TÜCCARLARA BAZI TAVSİYELER

Niyeti, helâlinden kazanç, insanlardan dilenmekten korunmak, kazancı ile âhiret ameli işlemek için vakit ayırmak olmalıdır. Namazlarını terk etmemeli, vaktinde kılmalıdır. Çarşıya çıktığında helâl ve harama dikkat etmeli ve kalbinden, Allâh’ı zikretmelidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Kim çarşıya çıktığı zaman ‘Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü velehül hamdü, yuhyî ve yümît ve hüve hayyün lâ yemût, biyedihi’l-hayr ve hüve alâ külli şey’in kadîr.’ derse, Allâhü Teâlâ, onun için milyon sevap yazar, ondan milyon günahı siler ve onun derecesini milyon yükseltir.”

Çarşılar; tüccarları, âhiret çarşıları ile meşgul olmaktan alıkoymamalıdır. Âhiret çarşıları, mescitlerdir. Allâhü Teâlâ, Nûr Sûresi’nin 37. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Birçok erler vardır ki, onları hiçbir ticaret ve hiçbir alışveriş, Allâhü Teâlâ’yı zikirden, namazı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin (dehşetten) kıvranacağı günden korkarlar.” buyurmuştur.

Hazret-i Ömer (r.a.), tüccarlara şöyle buyururdu:

“Günlerinizin ilk vakitlerini âhiret işleriniz için ayırınız, ondan sonraki vakitlerde de dünyanız için çalışınız.” Selef-i Sâlihîn de günlerinin başında ve sonunda âhiret amelleri yapar, bu ikisinin ortası olan gün içerisinde ise dünyalık maîşetlerini temin için çalışırlardı.

Gece ve gündüz vazifeli Melâike-i Kirâm, sabah namazı anında ve ikindi vaktinde vazife değişimi yaparlar. Allâhü Teâlâ, kullarının hâllerini meleklerinden daha iyi bildiği hâlde vazifeli meleklere, “Kullarımın yanından ayrıldığınızda ne hâlde idiler?” diye suâl buyurur. Melâike-i kirâm, -namaz kılanlar hakkında- “Onları namaz kılar oldukları hâlde bıraktık, tekrar yanlarına döndüğümüzde namaz kılar hâlde bulduk.” diye cevap verirler. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ, “Öyle ise sizler şahit olunuz ki ben, o kullarımı mağfiret ettim.” buyurur.