Fahri Erkar
Köşe Yazarı
Fahri Erkar
 

ÖZ SEVGİ

"Özü bulamayan kabuk ile eğlenir, Hakikati tanımayan hayallere sapar Sıratı-ı Müstakimi görmeyen ifrat ve tefrite düşer. Ölçüsüz ve mizansız olan çok aldanır ve aldatır." Said Nursi Öze dönüş harekatını başlatabilsek içimizde. Kabukla uğraşmasak. Kabukla oyalanmazsak. Öz ne midir? Öz, sevginin o eşsiz muhtevasıdır. Akıldan kalbe, kalpten vücuda yayılan (müthiş) sevgi akıntısıdır. Ruhun bedenle ortaklaşa sevgiyi tanımlamasıdır. Ruh her bir insanın gizli hazinesi. Ruh ve beden sevgiyi ortaklaşa nasıl tanımlar? Beden, ruhun bir yansımasıdır. Her insan bedeni, ruhunu yansıtmaktadır. Ruh ne ise beden de o dur. Fakat gizli hazinesini kendi içinde saklar ruh. Fakat sevgi tanımlı duyguda; ruh ayrı, beden ayrı bir sevgi tanımı peşindedir. Bu iki varlık, farklı tellerden çalar. Beden daha çok cinsel sevgiyi, karşı cinstekine daha meyilli iken, Ruh ise; aşkı ve aşkınlığı arar. İşte burada öz sevgide, öze dönüşte ruh ve bedende aynı sevgiyi, aşkı ve aşkınlığı arar. Yani beden de karşı cinstekine ait sevgiden, ayrılarak onunda aşkınlığı aramaya başlaması, o hali almaya çalışmasıdır. Beden ruha paralel olarak aşkı, aşkınlığı ve bunların tezahürü olan duyguyu ve duygusallığı arar. Öze dönüş sevgisi budur. Ruhun ve bedenin aynı sevgiyi tanımlamaları ve istemeleridir. İnsanın, mecazi aşktan, ilahi aşka doğru yol alışıdır öz sevgi. Mardin' in tarihi yapılarına, mimarisine baktığınızda, dantel gibi işlenen işlemeleri, duvarları ustalara yaptıran o duygudur öz sevgi. Hayata kalıcı izler vuran, Sezai Karakoç'a "Mona Rosa' yı yazdıran o duygudur. Kanadı kırık kuşa merhamet ettiren de bu duygudur. Belki de toplum olarak yaşamamız gereken sevgi budur. İbn-i Hazım sevgi ile ilgili bir tespitinde; en yüksek temel öğelerinde meydana gelir. Bu birleşme ruhların yüksek konumlarındaki elverişli durumlara uygun bir biçimde, "Benim düşünceme göre sevgi, ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir. Bu birleşme ve bu durumların ruhun şekillendirdiği bütün içerisinde az ya da çok yakın olmalarına göre meydana gelir. Her şekil kesinlikle uygun olan şekli arar durur." der. O halde, ruhlarımızın uygun sevgi şekillerini ararken, öz sevgiyi de önemseyerek, yani ruh ve beden birlikteliğini arzulayan şekle önem vererek bir arayışta olmalıyız. Sığ, günübirlik sevgilerden kendimizi arındırmalıyız. Aşkınlığı olan öteleri de hatırlatan ve bizi sürekli sonsuzluğa iten aşkları da istememiz gerekir. Velhasıl kelam; chat, cafe, Mcdonald's, konforizm, araba sevdası, lüks ev hayali sevdaları; sığ, özden uzak ve kabuk meşgalelerdir. Bu sebeple bizlere sahici, arzulanabilen, ideal sevgiyi vermemektedir. Vermediği gibi ruhlarımıza da hitap etmemektedir. Böyle olunca da hayal kırıklığımız, kırgınlığımız ve hayata dair öz güvenimizi de yitirmemize neden olmaktadır. Zaten modern insanın içine düştüğü bunalım bu değil mi? Kendine yabancılaşmasının en büyük sebebi; ruhuna hitap etmeyen ve gönlünün derinliklerine seslenmeyen duygulara esir olmasındandır. Özü kaybettiğinden, kabukla uğraşmaya başlar. O halde, akıl ve ruhumuzun derinliklerinde ki hakikat çerçevesinde ki sevgiyi buyur edelim. Ebedi ve ezeli hikmetlere nail olalım.
Ekleme Tarihi: 06 Eylül 2022 - Salı

ÖZ SEVGİ

"Özü bulamayan kabuk ile eğlenir,

Hakikati tanımayan hayallere sapar Sıratı-ı Müstakimi görmeyen ifrat ve tefrite düşer.

Ölçüsüz ve mizansız olan çok aldanır ve aldatır." Said Nursi

Öze dönüş harekatını başlatabilsek içimizde. Kabukla uğraşmasak.

Kabukla oyalanmazsak. Öz ne midir?

Öz, sevginin o eşsiz muhtevasıdır. Akıldan kalbe, kalpten vücuda yayılan (müthiş) sevgi akıntısıdır. Ruhun bedenle ortaklaşa sevgiyi tanımlamasıdır. Ruh her bir insanın gizli hazinesi.

Ruh ve beden sevgiyi ortaklaşa nasıl tanımlar? Beden, ruhun bir yansımasıdır. Her insan bedeni, ruhunu yansıtmaktadır. Ruh ne ise beden de o dur. Fakat gizli hazinesini kendi içinde saklar ruh.

Fakat sevgi tanımlı duyguda; ruh ayrı, beden ayrı bir sevgi tanımı peşindedir. Bu iki varlık, farklı tellerden çalar. Beden daha çok cinsel sevgiyi, karşı cinstekine daha meyilli iken, Ruh ise; aşkı ve aşkınlığı arar. İşte burada öz sevgide, öze dönüşte ruh ve bedende aynı sevgiyi, aşkı ve aşkınlığı arar. Yani beden de karşı cinstekine ait sevgiden, ayrılarak onunda aşkınlığı aramaya başlaması, o hali almaya çalışmasıdır. Beden ruha paralel olarak aşkı, aşkınlığı ve bunların tezahürü olan duyguyu ve duygusallığı arar. Öze dönüş sevgisi budur. Ruhun ve bedenin aynı sevgiyi tanımlamaları ve istemeleridir.

İnsanın, mecazi aşktan, ilahi aşka doğru yol alışıdır öz sevgi. Mardin' in tarihi yapılarına, mimarisine baktığınızda, dantel gibi işlenen işlemeleri, duvarları ustalara yaptıran o duygudur öz sevgi. Hayata kalıcı izler vuran, Sezai Karakoç'a "Mona Rosa' yı yazdıran o duygudur. Kanadı kırık kuşa merhamet ettiren de bu duygudur. Belki de toplum olarak yaşamamız gereken sevgi budur. İbn-i Hazım sevgi ile ilgili bir tespitinde; en yüksek temel öğelerinde meydana gelir. Bu birleşme ruhların yüksek konumlarındaki elverişli durumlara uygun bir biçimde, "Benim düşünceme göre sevgi, ruhların çeşitli yaratıklar arasında bölünmüş parçalarının birleştirilmesidir. Bu birleşme ve bu durumların ruhun şekillendirdiği bütün içerisinde az ya da çok yakın olmalarına göre meydana gelir. Her şekil kesinlikle uygun olan şekli arar durur." der.

O halde, ruhlarımızın uygun sevgi şekillerini ararken, öz sevgiyi de önemseyerek, yani ruh ve beden birlikteliğini arzulayan şekle önem vererek bir arayışta olmalıyız.

Sığ, günübirlik sevgilerden kendimizi arındırmalıyız. Aşkınlığı olan öteleri de hatırlatan ve bizi sürekli sonsuzluğa iten aşkları da istememiz gerekir.

Velhasıl kelam; chat, cafe, Mcdonald's, konforizm, araba sevdası, lüks ev hayali sevdaları; sığ, özden uzak ve kabuk meşgalelerdir. Bu sebeple bizlere sahici, arzulanabilen, ideal sevgiyi vermemektedir. Vermediği gibi ruhlarımıza da hitap etmemektedir. Böyle olunca da hayal kırıklığımız, kırgınlığımız ve hayata dair öz güvenimizi de yitirmemize neden olmaktadır. Zaten modern insanın içine düştüğü bunalım bu değil mi? Kendine yabancılaşmasının en büyük sebebi; ruhuna hitap etmeyen ve gönlünün derinliklerine seslenmeyen duygulara esir olmasındandır. Özü kaybettiğinden, kabukla uğraşmaya başlar.

O halde, akıl ve ruhumuzun derinliklerinde ki hakikat çerçevesinde ki sevgiyi buyur edelim. Ebedi ve ezeli hikmetlere nail olalım.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.