Mehmet Beşir Ayanoğlu
Köşe Yazarı
Mehmet Beşir Ayanoğlu
 

MARDİN BAB-I SOR’DA YAZ TATİLİ-II-

Bu güzel yemeklerin bir faturası da vardı. Bu tür ağır yiyeceklere çok alışık olmayan çocuklar gelişlerinin üçüncü gününde âmell (ishal) oldular. Amcaları hemen Bab-ı Sor’da olan Abde Kamilli bakkalından ninhee, ni’nea ve ishal giderici otlar almış bunları kaynatarak içirmişlerdi. İlaca gereksinim olmadan doğal otlarla şifa bulmuşlardı. Çocuklar daha önce ailelerinin yaşadığı Bab-ı Sor’u keşfetmek için diğer kuzenleri ile mahalle gezisine çıkmışlardı. Melik Mahmut Camii, Sıttı Râdviye Medresesi, Himem Bab-ı Sor(savurkapı hamamı), Tâhtil Saray(saray altı), İl ibbâraat (Mardin abbaraları), Helf beyt Abdallo (Abdallo larının evlerinin arkası) evet bütün mahalleyi böylece gezerlerdi. Ancak en dikkat çekicisi de ikindiye doğru Cib-il Hân’de (Han Kuyusu Melik Mahmut Camii yanı) oluşan uzun su kuyruğu idi. O dönemde Mardinde su kıtlığı vardı ve yazın gelişi ile insanlar kuyulara ve sarnıçlara hücum ederdi. Bazen belediye itfaiye aracı ile Ata il-Tiibeen gelip su dağıttığı da oluyordu ama bu yine de kafi değildi. Hatta bir ara çocukların amcaları babaları ile sohbet ederken -Ağuy il insanet, mille mefi may ithecirr it roh le-Istanbul u le-İzmir. ( Kardeşim millet İstanbul, İzmir’e göç etmesinin sebebi, memlekette suyun olmayışındandır) şeklinde konuşmalarını da duymuşlardı. Tabi bütün bu sıkıntılar çocukların ruh dünyalarına da olumsuz yansıyordu. Güzelim Mardin memleketinde su nasıl olmazdı. Çocukların diğer hoşuna giden mesele de, ikindileri babaları ve amcaları Hafız Ata’nın dükkanın önünde otururken, kendileri de Bab-ı Sor’da ki Ğele Şero’dan aldıkları gofretleri mahalleden tanıştıkları yeni arkadaşları ile afiyetle yemeleriydi. Esnaf ve bakkal olarak hizmet veren kimler yoktu ki Bab-ı Sor’da. Ammo Abdullah Şimmé, Ammo Tavfe Dékké Ğalo Reşido Ammo Kermo Velo Ammo Abde Kemmili Ammo Gani zemzeme Ammo Hacı Cehit Abe Veysi il Şíár Ammo Başir ilhiśmil Ammo Ata il-akilli Abe Cemal il Kıssap Abe Ethem İl Kıssap Ammo İhseyin Şèrô Hálê Şérô Ammo İbes Ammo Salih Kırmızı Ammo Rizzo İseyit Ammo Hafîz Ata il-paşavat Ammo Başir il-mîtik Ammo Abdala işímme Ammo Eset ilpaşavat Ammo Mélle Ğani Ammo Mahmut Mazito Ammo Imhemmet Ali kehvit ilbankanot Ammo Imhamet Kepşo Ammo Sabri ilhenun Ammo Mahmut Rıho ílççerdeğh Ammo Silo Mirzo Ammo Kemal Devo Silo ilhıllek Ammo Hacı Seyitkerimo Ammo Sîlo il-firinncî Ammo Hacı Hoca Ali Cura (Beyt İl Paşavat) Ammo Salih Kırmızı (Uğurlu) Ammo Hamit il Sayiğğ Ammo Mahmut Sıffii Sımme Ammo il Suffii Beyt Can A.Kadir Can Ahmet il Cemel A.Kerim Bamba Ammo Ahmet Mazi Ammo İzzi Yücesoy Ammo Fadıl Beyt Dékkê Ammo Servet Mungan Ammo Esat Ayan Ammo Suphi Çağlayan Ammo Azizo gibi amcaları kısa sürede tanımışlardı. Bütün bu telaşa ve ağırlanma ile tekrar İstanbul’a geri dönme vakti gelmişti. Çocuklara bir hüzün çökmüştü. Hem Mardin’i sevmişlerdi hem de akrabaları ve kuzenleri ile güzel vakit geçirmişlerdi. Hatta bir ara himem Bab-ı Sor’a gitmişler ve orada diğer mahalle çocukları ile su savaşında güzel vakit geçirmişlerdi. Ta ki hamamcı Cevdet gelip onları uyarıncaya kadar. Bir ara amca çocukları ile de Melik Mahmut Camisine ikindi namazı sonrası Kuran kursuna da gitmişlerdi. Orada öğrendikleri ilahileri de söylüyorlardı. Ama en ilginci ikindi namazı sonrası cemaatin bir halka şeklinde toplanıp dua okumaları hoşlarına gitmişti. Çünkü kendileri de halkaya dahil olup dua okumuşlardı. Fakat 15 günlük tatil buz gibi eriyip gitmişti. Gidiş günü tekrar Bab-ı Sor’da râsil meydenden gelecek otobüsü beklemeye başlamışlardı. Bir taraftan amcaları, dayıları, halaları diğer taraftan yeni tanıştıkları mahalle çocukları. İçlerinde derin bir hüzün ve boğazlarında düğümlenmiş bir boğum gibi hüzünlüydüler. Ta ki Başaran Uğur-Turizm otobüsü gelinceye kadar. Otobüs, Silo il-fırıncinin önünde durdu. Duruşu ile muavinin otobüsten fırlayışı bir oldu, -Cibu il hıveyiç helfnee fiyuu mekinet (eşyaları çabuk getirin arkada arabalar var) seslenişi ile otobüs bagajını açtığı gibi çocukların ve ailelerinin valiz ve eşyalarını yerleştirmeye başlamıştı. Bu ara çocuklara sarılan akrabalar bir yandan ağlarken diğer yandan gözyaşlarını siliyorlardı. Bu duygusal tablo karşısında çocuklarda ağlamaya başlamıştı. Otobüse binip sağ yan camdan akrabalarına mahallede yeni tanıştıkları çocuklara, kuzenlerine el sallarken, otobüs kaptanı tarariraaa tarariraaa kornasına sert bir kaç defa basması ile otobüs tekrar Bab-ı Sor’dan, Beb-il Mişkiye ‘ye doğru hareket ediyordu. O ara çocuklar yine hüzünlenip ağlamaya başlamıştı. Babalarına sanki biz niye İstanbul’da yaşıyoruz Mardinde de yaşayabiliriz dercesine ağlıyorlardı. Bu ara anneleri de ağlıyor bir taraftan da çocukların gözyaşlarını silmeye çalışıyordu. İstanbul’a vardıklarında geride bıraktıkları akrabaları ve yeni tanıştıkları mahalle çocuklarının tatlı anıları ile hüzünleniyorlardı.  
Ekleme Tarihi: 30 Haziran 2022 - Perşembe

MARDİN BAB-I SOR’DA YAZ TATİLİ-II-

Bu güzel yemeklerin bir faturası da vardı. Bu tür ağır yiyeceklere çok alışık olmayan çocuklar gelişlerinin üçüncü gününde âmell (ishal) oldular. Amcaları hemen Bab-ı Sor’da olan Abde Kamilli bakkalından ninhee, ni’nea ve ishal giderici otlar almış bunları kaynatarak içirmişlerdi. İlaca gereksinim olmadan doğal otlarla şifa bulmuşlardı.

Çocuklar daha önce ailelerinin yaşadığı Bab-ı Sor’u keşfetmek için diğer kuzenleri ile mahalle gezisine çıkmışlardı. Melik Mahmut Camii, Sıttı Râdviye Medresesi, Himem Bab-ı Sor(savurkapı hamamı), Tâhtil Saray(saray altı), İl ibbâraat (Mardin abbaraları), Helf beyt Abdallo (Abdallo larının evlerinin arkası) evet bütün mahalleyi böylece gezerlerdi. Ancak en dikkat çekicisi de ikindiye doğru Cib-il Hân’de (Han Kuyusu Melik Mahmut Camii yanı) oluşan uzun su kuyruğu idi. O dönemde Mardinde su kıtlığı vardı ve yazın gelişi ile insanlar kuyulara ve sarnıçlara hücum ederdi. Bazen belediye itfaiye aracı ile Ata il-Tiibeen gelip su dağıttığı da oluyordu ama bu yine de kafi değildi. Hatta bir ara çocukların amcaları babaları ile sohbet ederken

-Ağuy il insanet, mille mefi may ithecirr it roh le-Istanbul u le-İzmir. ( Kardeşim millet İstanbul, İzmir’e göç etmesinin sebebi, memlekette suyun olmayışındandır) şeklinde konuşmalarını da duymuşlardı.

Tabi bütün bu sıkıntılar çocukların ruh dünyalarına da olumsuz yansıyordu. Güzelim Mardin memleketinde su nasıl olmazdı.

Çocukların diğer hoşuna giden mesele de, ikindileri babaları ve amcaları Hafız Ata’nın dükkanın önünde otururken, kendileri de Bab-ı Sor’da ki Ğele Şero’dan aldıkları gofretleri mahalleden tanıştıkları yeni arkadaşları ile afiyetle yemeleriydi.

Esnaf ve bakkal olarak hizmet veren kimler yoktu ki Bab-ı Sor’da.

Ammo Abdullah Şimmé,

Ammo Tavfe Dékké

Ğalo Reşido

Ammo Kermo Velo

Ammo Abde Kemmili

Ammo Gani zemzeme

Ammo Hacı Cehit

Abe Veysi il Şíár

Ammo Başir ilhiśmil

Ammo Ata il-akilli

Abe Cemal il Kıssap

Abe Ethem İl Kıssap

Ammo İhseyin Şèrô

Hálê Şérô

Ammo İbes

Ammo Salih Kırmızı

Ammo Rizzo İseyit

Ammo Hafîz Ata il-paşavat

Ammo Başir il-mîtik

Ammo Abdala işímme

Ammo Eset ilpaşavat

Ammo Mélle Ğani

Ammo Mahmut Mazito

Ammo Imhemmet Ali kehvit ilbankanot

Ammo Imhamet Kepşo

Ammo Sabri ilhenun

Ammo Mahmut Rıho ílççerdeğh

Ammo Silo Mirzo

Ammo Kemal Devo Silo ilhıllek

Ammo Hacı Seyitkerimo

Ammo Sîlo il-firinncî

Ammo Hacı Hoca Ali Cura (Beyt İl Paşavat)

Ammo Salih Kırmızı (Uğurlu)

Ammo Hamit il Sayiğğ

Ammo Mahmut Sıffii Sımme

Ammo il Suffii Beyt Can

A.Kadir Can

Ahmet il Cemel

A.Kerim Bamba

Ammo Ahmet Mazi

Ammo İzzi Yücesoy

Ammo Fadıl Beyt Dékkê

Ammo Servet Mungan

Ammo Esat Ayan

Ammo Suphi Çağlayan

Ammo Azizo

gibi amcaları kısa sürede tanımışlardı.

Bütün bu telaşa ve ağırlanma ile tekrar İstanbul’a geri dönme vakti gelmişti. Çocuklara bir hüzün çökmüştü. Hem Mardin’i sevmişlerdi hem de akrabaları ve kuzenleri ile güzel vakit geçirmişlerdi. Hatta bir ara himem Bab-ı Sor’a gitmişler ve orada diğer mahalle çocukları ile su savaşında güzel vakit geçirmişlerdi. Ta ki hamamcı Cevdet gelip onları uyarıncaya kadar.

Bir ara amca çocukları ile de Melik Mahmut Camisine ikindi namazı sonrası Kuran kursuna da gitmişlerdi. Orada öğrendikleri ilahileri de söylüyorlardı. Ama en ilginci ikindi namazı sonrası cemaatin bir halka şeklinde toplanıp dua okumaları hoşlarına gitmişti. Çünkü kendileri de halkaya dahil olup dua okumuşlardı.

Fakat 15 günlük tatil buz gibi eriyip gitmişti.

Gidiş günü tekrar Bab-ı Sor’da râsil meydenden gelecek otobüsü beklemeye başlamışlardı. Bir taraftan amcaları, dayıları, halaları diğer taraftan yeni tanıştıkları mahalle çocukları. İçlerinde derin bir hüzün ve boğazlarında düğümlenmiş bir boğum gibi hüzünlüydüler. Ta ki Başaran Uğur-Turizm otobüsü gelinceye kadar. Otobüs, Silo il-fırıncinin önünde durdu. Duruşu ile muavinin otobüsten fırlayışı

bir oldu,

-Cibu il hıveyiç helfnee fiyuu mekinet (eşyaları çabuk getirin arkada arabalar var) seslenişi ile otobüs bagajını açtığı gibi çocukların ve ailelerinin valiz ve eşyalarını yerleştirmeye başlamıştı. Bu ara çocuklara sarılan akrabalar bir yandan ağlarken diğer yandan gözyaşlarını siliyorlardı. Bu duygusal tablo karşısında çocuklarda ağlamaya başlamıştı. Otobüse binip sağ yan camdan akrabalarına mahallede yeni tanıştıkları çocuklara, kuzenlerine el sallarken, otobüs kaptanı tarariraaa tarariraaa kornasına sert bir kaç defa basması ile otobüs tekrar Bab-ı Sor’dan, Beb-il Mişkiye ‘ye doğru hareket ediyordu. O ara çocuklar yine hüzünlenip ağlamaya başlamıştı. Babalarına sanki biz niye İstanbul’da yaşıyoruz Mardinde de yaşayabiliriz dercesine ağlıyorlardı. Bu ara anneleri de ağlıyor bir taraftan da çocukların gözyaşlarını silmeye çalışıyordu. İstanbul’a vardıklarında geride bıraktıkları akrabaları ve yeni tanıştıkları mahalle çocuklarının tatlı anıları ile hüzünleniyorlardı.

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.