Fahri Erkar
Köşe Yazarı
Fahri Erkar
 

Müminler Nimetlere Şükrederler

Müminler, herşeyin Allah'tan gelen bir nimet olduğunu bilirler. Gözlerini, kulaklarını, bedenlerini, yedikleri tüm besinleri, soludukları temiz havayı, evlerini, mallarını, yani herşeyi kendilerine Allah'ın verdiğini hiç unutmazlar. Allah'ın verdiği nimetler sayılamayacak kadar çoktur. Rabbimizin "Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız; gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Nahl Suresi, 18) ayetinde bildirdiği gibi, nimetleri sınıflara ayırarak saymak bile mümkün değildir. Mümin, Allah'ın razı olduğu sınırlar içinde kendisine sunulan tüm dünya nimetlerinden yararlanır, ama bunlara aldanarak asla Allah'ı, ahireti ve Kur'an ahlâkına göre yaşamayı unutmaz. Eline ne kadar iyi imkânlar geçerse geçsin, gevşemez, şımarmaz, kibirlenmez, kısacası Kur'an ahlâkından ayrılmaz. Çünkü sahip olduğu herşeyin Allah'tan gelen birer nimet olduğunu ve dilerse Allah'ın bunları geri alabileceğini bilir. Dünyadaki nimetlerin geçici ve sınırlı olduğunu, asıl nimetlerin ise cennette olduğunu aklından çıkarmaz. Kur'an ahlâkını yaşayan bir insan için mal, mülk, mevki gibi dünya nimetleri yalnızca Allah'a şükretmek için birer vesiledir. Bu nedenle mümin Allah'ın rızasını ve cennetteki nimetleri kazanmak için çalışır. Mümin kendisine verilen nimetlerin gerçek ve tek sahibinin Allah olduğunu, bunların yalnızca O'ndan geldiğini bilir. Bu nimetleri var eden Rabbimize gereği gibi şükretmek için elinden geleni yapar. Sayısız nimete karşılık sözlü ve fiili olarak sürekli şükür halinde bulunur, Allah'ın büyüklüğünü anar ve bizlere sağladığı nimetlerini anlatır. Kur'an ahlâkından uzak yaşayan insanlar şükretmek için kendilerine çok büyük, çok özel bir nimetin gelmesini beklerler. Oysa biraz dikkat edildiğinde, insanın her anının nimetler içinde geçtiği görülür. Kişinin hayatı, sağlığı, aklı, şuuru, beş duyusu, nefes aldığı hava ve bunlara benzer sayısız nimet kesintisiz bir şekilde her an kendisine sunulmaktadır. Bu nimetlerin ise her biri ayrı bir şükrü gerektirir. Bu nimetlerin değerini onlara sahipken bilmeyenler, nimetler ellerinden alınır alınmaz hemen değerlerini anlarlar. Bütün nimetler aynı zamanda insanın dünyadaki imtihanının bir parçasıdır. Bu nedenle müminler şükretmenin yanında kendilerine verilen nimetleri, mümkün olduğu kadar hayırlı işlerde kullanır, cimrilik ederek yığıp biriktirme arzusu duymazlar. Çünkü, cimrilik ederek yığıp biriktirmek Rabbimizin hoş görmediği davranışlardandır. Allah "ihtiyaçtan arta kalanı"nın (Bakara Suresi, 219) infak edilmesini emretmektedir. Müminler ihtiyaçlarından arta kalan şeyleri hayırlı işlere sarf ederek yüce Rabbimizin rızasını kazanmaya çalışırlar.
Ekleme Tarihi: 28 Nisan 2022 - Perşembe

Müminler Nimetlere Şükrederler

Müminler, herşeyin Allah'tan gelen bir nimet olduğunu bilirler. Gözlerini, kulaklarını, bedenlerini, yedikleri tüm besinleri, soludukları temiz havayı, evlerini, mallarını, yani herşeyi kendilerine Allah'ın verdiğini hiç unutmazlar.

Allah'ın verdiği nimetler sayılamayacak kadar çoktur. Rabbimizin "Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız; gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Nahl Suresi, 18) ayetinde bildirdiği gibi, nimetleri sınıflara ayırarak saymak bile mümkün değildir. Mümin, Allah'ın razı olduğu sınırlar içinde kendisine sunulan tüm dünya nimetlerinden yararlanır, ama bunlara aldanarak asla Allah'ı, ahireti ve Kur'an ahlâkına göre yaşamayı unutmaz. Eline ne kadar iyi imkânlar geçerse geçsin, gevşemez, şımarmaz, kibirlenmez, kısacası Kur'an ahlâkından ayrılmaz. Çünkü sahip olduğu herşeyin Allah'tan gelen birer nimet olduğunu ve dilerse Allah'ın bunları geri alabileceğini bilir. Dünyadaki nimetlerin geçici ve sınırlı olduğunu, asıl nimetlerin ise cennette olduğunu aklından çıkarmaz.

Kur'an ahlâkını yaşayan bir insan için mal, mülk, mevki gibi dünya nimetleri yalnızca Allah'a şükretmek için birer vesiledir. Bu nedenle mümin Allah'ın rızasını ve cennetteki nimetleri kazanmak için çalışır.

Mümin kendisine verilen nimetlerin gerçek ve tek sahibinin Allah olduğunu, bunların yalnızca O'ndan geldiğini bilir. Bu nimetleri var eden Rabbimize gereği gibi şükretmek için elinden geleni yapar. Sayısız nimete karşılık sözlü ve fiili olarak sürekli şükür halinde bulunur, Allah'ın büyüklüğünü anar ve bizlere sağladığı nimetlerini anlatır.

Kur'an ahlâkından uzak yaşayan insanlar şükretmek için kendilerine çok büyük, çok özel bir nimetin gelmesini beklerler. Oysa biraz dikkat edildiğinde, insanın her anının nimetler içinde geçtiği görülür. Kişinin hayatı, sağlığı, aklı, şuuru, beş duyusu, nefes aldığı hava ve bunlara benzer sayısız nimet kesintisiz bir şekilde her an kendisine sunulmaktadır. Bu nimetlerin ise her biri ayrı bir şükrü gerektirir. Bu nimetlerin değerini onlara sahipken bilmeyenler, nimetler ellerinden alınır alınmaz hemen değerlerini anlarlar.

Bütün nimetler aynı zamanda insanın dünyadaki imtihanının bir parçasıdır. Bu nedenle müminler şükretmenin yanında kendilerine verilen nimetleri, mümkün olduğu kadar hayırlı işlerde kullanır, cimrilik ederek yığıp biriktirme arzusu duymazlar. Çünkü, cimrilik ederek yığıp biriktirmek Rabbimizin hoş görmediği davranışlardandır.

Allah "ihtiyaçtan arta kalanı"nın (Bakara Suresi, 219) infak edilmesini emretmektedir. Müminler ihtiyaçlarından arta kalan şeyleri hayırlı işlere sarf ederek yüce Rabbimizin rızasını kazanmaya çalışırlar.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.