PEKİ, KİM KARIŞTIRIYOR!

KIR'ATIM GÜNCEL HABERLER (KIRATIM HABER) - KIR'ATIM GAZETESİ | 12.06.2025 - 12:21, Güncelleme: 12.06.2025 - 12:21
 

PEKİ, KİM KARIŞTIRIYOR!

Uzun bir süredir yazı yazma arzumu bastıran zihin dağınıklığımdan kurtulur kurtulmaz bir şeyler paylaşmanın yararlı olacağını düşündüm ve tekrar yazmak istedim.
Evet, Zihin dağılıyor, aileler dağılıyor, mahalleler karışıyor, cemaatler karışıyor, şehirler karışıyor, dünya karışıyor. Peki, kim karıştırıyor? Bunu en güzel hatıratlarımda saklı tuttuğum şu temsili hikâye ile anlatmaya çalışacağım. Bir çakalın hikâyesi bu. ”Günün birinde bir çakal boyacı küpüne düşmüş. Küpün içinde biraz bandıktan sonra postu boyanmış olarak küpten çıkmış. Küpten çıktığında, derisinin ve tüylerinin boyandığını görmüş. Boyalı tüyleri güneş vurdukça parlak bir renk almış çakal tüylerini böyle rengârenk görünce aklı başından gitmiş. Hemen diğer çakalların yanına koşmuş ve arz-ı endam yapmış. Onun bu halini görünce çakallar şöyle demişler: " Ey çakal? Nedir sendeki bu hal.."  "Bu rengarenk tüyler, bu sonsuz neşe sana nereden geldi?.. Böylesine gururlanıp kibirlenmenin sebebi nedir?.. Sen hile mi yapıyorsun? Yoksa sen manevî bir mükafata mı kavuşup Salihlerden biri mi oldun?.. Böyle boyanarak meydana çıkıp boş laflar ederek kendini göstermen, bizleri kandırmak için yaptığın hilekârlıktır ya da manevi bir mertebe mi ? Sen, bizim gibi saf kişilerden iltifat görmek için geldin ve  bizim de çok hoşsunuz, iyi kimselerdensiniz dememizi mi bekliyorsunuz.! Hâlbuki sen hiç de düzgün olan biri değilsin." Bu sözleri duyan çakal, konuşan çakalın yanına gelerek ve kulağına fısıldayarak: "Bak şu renklerime!.. Kimin benim rengimde bir postu var. Görüyorsun ki tıpkı bir gül bahçesi gibi güzel bir hale gelmişim. Böylesine güzel renkler taşıyorum. Bana karşı gelme, çabuk karşımda eğil, secde(boyun eğ) et!.." Sonra bütün çakallara seslendi: "Ey çakallar!.. Aklınızı başınıza toplayın, sakın bana çakal demeyin. Bu güzelliklerin bir çakalda bulunması mümkün mü?.." Bu sözleri duyan diğer çakallar etrafına toplandılar. Biri: "Efendimiz, size ne dememizi istersiniz?.." dedi. Boyalı çakal gururla: "Bana erkek tavus kuşu deyin" dedi.  Hemen biri ordan  sordu: "Peki ama tavuslar gül bahçelerinde cilveler yapar, nazlı nazlı dolaşırlar. Sen de öyle cilve yaparak dolaşabilir misin?.." "Hayır!.." "Peki tavuslar gibi ötebilir misin?.." "Hayır!.."  Söylenenleri duyduktan sonra çakallar hemen o boyalı çakal üstüne yürümüşler. "Ey sahtekâr!.." diye bağırmışlar. "O halde sen tavus değilsin. Boşuna bizi kandırmaya çalışma. Tavusun renk renk olan tüyleri kökten asaletten gelir. Sen geçici renklerinle nasıl olur da tavus olduğunu iddia edersin."diyerek gerçeği haykırmışlardır.   İlk bakışta gerçeğe yakın ve bire bir günümüzde olup bitenlerle örtüşen bir örnek  desem mübalağa etmiş olmam çünkü günümüzde bunca  insan kalabalığının içinde bir çoğumuzun şahit olduğu tavır ve davranışlarıyla insanlık dışı, insan görünümlü ama insanlıktan çıkmış insancıklar nasıl yorumlanabilir ki.?  Bulunduğu makamı, almış olduğu eğitim kariyerini maske gibi kullanarak dini değerleri, veya marifet hünerinin arkasına sığınan ve arka planda tam tersi iş çevirmeye çalışan, millete hizmetkar görünümlü emanete emin poz verebilen insanlara ne demeli.?   Bu tabloların teşekkülünde elbet Siyonist zihniyetlilerin, büyük şeytanların dünya üzerindeki emellerini gerçekleştirebilmek için önlerinde duran hak ve hakikati haykıranlara karşı imkânlarındaki güçlerini kullanarak “kullanacakları kimseleri” boyalı küplerde renklendirerek hâkimiyetlerine ve iktidarlarına bağlılık yemini ettiriyorlar eğer başkaldıracak olursa hemen susturuluyor. Daha dün gibiydi unutmadık.   Ortadoğu’da başlayan “Arap baharı demokrasisi ile gelinen tablo bugün Filistin topraklarında özellikle Gazze Şeridi'nde, derin bir insani krizle karşı karşıya. İtrail'in 2023 sonlarında başlattığı ve on beş aya aşkın süredir devam eden zülüm saldırıları sonucunda yaklaşık 45.553 kişi hayatını kaybetti; bunların 17.818'i çocuk ve 12.287'si kadındı. Yaklaşık 2,3 milyonluk nüfusun %90'ı zorla yerinden edildi ve çoğu derme çatma çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor.  Peki sunulan baharlar (!) başladı ne diye, Ortadoğu Müslümanların hayatlarında rahatlığın, konforlu yaşamın ve adaletin tesisi için mi. Yani “demokrasi” adaletli  bir yaşama kavuşma ümidi  !.. Peki nasıl nasıl oldu ?  Adalet için Müslüman’a zülüm ederek döverek, söverek mi? Başka bir Müslüman’ın ırzına-arzını alarak, insanları maddi kayba uğratarak mı? Olanlar oldu, yapılanlar yapıldı ama şu unutulmamalı kişinin özgürlüğü yanı başındaki kimsenin özgürlüğünde gizlidir. Yoksa boyalı küplerde gizli olan hileleri fark etmeden olmaz Ancak beraber yaşamı sürdürdüğümüz bütün yaratılanları, yaratandan ötürü hoş görmeden de… asla! El hasıl kainatın iftihar tablosu efendimizin buyurduğu en güzel  eman şu; “Komşusu zararından emin olmayan kimse cennete giremez”(Buhari hadisi Edeb 29)
Uzun bir süredir yazı yazma arzumu bastıran zihin dağınıklığımdan kurtulur kurtulmaz bir şeyler paylaşmanın yararlı olacağını düşündüm ve tekrar yazmak istedim.

Evet, Zihin dağılıyor, aileler dağılıyor, mahalleler karışıyor, cemaatler karışıyor, şehirler karışıyor, dünya karışıyor. Peki, kim karıştırıyor? Bunu en güzel hatıratlarımda saklı tuttuğum şu temsili hikâye ile anlatmaya çalışacağım. Bir çakalın hikâyesi bu.
”Günün birinde bir çakal boyacı küpüne düşmüş. Küpün içinde biraz bandıktan sonra postu boyanmış olarak küpten çıkmış. Küpten çıktığında, derisinin ve tüylerinin boyandığını görmüş. Boyalı tüyleri güneş vurdukça parlak bir renk almış çakal tüylerini böyle rengârenk görünce aklı başından gitmiş. Hemen diğer çakalların yanına koşmuş ve arz-ı endam yapmış. Onun bu halini görünce çakallar şöyle demişler: " Ey çakal? Nedir sendeki bu hal.."
 "Bu rengarenk tüyler, bu sonsuz neşe sana nereden geldi?.. Böylesine gururlanıp kibirlenmenin sebebi nedir?.. Sen hile mi yapıyorsun? Yoksa sen manevî bir mükafata mı kavuşup Salihlerden biri mi oldun?.. Böyle boyanarak meydana çıkıp boş laflar ederek kendini göstermen, bizleri kandırmak için yaptığın hilekârlıktır ya da manevi bir mertebe mi ? Sen, bizim gibi saf kişilerden iltifat görmek için geldin ve  bizim de çok hoşsunuz, iyi kimselerdensiniz dememizi mi bekliyorsunuz.!
Hâlbuki sen hiç de düzgün olan biri değilsin." Bu sözleri duyan çakal, konuşan çakalın yanına gelerek ve kulağına fısıldayarak: "Bak şu renklerime!.. Kimin benim rengimde bir postu var. Görüyorsun ki tıpkı bir gül bahçesi gibi güzel bir hale gelmişim. Böylesine güzel renkler taşıyorum. Bana karşı gelme, çabuk karşımda eğil, secde(boyun eğ) et!.." Sonra bütün çakallara seslendi: "Ey çakallar!.. Aklınızı başınıza toplayın, sakın bana çakal demeyin. Bu güzelliklerin bir çakalda bulunması mümkün mü?.." Bu sözleri duyan diğer çakallar etrafına toplandılar. Biri: "Efendimiz, size ne dememizi istersiniz?.." dedi. Boyalı çakal gururla: "Bana erkek tavus kuşu deyin" dedi. 
Hemen biri ordan  sordu: "Peki ama tavuslar gül bahçelerinde cilveler yapar, nazlı nazlı dolaşırlar. Sen de öyle cilve yaparak dolaşabilir misin?.." "Hayır!.." "Peki tavuslar gibi ötebilir misin?.." "Hayır!.." 
Söylenenleri duyduktan sonra çakallar hemen o boyalı çakal üstüne yürümüşler. "Ey sahtekâr!.." diye bağırmışlar. "O halde sen tavus değilsin. Boşuna bizi kandırmaya çalışma. Tavusun renk renk olan tüyleri kökten asaletten gelir. Sen geçici renklerinle nasıl olur da tavus olduğunu iddia edersin."diyerek gerçeği haykırmışlardır.
  İlk bakışta gerçeğe yakın ve bire bir günümüzde olup bitenlerle örtüşen bir örnek  desem mübalağa etmiş olmam çünkü günümüzde bunca  insan kalabalığının içinde bir çoğumuzun şahit olduğu tavır ve davranışlarıyla insanlık dışı, insan görünümlü ama insanlıktan çıkmış insancıklar nasıl yorumlanabilir ki.? 
Bulunduğu makamı, almış olduğu eğitim kariyerini maske gibi kullanarak dini değerleri, veya marifet hünerinin arkasına sığınan ve arka planda tam tersi iş çevirmeye çalışan, millete hizmetkar görünümlü emanete emin poz verebilen insanlara ne demeli.? 
 Bu tabloların teşekkülünde elbet Siyonist zihniyetlilerin, büyük şeytanların dünya üzerindeki emellerini gerçekleştirebilmek için önlerinde duran hak ve hakikati haykıranlara karşı imkânlarındaki güçlerini kullanarak “kullanacakları kimseleri” boyalı küplerde renklendirerek hâkimiyetlerine ve iktidarlarına bağlılık yemini ettiriyorlar eğer başkaldıracak olursa hemen susturuluyor. Daha dün gibiydi unutmadık. 
 Ortadoğu’da başlayan “Arap baharı demokrasisi ile gelinen tablo bugün Filistin topraklarında özellikle Gazze Şeridi'nde, derin bir insani krizle karşı karşıya. İtrail'in 2023 sonlarında başlattığı ve on beş aya aşkın süredir devam eden zülüm saldırıları sonucunda yaklaşık 45.553 kişi hayatını kaybetti; bunların 17.818'i çocuk ve 12.287'si kadındı. Yaklaşık 2,3 milyonluk nüfusun %90'ı zorla yerinden edildi ve çoğu derme çatma çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor.
 Peki sunulan baharlar (!) başladı ne diye, Ortadoğu Müslümanların hayatlarında rahatlığın, konforlu yaşamın ve adaletin tesisi için mi. Yani “demokrasi” adaletli  bir yaşama kavuşma ümidi  !..
Peki nasıl nasıl oldu ?  Adalet için Müslüman’a zülüm ederek döverek, söverek mi? Başka bir Müslüman’ın ırzına-arzını alarak, insanları maddi kayba uğratarak mı? Olanlar oldu, yapılanlar yapıldı ama şu unutulmamalı kişinin özgürlüğü yanı başındaki kimsenin özgürlüğünde gizlidir. Yoksa boyalı küplerde gizli olan hileleri fark etmeden olmaz Ancak beraber yaşamı sürdürdüğümüz bütün yaratılanları, yaratandan ötürü hoş görmeden de… asla! El hasıl kainatın iftihar tablosu efendimizin buyurduğu en güzel  eman şu; “Komşusu zararından emin olmayan kimse cennete giremez”(Buhari hadisi Edeb 29)

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.