ABD son yıllarda BM'in endişelerine neredeyse hiç kulak asmamış ve örgütün kararlarını yönlendirmiş olsa da, TRUMP açıklamalarını insan hakları ve endişeleri kisvesi altında sunmaya fazlasıyla istekli. ABD Başkanı, bir ABD başkanının BM'de yapabileceği en tuhaf konuşmalardan birini yaptı.
             TRUMP, siyasette emlakçı tarzında hareket eden bir hiciv siyasetçisi olmasına rağmen, Vahşi Batı'yı tasvir eden Amerikan filmlerinin oyuncularının diyalog ve eylemlerinde görülebilen her şey, Trump'ın belağat ve eylemlerinde görülebilir. Kendisine yine “Barış Başkanı” dedi ve “Neden Bana Nobel Barış Ödülü Vermiyorsunuz?” dedi.
             “Başkalarının Nükleer Silahlara Sahip Olmaması Gerektiğini” vurgulayan Amerikan başkanı, “Kendilerinin Nükleer Silahlara Sahip Olmasını İyi Bir Şey Olarak” değerlendirdi.
             Bu kez sadece ORTADOĞU ülkelerinin iç meselelerini değil, İNGİLTERE'nin iç meselelerini de yorumladı. LONDRA BELEDİYE BAŞKANINA SADECE MÜSLÜMAN OLDUĞU İÇİN SALDIRDI ve Londra'yı İslam hukuku ile yönetmek istediğini iddia etti.
             Amerika'nın dünyada ve bölgede ciddi bir şekilde peşinde koştuğu İSLAMOFOBİ, bu kez TRUMP'ın açıklamalarında kendini açıkça gösterdi. LONDRA şehrinin bir MÜSLÜMAN'ın elinde idaresinden duyduğu endişeyi dile getirirken, Hıristiyanlığı dünyanın en çok ezilen ve zulüm gören dini olarak sundu.
             Bu Konuşmalara Göre Birkaç Analiz Söz Konusu Olabilir:
  TRUMP “MEDENİYETLER SAVAŞI BAŞLATMAK İSTİYOR.” Amerikan hegemonyasını kaybetme endişesi onu İSLAM'a karşı tavır almaya zorluyor.
             Bir diğer nokta ise TRUMP'ın İTSRÂİL lobilerinin kendisi için oluşturduğu tuzağa düşmüş olması. NETİNYAHU’nun bölgede başlattığı YANGIN, varoluşsal ve ideolojik bir savaş! Yani Siyonist KÂTİL bunu, İSLÂM'a karşı bir SİYON SAVAŞI olarak değerlendirdiğinden ironik bir şekilde TRUMP da AMERİKA'yı güç kaybetmekten kurtarabilmek için bu çatışmalara bu şekilde bakıyor.
             Diğer bir ihtimal ise bu vahşi KATLİÂM ve doğasının Amerika için başından beri açık olması ve bunu yalnızca TRUMP'ın ortaya çıkarmasıdır.
             Amerika Birleşik Devletleri Başkanı hâlâ söylediklerinin doğru olduğuna inanıyor.  Konuşmasının bir bölümünde bundan şöyle bahsetti:
  “Bir Şeyleri Tahmin Etmede Gerçekten İyiyim. Kampanya Sırasında TRUMP'ın Her Konuda Haklı Olduğunu Söyleyen Bir Şapkam Vardı. Bu Doğru ve HER KONUDA HAKLIYIM!”
             TRUMP'ın hiçbir öngörü ve planının gerçekleşmemesine ve AMERİKA'nın karşı karşıya olduğu krizlerin hiçbirini çözememesine rağmen durum onun için daha da kötüleşti. Ama en tuhafı, sanki dünya liderleri ve insanlarının önünde değil de Maga kampanyasının kalabalığı içinde hitap ediyormuş gibi konuşuyor. Haliyle bu konuşmalardan sonra seyircilerin kendisini cesaretlendirmesini bekliyor.
             Birleşmiş Milletler'den duyduğu hoşnutsuzluk o kadar büyük ki, BM'in yürüyen merdivenleri ve ekranlarından duyduğu hoşnutsuzluğa bile değindi.
             Birleşmiş Milletler'e girerken “Yürüyen Merdivenin” YÜRÜYEMEMESİYLE ilgili şikâyetini şöyle gösterdi:
  “- BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'den aldığım tek şey; yolun tam ortasında, yukarı çıkarken DURAN BİR YÜRÜYEN MERDİVENDİ.”
Sonra örgütün ekranlarını eleştirerek şöyle dedi:
 “- Bu Telepramperi Çalıştıran Herkesin Başı Büyük Dertte.”
           Donald Trump BM'deki programında 'ÜÇLÜ SABOTAJA' uğradığını iddia ederek; “Yürüyen Merdivenin Aniden Durması, Konuşması Sırasında Prompter Cihazının Arızalanması ve Salondaki Ses Sistemi Sorunlarının” kasıtlı olduğunu savundu. “ACİL Soruşturma Yapılmasını” talep etti.
           ABD Başkanı konuşmasının bir başka bölümünde ise “TEMİZ ENERJİ HAREKETİ” gibi insan hakları ihlallerini önlemeye çalışan eylemleri de alaya aldı. “Plajlara Sigara İzmariti Atmanın Bile Katı Kurallarla Cezalandırıldığı Plaj Temizleme Yasalarını” örnek gösterdi.
           TRUMP'ın konuşmaları; “DUYGUSAL, RADİKAL VE DİKTATÖR DOĞASINA DAYANIYOR.”
Diğer ülkeler tarafından fark edilmek yerine, ABD'nin alay konusu edilip küçümsenmesine ve ABD'nin demokrasi yanlısı duruşunun sorgulanmasına zemin hazırlayan açıklamalar.