Fahri Erkar
Köşe Yazarı
Fahri Erkar
 

Bir Tutam Mardin

Mezopotamya Tarihi'nin kâdîm şehirlerinden biridir, Mardin. Güneydoğu Anadolu'nun farklı kültürleriyle herc û merc olduğu, birçok egemenliğin, inancın hüküm sürdüğü toprakların ipek yolu güzergâhında bir merkezdir, Mardin. Mezopotamya'da tarihe karışan Subarru, Akad, Sümer, Babil, Asur, Sasanî, Roma'dan sonra Müslüman egemenliğin etkin olduğu, inançların, kardeşliğinin sembolleştiği şehre, taşın inançla bütünleşmiş mimarîsinde kendisine "Tidu", "Erdobe", "Merdi", "Merdio", "Merdo", "Merda", "Merde" olmak üzere birçok isim verilmiştir Diyarbakır'ın ilk egemen kavmî bilinen Subarruların kurduğu söylenen Mardin, Mezopotamya Tarihi'nde sarp, alınması güç kalesiyle 8.000-9.000 Yıllık tarihe sahip, arkeolojik bulguların canlılığını koruduğu, Sümerlerle medeniyetin nevş u nema bulduğu Romalıların, Sasanîlerin, Arapların egemenliğine tanıklık etmiş, kendi içinde bu egemenliklerin arasında medcezirler yaşamış, Hurri-Mitanni, Asur, Akad, Urartu, Sümer, Hitit egemenliklerinde savaşların eksik olmadığı coğrafyada daima sahip olunmak istenen bir şehir hüviyetindedir. Savaşların merkezinde Roma-Sasanî istilalarıyla karşı karşıya kalmış şehir, Arapların şehri almasıyla sukunete kavuşmuş, inanç yelpazesinde İslamiyetle tanışmıştır. Emevî-Abbasî sonrasını Hamdanî, Mervanî saltanatı takip etmiştir. Selçuklu, Artuklu devamında Timur kuşatmasına direnen şehir, Karakoyunlularla Akkoyunluların hakimiyetinde kalmıştır. Kısa süren Safevî hükümranlığıyla Osmanlılara geçen Mardin, Cumhuriyete kadar işgal yüzü görmemiştir. Beyaz taşın nakkaş elinde nakışını ve canlılığını bulduğu, çiçeğin, gülün, asma yaprağının renklendirdiği, hareket kazandırdığı mimarîsiyle binlerce senelik tarihin telmîhi olan konaklarda, evlerde sosyal yaşantının diğer coğrafyalardan farklılaştığı şehirdir, Mardin. İnanç mozayiğinde günümüze ulaşabilirliğin ve beraberliğin halen her inanca açık ibadethaneleriyle tezyin edildiği Mardin, otantik yapısıyla bozulmamış, birçok yerleşim alanına mekân olmuş, şehirleşmenin getirdiği gecekondulaşmadan etkilenmemiş yapıda sahipliğini yaptığı tarihin canlı tanıklığının remzi, işareti olarak farklılığını diğer şehirlere göre daima korumuştur. "Kartal Yuvası" olarak isimlendirilen Kalesi'ni, Kal'atü'l-Mara, Erdemeşt, Arur, Dara, Rabbat, Dermetinan, Savur, Aznavur, Rahabdium, Merdis, Haytam, el-Nıhman kalesi takip eder, bir zincirin halkaları gibi. Dara'da şekillenmiş medeniyet, bölgede görülen yerleşik hayatın hala çözüm bekleyen büyüleyici sırrını ifşâ edememiştir, mevcut yapısıyla. Dara, keşfedilmeyi bekleyen antik kenttir, Mardin sınırları içinde. Dara'yı izleyen Fıtvar'da, Akbağ'da, Hofi'de, Zorava'da, Beşikkaya'da, Telbısım'da, Ramanus'da, Kefertut'ta, Dunaysır'da, olmak üzere mevcudiyeti belli yerleşim alanları höyüklerle bütünleştiğinde ilk akla gelenlerLinveyri, Şakolin, Firriye, Kefilmelep, Kefilsannur, Kefilmardin, Hapines, Tınat, Hop, kılıt, Hanika, Hanazanburi, Dirkup, Haramiye mağaralarıyla tarihin, turizme açılmayı bekleyen antik şehridir. Hıristiyanlığın bilinen merkezlerinden olan Mardin Mor İliye, Mor Behnam, Surp Kevork, Protestan, Mar Hırmıs, Mor Mihayel, Mor Yuhanna Kiliseleriyle Mor Mihayel, Hammara, Mor Barbara, Mor Efram, Meryem Ana, Mor Dimet, Mor Cercîs, Deyr-i Umur, Mor Yakub, Deyr-i Zafaran, Seyde, Mor Behnam, Mor Evgin Manastırlarıyla İsevî İnancın birer sembolüdür. Cami-î Kebîr, Babe's-Sur, Latifiye, Şehidiye, Reyhaniye, Maristan, Emineddin, Nizameddin Begaz, Şeyh Salih, Kale, Sultan Hamza, Hamidiye, Süleyman Paşa, Şeyh Çabuk, Tekiye, Sultan Musa, Muhammed Hakîm Mansurî, Midyat, Zeynel Abiddin, Dunaysir-Koçhisar Camileriyle dünün bölge üniversitesi Kasimiye, Sıttî Radaviye, Şehidiye, Zinciriye, Altun Boğa, Şah Sultan Hatun, Husamiye, Muzaferriye, Melik Mansur Medreseleriyle İslamiyettin köklü yaşantısının medeniyet boyutunu oluşturur, mimarî bütünlük içinde. Tabiatın doğal güzellikleri içinde insanı büyüleyen Zınnar Bahçeleri ve içinden eksik olmayan taş mimarînin su kültürüyle bütünleşmiş hali, Sadü'l-Mevkiî ile Firdevs Bahçeleriyle tamamlanır, Fahriye ile Ravza Mesire alanları, Gurs'ta şelalelerin eşlik ettiği mekânlarla kemâle erer. Arapçanın, Türkçenin, Farsçanın, Kürdçenin, Aramîcenin, konuşulduğu dil yelpazesinde kültürlerin aynı potada usul usul eridiği günlük yaşamda, "Sûk" ismi verilen çarşılarında, bedestenlerinde duygunun düşünceyle ifade hali olan kelâm, herkesin "Âhî" diye birbirini çağırdığı, yaşlıya hürmetin eksik olmadığı abbaralarda, dürüstlüğün ticarette Bağdad ile yarıştığı coğrafyada Mardin kuyumculukta, telkarîde, mimarîde, sözde, sanatta kendisini kabul ettirmiş, eserleriyle bunun tescilini gerçekleştirmiş şehirdir, aynı zamanda. Mardin... Bir Tutam Mardin... Huzurun, sağlığın, kardeşliğin süregen olduğu, Çan ile Ezan'ın aynı mekânda, zamanda insanı ibadete çağırdığı şehir... Mardin... Bir Tutam Mardin... Anlatılması yaşanmadığı zaman oldukça güç bir şehir. Gezmeden, dolaşmadan belirtilenlerin hayalleri süslediği lakin insanın ruhunun teskîn olmadığı şehir... Mardin'e giderseniz gündüz dolaştığınız yerleri geceleyin seyre dalın, semadaki yıldızların ışığının aydınlığında. Geceleri mimarî şaheser konakların, köşklerin, evlerin damlarında kurulan tahtlardan, seyredin şehri ve gökyüzünü. Daracık sokaklarında yorgunluğunuzu serin abbaralarda bir nefes soluklanarak atın üzerinizden inişli-çıkışlı yürüyüşlerinizde. Dantele işlenen nakışların sûretinde taşlara iyice bakın ve alınterinin kutsiyetinin nakışlara canlılığını dünden bugüne nasıl getirdiğini görün. Mardin... Bir Tutam Mardin... Mardin, sizi güzelliklerini içinde saklayan gül bahçesi misali beklemektedir. Güzellikleri görme adına sizi davet etmektedir, lisân-ı hâl ile. Kültürüyle, folkloruyla, inanç zenginliğiyle, mimarîsiyle, zengin mutfağıyla, tarihin içinde asırlara yolculuğun merkezinde Mardin, gelen misafirlerini bekliyor. Mehmet Ali Abakay Çevre ve Şehir Dergisi 2013
Ekleme Tarihi: 01 Temmuz 2022 - Cuma

Bir Tutam Mardin

Mezopotamya Tarihi'nin

kâdîm şehirlerinden
biridir, Mardin.
Güneydoğu Anadolu'nun farklı
kültürleriyle herc û merc olduğu,
birçok egemenliğin, inancın hüküm
sürdüğü toprakların ipek yolu
güzergâhında bir merkezdir, Mardin.
Mezopotamya'da tarihe
karışan Subarru, Akad, Sümer, Babil, Asur,
Sasanî, Roma'dan sonra Müslüman
egemenliğin etkin olduğu, inançların,
kardeşliğinin sembolleştiği şehre, taşın
inançla bütünleşmiş mimarîsinde kendisine
"Tidu", "Erdobe", "Merdi", "Merdio",
"Merdo", "Merda", "Merde" olmak üzere
birçok isim verilmiştir
Diyarbakır'ın ilk egemen kavmî
bilinen Subarruların kurduğu söylenen
Mardin, Mezopotamya Tarihi'nde sarp,
alınması güç kalesiyle 8.000-9.000 Yıllık
tarihe sahip, arkeolojik bulguların canlılığını
koruduğu, Sümerlerle medeniyetin nevş u
nema bulduğu Romalıların, Sasanîlerin,
Arapların egemenliğine tanıklık etmiş, kendi
içinde bu egemenliklerin arasında medcezirler yaşamış, Hurri-Mitanni, Asur, Akad,
Urartu, Sümer, Hitit egemenliklerinde
savaşların eksik olmadığı coğrafyada daima
sahip olunmak istenen bir şehir
hüviyetindedir.
Savaşların merkezinde Roma-Sasanî
istilalarıyla karşı karşıya kalmış şehir,
Arapların şehri almasıyla sukunete
kavuşmuş, inanç yelpazesinde İslamiyetle
tanışmıştır. Emevî-Abbasî sonrasını Hamdanî,
Mervanî saltanatı takip etmiştir. Selçuklu,
Artuklu devamında Timur
kuşatmasına direnen şehir,
Karakoyunlularla
Akkoyunluların hakimiyetinde
kalmıştır. Kısa süren Safevî
hükümranlığıyla Osmanlılara
geçen Mardin, Cumhuriyete
kadar işgal yüzü görmemiştir.
Beyaz taşın nakkaş elinde
nakışını ve canlılığını bulduğu,
çiçeğin, gülün, asma yaprağının
renklendirdiği, hareket
kazandırdığı mimarîsiyle binlerce senelik
tarihin telmîhi olan konaklarda, evlerde
sosyal yaşantının diğer coğrafyalardan
farklılaştığı şehirdir, Mardin.
İnanç mozayiğinde günümüze ulaşabilirliğin
ve beraberliğin halen her inanca açık
ibadethaneleriyle tezyin edildiği Mardin,
otantik yapısıyla bozulmamış, birçok yerleşim
alanına mekân olmuş, şehirleşmenin getirdiği
gecekondulaşmadan etkilenmemiş yapıda
sahipliğini yaptığı tarihin canlı tanıklığının
remzi, işareti olarak farklılığını diğer şehirlere
göre daima korumuştur.
"Kartal Yuvası" olarak isimlendirilen Kalesi'ni,
Kal'atü'l-Mara, Erdemeşt, Arur, Dara, Rabbat,
Dermetinan, Savur, Aznavur, Rahabdium,
Merdis, Haytam, el-Nıhman kalesi takip eder,
bir zincirin halkaları gibi.
Dara'da şekillenmiş medeniyet, bölgede
görülen yerleşik hayatın hala çözüm bekleyen
büyüleyici sırrını ifşâ edememiştir, mevcut
yapısıyla. Dara, keşfedilmeyi bekleyen antik
kenttir, Mardin sınırları içinde. Dara'yı izleyen
Fıtvar'da, Akbağ'da, Hofi'de, Zorava'da,
Beşikkaya'da, Telbısım'da, Ramanus'da,
Kefertut'ta, Dunaysır'da, olmak üzere
mevcudiyeti belli yerleşim alanları höyüklerle
bütünleştiğinde ilk akla gelenlerLinveyri,
Şakolin, Firriye, Kefilmelep, Kefilsannur,
Kefilmardin, Hapines, Tınat, Hop, kılıt,
Hanika, Hanazanburi, Dirkup, Haramiye
mağaralarıyla tarihin, turizme açılmayı
bekleyen antik şehridir.
Hıristiyanlığın bilinen merkezlerinden olan
Mardin Mor İliye, Mor Behnam, Surp Kevork,
Protestan, Mar Hırmıs, Mor Mihayel, Mor
Yuhanna Kiliseleriyle Mor Mihayel,
Hammara, Mor Barbara, Mor Efram, Meryem
Ana, Mor Dimet, Mor Cercîs, Deyr-i Umur,
Mor Yakub, Deyr-i Zafaran, Seyde, Mor
Behnam, Mor Evgin Manastırlarıyla İsevî
İnancın birer sembolüdür.
Cami-î Kebîr, Babe's-Sur, Latifiye, Şehidiye,
Reyhaniye, Maristan, Emineddin,
Nizameddin Begaz, Şeyh Salih, Kale, Sultan
Hamza, Hamidiye, Süleyman Paşa, Şeyh
Çabuk, Tekiye, Sultan Musa, Muhammed
Hakîm Mansurî, Midyat, Zeynel Abiddin,
Dunaysir-Koçhisar Camileriyle dünün bölge
üniversitesi Kasimiye, Sıttî Radaviye,
Şehidiye, Zinciriye, Altun Boğa, Şah Sultan
Hatun, Husamiye, Muzaferriye, Melik
Mansur Medreseleriyle İslamiyettin köklü
yaşantısının medeniyet boyutunu oluşturur,
mimarî bütünlük içinde.
Tabiatın doğal güzellikleri içinde insanı
büyüleyen Zınnar Bahçeleri ve içinden eksik
olmayan taş mimarînin su kültürüyle
bütünleşmiş hali, Sadü'l-Mevkiî ile Firdevs
Bahçeleriyle tamamlanır, Fahriye ile Ravza
Mesire alanları, Gurs'ta şelalelerin eşlik ettiği
mekânlarla kemâle erer.
Arapçanın, Türkçenin, Farsçanın, Kürdçenin,
Aramîcenin, konuşulduğu dil yelpazesinde
kültürlerin aynı potada usul usul eridiği
günlük yaşamda, "Sûk" ismi verilen
çarşılarında, bedestenlerinde duygunun
düşünceyle ifade hali olan kelâm, herkesin
"Âhî" diye birbirini çağırdığı, yaşlıya
hürmetin eksik olmadığı abbaralarda,
dürüstlüğün ticarette Bağdad ile yarıştığı
coğrafyada Mardin kuyumculukta, telkarîde,
mimarîde, sözde, sanatta kendisini kabul
ettirmiş, eserleriyle bunun tescilini
gerçekleştirmiş şehirdir, aynı zamanda.
Mardin... Bir Tutam Mardin... Huzurun,
sağlığın, kardeşliğin süregen olduğu, Çan ile
Ezan'ın aynı mekânda, zamanda insanı
ibadete çağırdığı şehir...
Mardin... Bir Tutam Mardin... Anlatılması
yaşanmadığı zaman oldukça güç bir şehir.
Gezmeden, dolaşmadan belirtilenlerin
hayalleri süslediği lakin insanın ruhunun
teskîn olmadığı şehir...
Mardin'e giderseniz gündüz dolaştığınız
yerleri geceleyin seyre dalın, semadaki
yıldızların ışığının aydınlığında. Geceleri
mimarî şaheser konakların, köşklerin, evlerin
damlarında kurulan tahtlardan, seyredin
şehri ve gökyüzünü.
Daracık sokaklarında yorgunluğunuzu serin
abbaralarda bir nefes soluklanarak atın
üzerinizden inişli-çıkışlı yürüyüşlerinizde.
Dantele işlenen nakışların sûretinde taşlara
iyice bakın ve alınterinin kutsiyetinin
nakışlara canlılığını dünden bugüne nasıl
getirdiğini görün.
Mardin... Bir Tutam Mardin...
Mardin, sizi güzelliklerini içinde saklayan gül
bahçesi misali beklemektedir. Güzellikleri
görme adına sizi davet etmektedir, lisân-ı hâl
ile. Kültürüyle, folkloruyla, inanç
zenginliğiyle, mimarîsiyle, zengin mutfağıyla,
tarihin içinde asırlara yolculuğun merkezinde
Mardin, gelen misafirlerini bekliyor.
Mehmet Ali Abakay Çevre ve Şehir Dergisi 2013

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.