Fahri Erkar
Köşe Yazarı
Fahri Erkar
 

GÜNÜMÜZDE MARDİN MEDRESELERİNİN DURUMU -I-

Mardin Medreseleri Derneğinin katkılarıyla hazırlanan araştırma dizisi Doğu Roma imparatorluğudöneminde bir askeri garnizon şehri olup kaleden ibaret olan Mardin, Hazreti Ömer devrinde İyaz Bin Ğanem komutasında ve içlerinde Halid Bin Velid, Hazreti Ömer’inoğlu Abdullah gibi önemli isimlerin de olduğu, sahabilerden müteşekkil İslam Ordusunca fethedildi. Kanlı savaşlar ve stratejik siyasi hamlelerin neticesinde fethedildikten sonra, şehrin idaresi, İslam dinine giren Rum hükümdarının kızı Maria ve Maria’nınoğlu Amudeʼye bırakılır. Fetihten sonra 100 sene kadar bu idarece yönetildikten sonra 300 sene boyunca terkedilmiş̧ bir şehir olarak süregelir. Sonraki süreçteKürtlerden Ahmet Bin Mervan’ın Diyarbakır ve Cezire bölgesinehükmettiğini nakleder. Abdüsselam Efendi, 1840ʼlarda yazdığı Mardin Tarihi kitabında. Dünyayayön veren medeniyetin, 1071ʼde Arap ve Kürtlerin de katıldığı ve hatta Bizans zulmünden bunalan Ermeni ve Süryani tebaanın da desteklediği 1071 Malazgirt zaferinden sonra kurulan ilk şehir olan Mardin kale yerleşiminden sonra bu günkü̈ yerleşim alanında, Kudüsörneğiyle, yeni bir şehir planıyla inşa edilir. Her yönüyleKudüs’e benzemesi, Artuk Bey ve oğullarınınKudüsValiliğinden sonra Mardin’iinşa etmelerinden kaynaklanır. Bu gün bu şehir yapısı; bakı, altyapı, çarşıların konumu ve dağılımı, sosyal gerekliliklerin itina ile düşünüldüğü şekliyle bu gün bile hayranlık sebebi ilken, sosyal, ticari ve idari hayata yön veren, kurdukları medeniyetle, Kudüsʼe, Mısırʼa vali gönderecek kadar global bir siyaset izleyebilmelerinin en önemli sebebi, adaleti de sağlamaya vesile olan, üretim, ticaret ve askeri alanlarda da başarılara, güçlü̈ olmaya vesile olan, kurdukları eğitim ve öğretim sistemi ve kurumlarıdır. Artuk Beyin bilim ve kültüreverdiğiönem bakımından, KudüsValiliğigörevinde; ilim ehli kişilerin seyahatleri esnasında konaklaya bileyecekleri ama yatsı namazından sonra uzmanlık alanlarıyla alakalı konularda halka acık konferans vermelerini şart koşarak, Bilimsel ve Kültürel konuların sürekligündemdetutulduğu Mardinliler Hanak’ı ise ayrı bir inceleme konusudur. Şehir yapısında, hükümdarlığa geçen her hükümdarın birer külliye inşa etmedeki Özenleri dikkat çekicidir. Anadoluʼdaki ilk hastahane ( şifahane) Türk - İslam mimarisindeki ilk çifte minare geleneği, kadınlara özel eğitim - öğretim kurumları açılması, bilimsel çalışmalardaki hassasiyetin neticesinde 1190 yılında Rasathane kurmak gibi muhteşem bir bakış açısının izleri hayranlık verici özelliklerdir.Eğitim ve öğretim sistemlerinde, Bediüzzamanʼın “Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup,İkincisinde hile, şüphe tevellüd eder.” şeklinde tespit edip vurguladığı hakikat uygulanmıştır. Yani medreseler sadece dini konuları işlememiş, Kuran ışığında fen bilimlerini de araştırıp işlemiştir. Bu kapsamda bazı külliyelerde şifahane, bazılarında rasathane eklenmesi bu hakikatin göstergesidir. Her yönüyle incelenmesi ve analiz edilmesi gereken ve 300 sene devam ettikten sonra Osmanlı yönetimiyle devam ederek dünyaya, adalet, yönetim, birlikte yaşama kültürü alanlarında rehberlik eden bu medeniyetin Mardinʼdeki izlerini Medreseler üzerinden okumak mümkündür. 25 adet çarşı,100ʼe yakın cami ve sosyal hayatın düzen sağlayıcısı, yön vericisi 23 medresenin her biri bir inceleme konusudur. 1-EMİNÜDDİN MEDRESESİ Eminüddin Medresesi Eminüddin külliyesi içerisinde yer alır. Bu külliye, gerek Mardin tarihinin gerekse Türk— İslam tarihinin sahipsizliğinin mücessem örneklerini ifşa eder. 1071 sonrası, Alparslanʼın damadı Artuk Beyʼin oğlu yani Alpaslanʼın torunu tarafından inşa edilmesine başlanıp kardeşi Eminüddin tarafından tamamlanan külliye bir şifahane de ihtiva eder. Miladi 1122ʼde vefat eden Necmettinʼin başlatıp Kardeşi tarafından tamamlanan külliyede inşa edilen ŞİFAHANE Anadoluʼnun ilk şifahesi ilken, 1205 tarihinde inşa edilen Kayseri Nesibe Hatun şifahanesi ilk şifahane olarak vurgulanır. 2020ʼde restorasyonu tamamlanarak ziyarete açılmasına rağmen, şifahanenin özel mülkiyette oluşubaşka bir yürek acısıdır. Medrese kısmı ise restore edilmiş olup caminin müştemilatı arasında yer almaktadır.
Ekleme Tarihi: 02 Temmuz 2022 - Cumartesi

GÜNÜMÜZDE MARDİN MEDRESELERİNİN DURUMU -I-

Mardin Medreseleri Derneğinin katkılarıyla hazırlanan araştırma dizisi

Doğu Roma imparatorluğudöneminde bir askeri garnizon şehri olup kaleden ibaret olan Mardin, Hazreti Ömer devrinde İyaz Bin Ğanem komutasında ve içlerinde Halid Bin Velid, Hazreti Ömer’inoğlu Abdullah gibi önemli isimlerin de olduğu, sahabilerden müteşekkil İslam Ordusunca fethedildi. Kanlı savaşlar ve stratejik siyasi hamlelerin neticesinde fethedildikten sonra, şehrin idaresi, İslam dinine giren Rum hükümdarının kızı Maria ve Maria’nınoğlu Amudeʼye bırakılır. Fetihten sonra 100 sene kadar bu idarece yönetildikten sonra 300 sene boyunca terkedilmiş̧ bir şehir olarak süregelir. Sonraki süreçteKürtlerden Ahmet Bin Mervan’ın Diyarbakır ve Cezire bölgesinehükmettiğini nakleder. Abdüsselam Efendi, 1840ʼlarda yazdığı Mardin Tarihi kitabında.

Dünyayayön veren medeniyetin, 1071ʼde Arap ve Kürtlerin de katıldığı ve hatta Bizans zulmünden bunalan Ermeni ve Süryani tebaanın da desteklediği 1071 Malazgirt zaferinden sonra kurulan ilk şehir olan Mardin kale yerleşiminden sonra bu günkü̈ yerleşim alanında, Kudüsörneğiyle, yeni bir şehir planıyla inşa edilir. Her yönüyleKudüs’e benzemesi, Artuk Bey ve oğullarınınKudüsValiliğinden sonra Mardin’iinşa etmelerinden kaynaklanır. Bu gün bu şehir yapısı; bakı, altyapı, çarşıların konumu ve dağılımı, sosyal gerekliliklerin itina ile düşünüldüğü şekliyle bu gün bile hayranlık sebebi ilken, sosyal, ticari ve idari hayata yön veren, kurdukları medeniyetle, Kudüsʼe, Mısırʼa vali gönderecek kadar global bir siyaset izleyebilmelerinin en önemli sebebi, adaleti de sağlamaya vesile olan, üretim, ticaret ve askeri alanlarda da başarılara, güçlü̈ olmaya vesile olan, kurdukları eğitim ve öğretim sistemi ve kurumlarıdır.

Artuk Beyin bilim ve kültüreverdiğiönem bakımından, KudüsValiliğigörevinde; ilim ehli kişilerin seyahatleri esnasında konaklaya bileyecekleri ama yatsı namazından sonra uzmanlık alanlarıyla alakalı konularda halka acık konferans vermelerini şart koşarak, Bilimsel ve Kültürel konuların sürekligündemdetutulduğu Mardinliler Hanak’ı ise ayrı bir inceleme konusudur.

Şehir yapısında, hükümdarlığa geçen her hükümdarın birer külliye inşa etmedeki Özenleri dikkat çekicidir. Anadoluʼdaki ilk hastahane ( şifahane) Türk - İslam mimarisindeki ilk çifte minare geleneği, kadınlara özel eğitim - öğretim kurumları açılması, bilimsel çalışmalardaki hassasiyetin neticesinde 1190 yılında Rasathane kurmak gibi muhteşem bir bakış açısının izleri hayranlık verici özelliklerdir.Eğitim ve öğretim sistemlerinde, Bediüzzamanʼın “Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup,İkincisinde hile, şüphe tevellüd eder.” şeklinde tespit edip vurguladığı hakikat uygulanmıştır. Yani medreseler sadece dini konuları işlememiş, Kuran ışığında fen bilimlerini de araştırıp işlemiştir. Bu kapsamda bazı külliyelerde şifahane, bazılarında rasathane eklenmesi bu hakikatin göstergesidir.

Her yönüyle incelenmesi ve analiz edilmesi gereken ve 300 sene devam ettikten sonra Osmanlı yönetimiyle devam ederek dünyaya, adalet, yönetim, birlikte yaşama kültürü alanlarında rehberlik eden bu medeniyetin Mardinʼdeki izlerini Medreseler üzerinden okumak mümkündür. 25 adet çarşı,100ʼe yakın cami ve sosyal hayatın düzen sağlayıcısı, yön vericisi 23 medresenin her biri bir inceleme konusudur.

1-EMİNÜDDİN MEDRESESİ

Eminüddin Medresesi

Eminüddin külliyesi içerisinde yer alır.

Bu külliye, gerek Mardin tarihinin gerekse Türk— İslam tarihinin sahipsizliğinin mücessem örneklerini ifşa eder. 1071 sonrası, Alparslanʼın damadı Artuk Beyʼin oğlu yani Alpaslanʼın torunu tarafından inşa edilmesine başlanıp kardeşi Eminüddin tarafından tamamlanan külliye bir şifahane de ihtiva eder. Miladi 1122ʼde vefat eden Necmettinʼin başlatıp Kardeşi tarafından tamamlanan külliyede inşa edilen ŞİFAHANE Anadoluʼnun ilk şifahesi ilken, 1205 tarihinde inşa edilen Kayseri Nesibe Hatun şifahanesi ilk şifahane olarak vurgulanır. 2020ʼde restorasyonu tamamlanarak ziyarete açılmasına rağmen, şifahanenin özel mülkiyette oluşubaşka bir yürek acısıdır. Medrese kısmı ise restore edilmiş olup caminin müştemilatı arasında yer almaktadır.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.