıdır. Burada en kritik durum yaşanır. Yaratıcının ruhundan üflenme yani insanın ruhuna söylenen sır… İlk iki aşamada başarıyı sağlayan kişi artık sırlar dünyasına açılır ederi kadar değer alır… İşte o sırlarla ve o sırlara göre sayılarla bir değer alır ve sayıların etkisi dünyasında gözlemlenir… Bu eğitimlerin sonunda da beden, ruh ve kalp etkileşimleri bir arada gözlemlenir. Sonuç olarak akıl belli bir sayı değeri alır, ruh belli başka bir sayı değeri, ahlak belli değer. Bunlarla etkileşim halinde olan eşya ise başka bir sayı değeri... Soyut bir manevi dünyadan gelen bu sayılar, somut dünyada bir yön göstergecisi olurlar. Bazen bir çalgı ile dile gelip ahengi bildirerek ve kulak yoluyla hiçbir engele takılmayarak insanın ruhuna etki ederler… Bazen de kelimeler arasında uyum sağlayarak kalpte ürperti oluşturacak bir şiir nağmesi oluştururlar. Bazen de fizikte görünmez manyetik dalga alanlarıyla hesaba girerek etrafımızı sarıp ışınlama olayına ışık tutarlar ve hakeza… Bu ve bunun gibi nedenlerle denilebilir ki: evrende ki sayı uyumunu yakalayanlar gerçeklerle buluşabilirler; yani değerin ne ise, kâinattaki hakikatin da budur denilebilir. İşte bizim en büyük çekincemiz, bizim değerimizin ne olduğu değil mi acaba?…
Ekleme Tarihi: 22 Ağustos 2022 - Pazartesi

İnsanın Matematiği

Geçmişe doğru küçük bir seyahat edecek olursak aklımıza şu sorular gelir:

-Bu matematik nerden çıktı. Nasıl gelişti ve neden birçok insan tarafından bir illet gibi addedildi…?

-Matematik kelimesi duyulunca ruhta bir ürperti, bedende ise bir sıtma başlar. Neden acaba bu kadar kötü bu matematik…?

Şu anda Güney İtalya olarak bilinen bölgenin eski zamanlardaki ismi Yunanistan’dır. Düşünme merkezinde Yunanlardan bir Pisagor çıkar ve bir tarz oluşturur. Pisagor; ahlak, siyaset ve din unsurlarını bir araya getirerek bir şeyler öğretmektedir. Bunların hepsini de matematik unvanıyla nitelendirmektedir. Yani bir başka deyimle insanın bütün bilgilerini kuşatan ve insanı insanlığına ulaştırma anlamına gelir. Peki, bu çalışmada ana unsurlar nelerdir. Matematiğin anayasasını teşkil eden sayılar kanunu ve bizdeki değer ilkeleri...

Ahlak eğitimine başlanırken seziler, sezgiler, sevgiler, hisler, korkular, umutlar ve mutluluklar vesaire faktörler göz önüne alınarak bir ruh eğitimine tâbi tutulur. Dağlarda tek başına kalırken, ıssızlıktan kaynaklanan yalnızlık ruhun derinindeki hislerin ne olduğunu, ne istediğini ve bu hislerle neler yapabileceğini tanımlar… Şu andaki zamanda çarkların açılması hadisesi gibi…

Birinci aşamayı tamamlayan ikinci aşamaya geçer. Mevzumuz Siyaset. Toplum arasına karışarak en iyi şekilde insani ilişkileri yaşamak, insanlar arasında uyum sağlamak... Bir nevi toplum mühendisi olarak toplumu yeniden daha iyi bir şekilde inşa edebilmek…

En sonuncu aşama ise dindir. Yani Yaratıcı ile buluşma anıdır. Burada en kritik durum yaşanır. Yaratıcının ruhundan üflenme yani insanın ruhuna söylenen sır… İlk iki aşamada başarıyı sağlayan kişi artık sırlar dünyasına açılır ederi kadar değer alır… İşte o sırlarla ve o sırlara göre sayılarla bir değer alır ve sayıların etkisi dünyasında gözlemlenir…

Bu eğitimlerin sonunda da beden, ruh ve kalp etkileşimleri bir arada gözlemlenir. Sonuç olarak akıl belli bir sayı değeri alır, ruh belli başka bir sayı değeri, ahlak belli değer. Bunlarla etkileşim halinde olan eşya ise başka bir sayı değeri... Soyut bir manevi dünyadan gelen bu sayılar, somut dünyada bir yön göstergecisi olurlar. Bazen bir çalgı ile dile gelip ahengi bildirerek ve kulak yoluyla hiçbir engele takılmayarak insanın ruhuna etki ederler… Bazen de kelimeler arasında uyum sağlayarak kalpte ürperti oluşturacak bir şiir nağmesi oluştururlar. Bazen de fizikte görünmez manyetik dalga alanlarıyla hesaba girerek etrafımızı sarıp ışınlama olayına ışık tutarlar ve hakeza…

Bu ve bunun gibi nedenlerle denilebilir ki: evrende ki sayı uyumunu yakalayanlar gerçeklerle buluşabilirler; yani değerin ne ise, kâinattaki hakikatin da budur denilebilir. İşte bizim en büyük çekincemiz, bizim değerimizin ne olduğu değil mi acaba?…

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.