Fahri Erkar
Köşe Yazarı
Fahri Erkar
 

Ahlaki Dejenerasyon [ II ]

Bu gün devletlerin hayatlarında en büyük ve tehlikeli düşmandan söz edilebilinir. Bu düşmandan daha tehlikeli olan şey; toplumsal yapımızın bozulması olduğunu hepimiz bilmeliyiz.                 Tehlikeli düşmanı bazı araçları kullanarak yok edebilirsiniz ve ya etkisiz hale getirebilirsiniz..                 Ancak; ahlaki yapısı bozulmuş milletlerin varlıklarını sürdürmesini sağlayamazsınız...                 Türkiye’de, herkesin feveran ettiği ahlaki çöküntü ve dejenerasyonun nedeni batılılaşma çabalarıdır. Üzülerek belirtelim ki, bugün, içinde yaşadığımız toplum, gösterilen bu batılılaşma çabaları neticesinde tam anlamıyla bir ahlaki çöküntü ve dejenerasyon yaşamaktadır.                 Özellikle gençler arasında görülen bu dejenerasyon/yozlaşma ve ahlaki çöküntü toplumun geleceği açısından son derece büyük tehlike ve tehditler oluşturmaktadır. İnsanların bir zamanlar konuşmaya dahi utanarak çekindikleri bazı konuların, bugün, toplumda çok rahat bir şekilde konuşulur olması, hatta alenen işlenir hale gelmesi, toplumda da herhangi bir tepkinin oluşmaması bu tehlikeyi daha da vahim hale getirmektedir. Çünkü televizyon programlarında, gazetelerde, haber sitelerinde, sosyal medyada ve magazin dergilerinde, her tür ahlaksızlık pervasızca sergilenmekte, cinsellik, müstehcenlik, alkol kullanımı özenilen bir değer haline getirilmektedir. Bu kadarla da yetinilmeyerek ahlaki değerlerden yoksun kişilerin hayatları/yaşam tarzları imrenilecek tarzda sunulmakta ve bunların karanlık ve kokuşmuş yaşamları çekici gösterilmeye çalışılmaktadır. İşin daha da vahim yanı, bu gibi kimselerin ahlaksızlıkları, çürümüşlükleri/kokuşmuşlukları, çağdaşlık, modernlik ve bir cesaret örnekliği olarak topluma sunulmaktadır. Ne yazık ki bundan en çok gençler etkilenmektedir. Reklâm, sinema, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarda da hep aynı mesajlar verilmekte, kitlelerin dini, ahlaki değerleri yok sayılarak, sekülerizm, laisizm, ateizm, liberalizm vb. gibi sapkın ve batıl ideolojiler ile nikâhsız yaşama, flört, evlilik öncesi birliktelik özendirilmektedir.                 İşin trajikomik yanı ise, Müslümanlar için getirildiği ve ne kadar İslami olduğu tartışılan haklar bile ‘Türkiye muhafazakârlaşıyor’ ya da ‘mahalle baskısı’ gibi iddiaların gündeme getirilmesine neden olmasıdır. Oysa Türkiye muhafazakârlaşmıyor, aksine bu saldırılarla ılımlı İslam anlayışının kitlelere kabulü sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu saldırıların asıl amacı da budur. Ayrıca Türkiye’de on yıllardır mahalle baskısı ile Müslümanlara, Türkiye’yi zindan edenler, bugün mahalle baskısından şikayetçi olmaktadırlar.                 Türkiye’deki azgın azınlığın hali, biraz da, hem dayak atan, hem de dayak yiyorum diyerek ortalığı velveleye veren adamın haline benziyor. Bu velveleler ve iddialar, Türkiye’de, gittikçe toplumu içten içe çürüten, yozlaştıran fuhuş, uyuşturucu, cinayet, gasp ve tecavüz gibi gün geçtikçe daha da artan olayların üzerini örtmek amaçlı olduğunu şimdilerde geriye dönüp baktığımızda daha iyi anlıyoruz.                 Türkiye bu konuda, Avrupa ülkeleri ile yarışacak hale gelmiştir.. İzmir'de yaşana ve medyaya yansıyan, “eşcinsel iki erkeğin tuttukları düğün salonunda formaliteden evlenmesi” ve “Para karşılığında erkek çocukları öpüştürüp bu görüntüleri de sosyal medya hesabından paylaşılması” Bu çürümüşlüğün vahametini, daha da arttırmakta ve olayın geldiği boyutu göstermektedir.
Ekleme Tarihi: 02 Haziran 2022 - Perşembe

Ahlaki Dejenerasyon [ II ]

Bu gün devletlerin hayatlarında en büyük ve tehlikeli düşmandan söz edilebilinir.

Bu düşmandan daha tehlikeli olan şey; toplumsal yapımızın bozulması olduğunu hepimiz bilmeliyiz.

                Tehlikeli düşmanı bazı araçları kullanarak yok edebilirsiniz ve ya etkisiz hale getirebilirsiniz..

                Ancak; ahlaki yapısı bozulmuş milletlerin varlıklarını sürdürmesini sağlayamazsınız...

                Türkiye’de, herkesin feveran ettiği ahlaki çöküntü ve dejenerasyonun nedeni batılılaşma çabalarıdır. Üzülerek belirtelim ki, bugün, içinde yaşadığımız toplum, gösterilen bu batılılaşma çabaları neticesinde tam anlamıyla bir ahlaki çöküntü ve dejenerasyon yaşamaktadır.

                Özellikle gençler arasında görülen bu dejenerasyon/yozlaşma ve ahlaki çöküntü toplumun geleceği açısından son derece büyük tehlike ve tehditler oluşturmaktadır. İnsanların bir zamanlar konuşmaya dahi utanarak çekindikleri bazı konuların, bugün, toplumda çok rahat bir şekilde konuşulur olması, hatta alenen işlenir hale gelmesi, toplumda da herhangi bir tepkinin oluşmaması bu tehlikeyi daha da vahim hale getirmektedir. Çünkü televizyon programlarında, gazetelerde, haber sitelerinde, sosyal medyada ve magazin dergilerinde, her tür ahlaksızlık pervasızca sergilenmekte, cinsellik, müstehcenlik, alkol kullanımı özenilen bir değer haline getirilmektedir. Bu kadarla da yetinilmeyerek ahlaki değerlerden yoksun kişilerin hayatları/yaşam tarzları imrenilecek tarzda sunulmakta ve bunların karanlık ve kokuşmuş yaşamları çekici gösterilmeye çalışılmaktadır. İşin daha da vahim yanı, bu gibi kimselerin ahlaksızlıkları, çürümüşlükleri/kokuşmuşlukları, çağdaşlık, modernlik ve bir cesaret örnekliği olarak topluma sunulmaktadır. Ne yazık ki bundan en çok gençler etkilenmektedir. Reklâm, sinema, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarda da hep aynı mesajlar verilmekte, kitlelerin dini, ahlaki değerleri yok sayılarak, sekülerizm, laisizm, ateizm, liberalizm vb. gibi sapkın ve batıl ideolojiler ile nikâhsız yaşama, flört, evlilik öncesi birliktelik özendirilmektedir.

                İşin trajikomik yanı ise, Müslümanlar için getirildiği ve ne kadar İslami olduğu tartışılan haklar bile ‘Türkiye muhafazakârlaşıyor’ ya da ‘mahalle baskısı’ gibi iddiaların gündeme getirilmesine neden olmasıdır. Oysa Türkiye muhafazakârlaşmıyor, aksine bu saldırılarla ılımlı İslam anlayışının kitlelere kabulü sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu saldırıların asıl amacı da budur. Ayrıca Türkiye’de on yıllardır mahalle baskısı ile Müslümanlara, Türkiye’yi zindan edenler, bugün mahalle baskısından şikayetçi olmaktadırlar.

                Türkiye’deki azgın azınlığın hali, biraz da, hem dayak atan, hem de dayak yiyorum diyerek ortalığı velveleye veren adamın haline benziyor. Bu velveleler ve iddialar, Türkiye’de, gittikçe toplumu içten içe çürüten, yozlaştıran fuhuş, uyuşturucu, cinayet, gasp ve tecavüz gibi gün geçtikçe daha da artan olayların üzerini örtmek amaçlı olduğunu şimdilerde geriye dönüp baktığımızda daha iyi anlıyoruz.

                Türkiye bu konuda, Avrupa ülkeleri ile yarışacak hale gelmiştir.. İzmir'de yaşana ve medyaya yansıyan, “eşcinsel iki erkeğin tuttukları düğün salonunda formaliteden evlenmesi” ve “Para karşılığında erkek çocukları öpüştürüp bu görüntüleri de sosyal medya hesabından paylaşılması” Bu çürümüşlüğün vahametini, daha da arttırmakta ve olayın geldiği boyutu göstermektedir.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.