GAZZE'DE ATEŞKES BAŞLADI MI? BAŞLADIYSA BU OLANLAR NE?

Tarih, Filistin topraklarında ne kadar çok ATEŞKES ilan edildiyse, o kadar çok kez de boğulduğuna tanıklık ediyor. Asıl mesele; ateşkesin sağlanıp sağlanmadığı değil, bu narin barış çiçeğinin zulüm, güç ve siyasetin tozundan kurtulup kurtulamayacağıdır. Evvelki yıllarda olduğu gibi, bu sefer de ATEŞKES birkaç maddeye dayanıyor:
             Esir Takası, İtsrâil Terör Ordusunun Kısmi Geri Çekilmesi ve İnsani Yardım İzni.
             Bu görünüşte memnuniyet verici, ancak asıl mesele şu:
             - Bu sözlerin ardındaki niyet ne kadar samimi? Dünya güçleri bu yazıları tanıyacak mı? Ve taraflar gerçekten uygulayacak mı? Geçmişten örnekler var. Oslo Anlaşmaları imzalandı, Camp David kuruldu, ancak barış lafta kaldı.
             Gerçek şu ki; bir anlaşmanın her maddesi uluslararası alanda tanınmadığı ve uygulanması garanti altına alınmadığı sürece, anlaşma sadece kağıt üzerinde kalacaktır.
  İkinci soru ise siyasi niyetle ilgili:
  - İTsrâil hükûmeti bu anlaşmayı ciddiye alacak mı?
           Yoksa NETİNYAHU gibi siyasetçiler bunu baskılardan kurtulmanın geçici bir yolu olarak mı görecek? HAMÂS liderliği tüm grupları ortak bir noktada buluşturacak kadar güçlü mü? Yoksa GAZZE'de sahadaki onlarca silahlı grup herhangi bir emre bağlı kalmayı reddetmeye devam mı edecek?
             Bu yeni bir senaryo değil. Dünya siyaseti; “İnsan Hayatlarını, Çıkarlarını Birleştirmek İçin Bir Eğitim Alanı Olarak Kullanıyor.” FİLİSTİNLİLERİN acılarını, çocuklarının bedenlerini, annelerinin çığlıklarını yalnızca kalplerinde hâlâ insanlık hissi yaşayanlar duyuyor.
             Diğer herkes için bu, sadece tartışılan, üzerinde işlem yapılmayan uluslararası bir mesele. ATEŞKES gerçekten sürdürülebilirse, en büyük soru şu olacak:
  - Bunu Kim denetleyecek? Birleşmiş Milletler, proaktif bir rol oynayabileceği statüsüne geri döndü mü?
             ABD ve AB, bu barışı pekiştirmek için İTsrâil'e baskı yapmaya hazır mı? Yoksa ATEŞKES İHLALLERİNE karşı derhal harekete geçilmediği ve iki taraf da dünyanın onları desteklediğinden emin olmadığı sürece sözleri iki yönlü mü kalacak? BARIŞ, zayıf bir mum gibi rüzgarın insafına kalmış durumda.
             Çocuklarını toprağa veren anneleri düşünün! Gözleri okul yerine sadece moloz gören çocukları hayal edin! Artık sadece toprak olan evleri.. ATEŞKES hepsi için geçerli, ancak hayatlarında gerçek bir değişim olursa kalıcı olacak.
             Barış olarak kabul edilen tek şey bombalamanın durdurulmasıysa, bu bir yanılsamadır. Barış, hastanelerin açık olduğu, okulların açık olduğu, çocukların oyun oynadığı ve hiçbir FİLİSTİNLİ annenin oğlunun ertesi sabah dönüp dönmeyeceği konusunda endişelenmesine gerek kalmadığı zamandır.
             Barışın İlk Şartı Adalettir. Filistin halkı haklarını, topraklarını, egemenliğini ve onurunu geri alana kadar hiçbir ATEŞKES devam edemez. Bu, dünyanın görmezden geldiği bir noktadır.
             İTsrâil'in vahşeti, yerleşim yeri inşaları, zorla tahliyeler ve FİLİSTİN halkını terörist olarak yaftalamaları, barışın zehirleridir. DÜNYA GERÇEKTEN KALICI BİR ATEŞKES İSTİYORSA, ADALETİN SADECE MASADA DEĞİL, SAHADA DA SAĞLANMASINI GÖRMELİ.
             Bu şu andaki ATEŞKES, yaralı bir annenin ölen çocuğunu son kez kucaklaması gibi, bir barış anıdır.
Sessizce ama yine de göğüste küçük bir umut kıvılcımı var. Dünya bu kıvılcımın sönmesine izin verecek mi? Yoksa elini uzatıp körükleyecek mi? İşte soru ve işte sınav.
             ATEŞKESİN ardından GAZZE'de hayat normale dönecek mi? Aylardır eğitimden mahrum kalan çocuklar tekrar okula gidebilecek mi? Çocukları kendilerinden ayrılan anneler yeni bir şafağın umuduyla gözlerini açabilecek mi? Yoksa her şey olduğu gibi devam mı edecek? Silahların susmasının barış anlamına gelmediğini unutmamalıyız.
             BARIŞ; yüreklere inen, hayalleri canlandıran, nesillere yeni bir gelecek için ilham veren şeydir. GAZZE gençliği hâlâ ıssız bir çoraklıkta doğuyorsa, hayatları mücadeleyle ölüm arasında gidip geliyorsa, barışı değil, sessizliği oluşturmuşuz demektir.
  Bu sadece GAZZEiçin değil, tüm dünya için bir sınavdır.
  Demokrasi şarkılarının söylendiği, insan hakları savunucusu olduğunu iddia eden dünya, kan döküldüğü bir ortamda masumiyet için sesini yükseltemiyorsa, kendi iddialarından vazgeçmiş demektir.