Abdulkadir Ayanoğlu
Köşe Yazarı
Abdulkadir Ayanoğlu
 

Yaşamın Gizemi-17 (Tuz Oluşumu)

Tuzlar 2 şekilde oluşur. Milyonlarca yıldır yağan yağmurlar sayesinde denize mineraller aktarır, denize dökülen bu mineraller tuz oluşumunu sağlar. Oluşan bu tuzlar tekrar deniz suyunda çözülerek deniz suyunun farklı oranlarda tuzlu olmasını sağlar. Deniz suyu kurutularak denizden tuz elde edilir. Tuz elde etmenin bir yolu bu şekildedir. Hem bütün elementlerin (84 elementin) denizin içinde var olması hem de tuz oranlarının farklı olmasının sebebi de bundan kaynaklanmaktadır. Tuz, yeraltından (topraktan) veya dağlardan kaya şeklinde kristalleştirerek de elde edilir ki bu da tuzun elde edilmesinin diğer şeklidir. Tuzun en büyük özelliği suda çözülebilir olmasıdır yani kristal tuzlar enerjilerini suya verirler. Tuz kara, esmer ve gri renklerde olursa bu tuza kaya tuzu denilir. Doğal kristal tuz, büyük kristal parçacıklar şeklinde veya süt beyazı renginde olursa Himalaya tuzu olarak da bilinir. Özet bir tarifle tanımlayacak olursak kaya tuzu kömür ise Himalaya tuzu elmas olmalıdır. Himalaya tuzu kolloidal yapıya sahip olup basınç etkisiyle oluşmaktadır. Kolloidal yapı özelliğiyle hücreden geçişi de daha rahat ve kolaydır. Himalaya tuzu Kral tuzu olarak da bilinir. Tuzların kalite farkını yapılacak yemeklerde ki tat farklılığından da anlayabiliriz. Bugün artık modern tuz üretim tesislerinde, hiç kimse kazma kürekle ocağa gidip tuzları sökmüyordur. Tuz ocaklarına bir su motoruyla su pompalanır, birkaç saat sonra ocaktaki tuz su ile çözüldüğünden, doymuş bir çözelti olarak tekrar geri pompalanır. Tabii ki tuzla birlikte toprak, kireç, balçık gibi maddeler de yukarı çıkar. Endüstrileşmeyle geliştirilen bu yöntem oldukça kolay ve ucuz bir yöntemdir. Endüstri, böylesi kolay ve ucuz yöntemi geliştirdiği için gururlu olmalıdır. Elde edilen bu tuzlu su yüksek ısı ve basınç altında sudan ayrıştırılarak yeniden kristalleştirilir (Thermokompressionsverfahren). Bu arada çeşitli kimyasal süreçlerden geçirilerek, doğal tuzdan diğer elementlerin ayrıştırılması sağlanır. Böylelikle her bir litre tuzlu sudan yaklaşık 250-300 gr saf sodyum klorür elde edilir. Tüketici açısından ise doğal tuz ile rafine edilmiş tuz arasındaki tat her ne kadar aynı değilse de bilinçli bir gözlem yapılmadığı sürece fark edilmesi zordur. Fiziksel görünüm açısından ise rafine edilmiş tuz modern yaşamın beklentilerine daha çok yanıt vermektedir. Dünya tuz üretiminin yaklaşık %93’ü endüstri, % 2’si yiyecek endüstrisi geriye kalanı ise konserve maddesi olarak kullanır.Sodyum Klorür (NaCl), yüksek kimyasal reaksiyonlara saf olarak girebilmektedir. Bu özelliğinden dolayı özellikle plastik, tekstil, deterjan, cam, boya ve soda üretiminde sodyum klorür hemen her türlü madde ile kimyasal tepkimeye girebilen ilaç endüstrisinde en çok aranan esas hammaddedir.Ayrıca sofra tuzu hazırlanırken Jodat ve fluorid gibi çeşitli kimyasal maddeler ek olarak katılır. Kuruluğunu ve akışkanlığını sağlamak için de bazı kimyasal maddeler eklenmiştir. (Aluminiumsilikate, Aluminiumhydroxid (Al(OH)3) gibi). Oysa bugün alüminyumun sağlığa zararlı olduğu halde ve özellikle Alzheimer hastalığına yol açtığı birçok kişi tarafından bilinmektedir. 
Ekleme Tarihi: 10 Ağustos 2023 - Perşembe

Yaşamın Gizemi-17 (Tuz Oluşumu)

Tuzlar 2 şekilde oluşur. Milyonlarca yıldır yağan yağmurlar sayesinde denize mineraller aktarır, denize dökülen bu mineraller tuz oluşumunu sağlar. Oluşan bu tuzlar tekrar deniz suyunda çözülerek deniz suyunun farklı oranlarda tuzlu olmasını sağlar. Deniz suyu kurutularak denizden tuz elde edilir.

Tuz elde etmenin bir yolu bu şekildedir. Hem bütün elementlerin (84 elementin) denizin içinde var olması hem de tuz oranlarının farklı olmasının sebebi de bundan kaynaklanmaktadır. Tuz, yeraltından (topraktan) veya dağlardan kaya şeklinde kristalleştirerek de elde edilir ki bu da tuzun elde edilmesinin diğer şeklidir. Tuzun en büyük özelliği suda çözülebilir olmasıdır yani kristal tuzlar enerjilerini suya verirler. Tuz kara, esmer ve gri renklerde olursa bu tuza kaya tuzu denilir. Doğal kristal tuz, büyük kristal parçacıklar şeklinde veya süt beyazı renginde olursa Himalaya tuzu olarak da bilinir.

Özet bir tarifle tanımlayacak olursak kaya tuzu kömür ise Himalaya tuzu elmas olmalıdır. Himalaya tuzu kolloidal yapıya sahip olup basınç etkisiyle oluşmaktadır. Kolloidal yapı özelliğiyle hücreden geçişi de daha rahat ve kolaydır. Himalaya tuzu Kral tuzu olarak da bilinir. Tuzların kalite farkını yapılacak yemeklerde ki tat farklılığından da anlayabiliriz. Bugün artık modern tuz üretim tesislerinde, hiç kimse kazma kürekle ocağa gidip tuzları sökmüyordur. Tuz ocaklarına bir su motoruyla su pompalanır, birkaç saat sonra ocaktaki tuz su ile çözüldüğünden, doymuş bir çözelti olarak tekrar geri pompalanır.

Tabii ki tuzla birlikte toprak, kireç, balçık gibi maddeler de yukarı çıkar. Endüstrileşmeyle geliştirilen bu yöntem oldukça kolay ve ucuz bir yöntemdir. Endüstri, böylesi kolay ve ucuz yöntemi geliştirdiği için gururlu olmalıdır. Elde edilen bu tuzlu su yüksek ısı ve basınç altında sudan ayrıştırılarak yeniden kristalleştirilir (Thermokompressionsverfahren). Bu arada çeşitli kimyasal süreçlerden geçirilerek, doğal tuzdan diğer elementlerin ayrıştırılması sağlanır. Böylelikle her bir litre tuzlu sudan yaklaşık 250-300 gr saf sodyum klorür elde edilir. Tüketici açısından ise doğal tuz ile rafine edilmiş tuz arasındaki tat her ne kadar aynı değilse de bilinçli bir gözlem yapılmadığı sürece fark edilmesi zordur. Fiziksel görünüm açısından ise rafine edilmiş tuz modern yaşamın beklentilerine daha çok yanıt vermektedir.

Dünya tuz üretiminin yaklaşık %93’ü endüstri, % 2’si yiyecek endüstrisi geriye kalanı ise konserve maddesi olarak kullanır.Sodyum Klorür (NaCl), yüksek kimyasal reaksiyonlara saf olarak girebilmektedir. Bu özelliğinden dolayı özellikle plastik, tekstil, deterjan, cam, boya ve soda üretiminde sodyum klorür hemen her türlü madde ile kimyasal tepkimeye girebilen ilaç endüstrisinde en çok aranan esas hammaddedir.Ayrıca sofra tuzu hazırlanırken Jodat ve fluorid gibi çeşitli kimyasal maddeler ek olarak katılır. Kuruluğunu ve akışkanlığını sağlamak için de bazı kimyasal maddeler eklenmiştir. (Aluminiumsilikate, Aluminiumhydroxid (Al(OH)3) gibi). Oysa bugün alüminyumun sağlığa zararlı olduğu halde ve özellikle Alzheimer hastalığına yol açtığı birçok kişi tarafından bilinmektedir. 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.