MARDİN TARİHİ
Alman Arkeolog Baron Marva Oppenheim, 1911-1929 yılları arasında yaptığı kazılarda elde ettiği sonuçlara göre, Subariler'in M.Ö. 4500- 3500 yılları arasında Mezopotamya’da yaşadıklarını tespit etmiş olup, buna kanıt olarak da Sümer ve Babil katları arasında bulunan kiremitleri göstermiştir. Ayrıca, Gırnavaz Ören Yeri’nde 1932 yılında başlayıp 1991 yılına kadar sürdürülen arkeolojik kazı ve araştırmalar sonucunda, Gırnavaz'ın M.Ö. 4000'den, M.Ö. 7. yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşim alanı olduğu anlaşılmaktadır.
Mardin'in adı Arapça kaynaklarda Mâridîn, Süryanice kaynaklarda Marde olarak geçmektedir. Kelimenin kökeni hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı görüşlere göre Mardin kelimesi, savaşçı bir kavim olan ve Ardeşir tarafından 3. yüzyılda buraya yerleştirilen Mardelerden gelmektedir. Bazı görüşlere göre de "Kaleler" anlamına gelen Merdin'den gelmektedir. Günümüzde kullanılan adı, Arapça kaynaklarda geçen Mâridîn'den gelmiştir. (TDV, İslâm Ansiklopedisi, 2003,c. 28 s. 43-46)
Dini ve kültürel bir tarih ile dolu olan Mardin'de uluslararası kuruluşlarca kültür mirası kabul edilmiş, koruma altına alınmış tarihi yapılar mevcuttur. Mardin farklı dini inanışlar paralelinde, sanatsal açıdan da tarihi değeri olan camiler, türbeler, kiliseler, manastır ve benzeri dini eserler barındırmaktadır. Mardin, İpek Yolu güzergâhında olup, ilde beş han ve bir kervansaray mevcuttur.
III. yüzyıla kadar uzanan tarihi, labirent gibi dar geçitlerden oluşan bir tepenin altında yayılan ve eski taş evlerin süslediği sokakları, modern ve gelenekseli birleştiren ambiyansı, zamansız cazibesi ve kültürel mirası ile görülmesi gereken tarihi ve turistik mekanlar ile dolu olan Mardin, tarihi açıdan çok zengin bir şehirdir.
Köklü Bir Geçmiş: Mardin’in Tarihi
Mardin’in tarihi, MÖ 4500’lü yıllara kadar uzanır. Şehir; Subari, Sümer, Akad, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Bizans, Araplar, Selçuklu, Artuklu, Osmanlı Dönemi'ne ilişkin birçok yapıyı bünyesinde harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir. Her bir medeniyet, Mardin’e kendi izlerini bırakmış ve şehri bugünkü zengin kültürel dokusuna kavuşturmuştur.
Mardin, özellikle Asurlular döneminde önemli bir ticaret ve kültür merkezi haline geldi. Şehir, stratejik konumu sayesinde Mezopotamya ile Anadolu arasında bir köprü görevi gördü. Artuklular döneminde ise Mardin, mimari ve sanat alanında büyük bir gelişme gösterdi. Şehirdeki taş işçiliği, camiler, medreseler ve manastırlar bu dönemin izlerini taşır.
Osmanlılar şehri fethedince yerleşik halk inançları açısından Yahudiler, Hıristiyanlar (Ermeniler, Süryaniler ve Keldaniler), Müslümanlar ve bir kısım Şemsilerden (Güneşe tapanlar) oluşuyordu. Bugün dahi Mardin, farklı dinlerin ve kültürlerin bir arada yaşadığı bir şehirdir. Süryaniler, Ermeniler, Yezidiler, Kürtler ve Araplar gibi farklı etnik ve dini gruplar, yüzyıllardır bu topraklarda barış içinde yaşamıştır.
Bu kültürel çeşitlilik, Mardin’in yemeklerinden müziğine, geleneklerinden festivallerine kadar her alanda kendini gösterir.
Mardin, keşfedilmeye Eski Kent bölgesinden başlanabilir. Sokaklar, arabalar için çok dar olduğundan, eski şehir yürüyerek keşfedilebilir. Şehir, ziyaretçilerine daha pek çok cazibe merkezi de sunmaktadır.
Çok kültürlü tarihi ve etkileyici turistik mekanları ile modern ve gelenekseli buluşturan Mardin seyahatinde mutlaka gezilmesi gereken yerler arasında ayrıca; Sakıp Sabancı Mardin Müzesi, Mardin Çarşı, Kasımiye Medresesi, Zinciriye Medresesi, Deyrüzzaferan Manastırı, Mor Behnam Kırklar Manastırı, Mardin Müzesi, Ulu Cami, Şehidiye Cami, Mardin Kalesi, Şahtana Ailesi Evi, Dara Antik Kenti ve Mor Gabriel Manastırı da yer almaktadır.
Araştırmacı Yazar Necdet Sakaoğlu'nun bozkırın kül rengi şehri olarak söz ettiği Mardin, Osmanlı devrinde tarihinin en sakin zamanlarını geçirmiş, Milli Mücadele yıllarında da işgale uğramamıştır. Bununla birlikte Mardin’de pek çok casusluk ve istihbarat hareketlerine rastlanmaktadır.
MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA MARDİN
Mardin’de Ali Batı ayaklanması, İtilaf devletlerince işgal girişimleri, Nasturi, Yezidi kıpırdanmaları Milli Mücadele döneminin önemli olaylarıdır.
Yine Doğu Cephesi’nde görev yapmasından dolayı 1916’da geldiği Mardin'de Paşalığa (tuğgeneral/Mirliva) terfi ettiğini öğrenen Mustafa Kemal Paşa, bu yüzden Mardin’i uğurlu kabul etmiştir.
Mustafa Kemal Paşa'nın Mardin'e ikinci gelişi ise Suriye’deki 7. Orduya atandığı 1917 yılında Müşir/Mareşal Ahmet İzzet Paşa ile birlikte gerçekleşmiştir.
Mardin’de 5. Tümen Komutanı Kenan Bey’in çabalarıyla Kuvayi Milliye oluşturulmuştur. Mardin eşrafından Eyüp (Önen) Bey bu oluşumun başkanlığını üstlenmiştir.
Milli Mücadele döneminde özellikle Mardin’de ikamet eden Süryanilerden söz etmek bir zorunluluktur. Süryaniler, Milli Mücadelenin yanında olmuşlar, kesinlikle azınlık olarak kendilerini kabul etmemişlerdir. Bunun en güzel örneği Binbaşı Noel’in 1920’de yöredeki azınlık gruplarını ziyaretinde yaptığı propaganda karşısında gayrimüslim grupların ortaya koyduğu duruştur.
20 Nisan günü Mardin’e gelen Noel, burada önce İngiltere yanlısı mutasarrıf Zeki Bey ve Amerikan misyonerleriyle görüşmüştür. 22’sinde de yöredeki azınlık gruplarını ziyaret eden Noel, Yakubi Süryani, Katolik Süryani ve Keldanilerle tanışır. Buradan Müslümanlardaki İngiltere korkusunun halkı silahlanmaya yönelttiği intibaını alarak Halep’e geçer. (Öke, 1989, s. 32) Mardin’de eşraftan hiç kimse Noel ve beraberindekilere ve propaganda faaliyetlerine iltifat etmemiştir. (Ertürk, 2007)
11 Mayıs’ta tekrar Mardin’e gelen Noel, 6. Ordu’ya bağlı 5. Kolordu Kumandanı Miralay Kenan Bey’le görüşmüştür. Bazı kaynaklarda şehrin İngilizlere teslim edilmesi hususunda Noel’in eşrafla görüşmelerde bulunduğu ve eş-
rafın ne cevap verecekleri konusunda aralarında toplantılar yaptıkları fakat kesin bir karara varamayarak o zaman şehrin hürmete şayan bir zatı olan Süryani Kadim Patriği 3. İlyas Şakir Efendi’ye başvurdukları belirtilmektedir. (Akyüz, 2005, s. 442, Dolapönü, 1972, s. 102.)
Şakir Efendi ise, “Biz Türküz ve Türk idaresinden başka bir idare istemiyoruz.
Aksi halde yek vücut olarak canen ve malen mücadeleye hazırız.” diyerek bu konudaki
düşüncesini belirtmiş ve bu cevap da aynen Noel’e iletilmiştir. (Dolapönü, 1972, s. 103)
Kaynakça:
Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 28.cilt, 2003
Mim Kemal Öke, İngiliz Ajanı Binbaşı E.W.C. Noel’in “Kürdistan Misyonu, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1989”
Yaşar Ertürk, Büyük Oyunun Eski Perdesi Doğu Güneydoğu ve Musul Üçgeni(1918-1923), IQ Kültür Sanat Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2007, s. 304.
Gabriyel Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryaniler, Kırklar Kilisesi Yayınları, Mardin 2005, s. 442.
Hanna Dolapönü, Tarihte Mardin, İstanbul, 1972