TRUMP SURİYE KONUSUNDA KAYPAKÇA DAVRANIYOR İSRÂİL YAYILMACILIK HEVESİNDE
TRUMP SURİYE KONUSUNDA KAYPAKÇA DAVRANIYOR İSRÂİL YAYILMACILIK HEVESİNDE
Ahmed eş-Şer’a, kısa bir süre evvel ABD'ye giderek Trump'la görüşmüş, Trump da Suriye ile İsrâil arasında bölgesel istikrarın güçlendirilmesi gayesiyle bir GÜVENLİK ANLAŞMASINA varılmasına destek verdiğini vurgulamıştı.
Ancak görünen o ki İsrâil rejimi Trump'a itaat etmiyor. Rejim ordusu son eyleminde 28 Kasım Cuma günü, SURİYE'nin güneyindeki BEYT CİN/بیت جن köyüne "militan bir grubun üy elerini tutuklama" bahanesiyle bir operasyon düzenlediğini duyurdu.
İsrâil terör ordusuna göre, Lübnan merkezli ve Filistinli örgüt HAMÂS'ın müttefiki olarak kabul edilen İslamcı örgüt "Cemâat-ı İslâmiye"nin üyelerinin tutuklanması amacıyla düzenlenen ve 13 kişinin öldüğü operasyonda, 24 kişinin de yaralandığı bildirildi.
Mesele bununla da bitmedi. İki İsrâil devriyesi, SURİYE'nin egemenliğine yönelik ihlallerin devam ettiği bir dönemde Pazartesi günü yeniden Güney SURİYE'deki Kuneytıra kırsalına girdi. Yerel kaynaklara göre, bir Siyonist birlik, KUNEYTIRA'nın kuzey kırsalındaki CUBÂTA’l-HAŞEB - AYN el-BEYDÂ yoluna girerek burada bir askerî kontrol noktası kurdu. Bir başka İsrâil devriyesi de güney kırsalındaki SAYDÂ el-HÂNÛT köyünde benzer bir saldırı gerçekleştirdi.
İsrâil rejiminin KUNEYTIRA'da ihlallerini artırmasının ardından SURİYE halkı, geçim kaynakları olan tarım arazilerine bu güçlerin müdahalesinden şikayetçi.
Ahmed el-Şer’a da saldırıları kınayarak, "Suriye ile İsrâil arasındaki evvelki müzakereler birkaç aşamada gerçekleşti. Müzakereler her son aşamaya geldiğinde, İsrâil tarafından mutlaka yıkıcı bir eylem gerçekleştiriliyor." dedi.
Peki, söz konusu bu saldırıların sebepleri ne olabilir? Siyonist kâtillerin çıkarları tam olarak nedir?
Birincisi, İsrâil SURİYE'yi bölmeyi amaçlıyor.
İkincisi, SURİYE'de TÜRKİYE yanlısı bir hükûmetin kurulmasına asla izin vermek istemiyor.
Siyonist rejimin SURİYE'de izlediği iki temel hedef bunlardır.
Şu anda İsrâil'in Güney SURİYE'yi -ki burası bu rejim için uygun bir güvenlik kuşağıdır- işgal etmesi için çok uygun şartlar yaratılmış durumdadır ve fiilen de bunu yapmıştır. Her geçen gün bir bahaneyle bu işi genişletmeye de devam etmektedir.
İsrâil eğer yapabilirse, Güney LÜBNAN'da da aynı modeli uygulayacaktır. Fakat LÜBNAN'daki direnişin güçlü ve ciddi bir varlığı mevcut ve bunu engelliyor. Öte yandan Siyonist oluşum, Başbakan Temmâm SELÂM'ı devirme bahanesiyle LÜBNAN'a ağır saldırılar düzenlemeye çalışıyor.
Genel Olarak Siyonist Rejimin Büyük STRATEJİSİ, “En Azından Güvenlik Kuşağında Olmak Üzere Tüm Bölgeyi Bölmek ve Topraklarını İlhak Etmektir.” Bu Strateji Şu Anda SURİYE Örneğinde Uygulanıyor ve SURİYE'den Sonra IRAK Sınırına Ulaşma İhtimali Bulunuyor.
SURİYE Kürtleriyle güçlerini birleştirme ihtimali de var ve bu, "NİL'den FIRAT'a" Büyük İsrâil stratejisiyle örtüşüyor. Bir başka deyişle, İsrâil, Beşşâr Esed'in devrilmesinden sonra ortaya çıkan şartlardan yararlanmaya çalışıyor.
Esed hükûmetinin devrilmesinden bu yana yaklaşık bir yıl geçti. Yeni hükûmetin Şam ile Tahran arasındaki diplomatik ilişkileri kesmesi, İsrâil'in SURİYE'ye yönelik düşmanlığını sona erdireceği izlenimini yarattı. Ancak İRAN'ın, SURİYE'deki nüfuzunun azalmasına rağmen İsrâil'in SURİYE'ye yönelik saldırıları devam ediyor.
Bölgedeki güç dengesi bozulunca, Siyonist rejim bu güç dengesizliğini kendi lehine kullanmaya başladı. Bugün, DİRENİŞİN Siyonizm için neden çok büyük bir caydırıcı olduğu ve DİRENİŞİN mümkün olduğunca güçlendirilmesi gerektiği açıkça ortaya çıkıyor.
Bu durum, daha evvel böyle bir şeyi hayal bile edemeyen bölgedeki birçok ülkeyi, Siyonist rejimin fırsat bulması halinde tüm bölgeyi ele geçirmek isteyeceği gerçeğine bir adım daha yaklaştırıyor. Dolayısıyla bölge ülkelerinin konuya çok daha açık bir zihinle yaklaşması gerekiyor. Öyle ki; bir gün direniş güçleri zayıflayacak olsa, Siyonist rejim bu ülkelerin sınırlarına kadar gelecek ve hatta mümkün olsa Körfez ülkelerindeki petrol kuyularını ele geçirecekmiş gibi..
Siyonist sistem için “Uluslararası Hukukun, Sınırların ve Kırmızı Çizgilerin Olmadığını” unutmayalım. Bunu GAZZE örneğinde gördük.
Bu arada, ABD de bu planda İsrâil'i destekliyor. "İbrahim Anlaşmaları" kisvesi altında, Siyonist rejime saygı gösterecek, onun siyasi, güvenlik ve ekonomik hâkimiyetine uygun bölgeyi yönetecek bir bölgesel mutabakat yaratmak istiyor. Bu, giderek belirginleşen gerçeklerden biri.
Trump'ın ikili bir rolü var. Onun asıl rolü, perde arkasında yer almak ve Siyonist rejimin bölgedeki egemenliğine sorgusuz sualsiz destek vermek.
Ancak kamuoyunu aldatmak için, Amerika kamuoyunun bu rejimin işlediği suçlar nedeniyle kendisine karşı olmamasını sağlayacak siyasi propaganda manevralarına girişiyor. Aslında TRUMP bir tür aldatmaca yapıyor. Meselenin özü, Siyonist Rejimin Bölgede Tam Hâkimiyetini Sağlamak İstemesidir.
İsrâil'in SURİYE topraklarına yönelik son saldırıları, MISIR, SUUDİ ARABİSTAN ve KATAR da dâhil olmak üzere bölgedeki Arap ülkelerinden toplu bir tepkiyle karşılandı. Lakin propaganda ve sözlü kınamadan başka bir şey yapamazlar.
Arap ülkeleri kendilerini ABD politikalarının insafına fazlasıyla bırakmışlar ve bunun sonucunda da birer birer etkisiz hale gelmişlerdir.
Bir zamanlar MISIR ordusu çok kararlı ve caydırıcı bir güçtü ama çöktü. Basra Körfezi'ndeki Arap şeyhlikleri de aynısını yaşadı. Bu ülkelerin Amerikan bankalarının kasalarında depolanmış petrodolarlardan başka hiçbir şeyleri yok.
Siyonist rejimin ve Amerika'nın bu tehlikeli yayılmacı planlarına karşı koyabilecek ne düzgün bir orduları ne de etkili bir güçleri var.
Gazze'deki SOYKIRIMI sadece KINADILAR. Eğer bir şey yapabilselerdi, İsrâil'in GAZZE'deki suçlarını durdururlardı.
Yapabilecekleri tek şey, arabuluculuk yapıp Siyonist rejimin katliâmlarını engellemekti. Ancak bunu da yapamadılar.
Sonunda, Amerika ve Siyonist rejimin söyledikleri temel oldu ve bu KATLİÂMLARIN aracıları oldular.
Tek Yol, Direniş Güçlerini Güçlendirerek Bu Yayılmacı Girişimleri Durdurmaktır.
