Faris Erkar
Köşe Yazarı
Faris Erkar
 

Durağanlık Hayatımızı Kuşatmış

Eğitim sistemimizde, çevremizle olan ilişkilerimizde, bürokratik geleneğimizde, aile içi yaşam şeklimizde bazı değişiklikler yapmak sanki devrim yapmak kadar zordur. Halbuki her şey ileriye gitmektedir. Günümüzde çağdaş dünyayı yakalamak, çağdaşlaşmak ilerlemek insan neslinin kaçınılmaz geleneğidir. Kendini ve toplumunu monoton bir yaşantıya sürükleyenler, toplumun içinde bulundukları şartları yeniden gözden geçirmeleri gerekmektedir. Toplumun diğer adı da kamuoyudur. Bu durumu görmezlikten gelenler kamuoyu denilen barajın suyu altında kalırlar. Yukarda dediğim gibi bu durağanlık her yerde kendini hissettirmektedir. Bu durağan ve statükoculuğu savunmak için en küçük gelenek yada kuralı sanki değişmez gibi içimize hayatımıza kazımışız. Bir genç beyin çıkar bu kurallarda küçük bir değişiklik yapmayı önerirse hemen tüm gücümüzle ona karşı çıkarız. Onun ne söylediğini anlamasak bile. Hatta bürokraside bir masanın bile yerini değiştirmek için devreye girmek, deveye hendek atlatmaktan daha zordur. Gelenekte de varsayalım bir kız istersiniz imalat hatası bir ailesi çıkar damat tarafından az altın isterse siz o zaman seyredin durumu.. Tabii olur ya kız tarafı damadı beğenmiştir. Damat efendi kişiliklidir, ekonomik durumu vasattır, ailesi temizdir, damadın kötü alışkanlıkları yoktur. Şimdi kız tarafının başına gelecekleri bir düşünün, sanki kıyamet kopacaktır. Bu kız tarafı toplumda yüzlerce savcıya hesap verecektir. "Efendim kızını bedavaya verdi, kızından bıkmıştı, kızını bir çuval soğana verdi. Daha neler neler... Toplumsal ilişkilerde bir arkadaşınızın size bir zararı dokunduğunu var sayalım. Onu af ettiğinizi var sayalım. Çevrenizde bu olayı bilenlersiniz onu af etmenizin mantığını bir türlü anlamazlar. Ve niye onu çizmediğinizi bir türlü anlamazlar. Bizim insanları hatalarıyla sevdiğimizi bir türlü anlamazlar. Niye öyle yaptın diye bir sürü soruya cevap vermek zorunda kalırsınız. İşte bunlar toplumumuzda yaşadığımız gerçekler. Her zaman statükodan durağanlıktan ve monoton bir yaşantıdan yanayız. Hiçbir zaman hayatımızda alışkanlıklarımızda ilişkilerimizde devrim yapmak gibi bir sözcük bulunmaz. Bu sözcük her zaman literatürümüzde siyasi bir anlam taşımıştır. Her zaman ceza kültürü ön plandadır. Bir öğrenci bir memur bir dostunuz güzel bir şey yapar, bizim ona vereceğimiz sadece o da iyi günümüzde ise bir teşekkürdür. Yoksa onu da vermeyiz. Niye onu ödüllendir meyiz? Cevabımız hazırdır. "efendim şımarmasın". Bu güne kadar yüzlerce iyi iş başarmışsınız inanıyorum. Hangi başarınız için kimden ödül aldınız hiç değilmi?. Ama yapılan hatalarda insanların aklına gelen her zaman cezadır. Hiçbir zaman iyilikler, güzellikler, başarılar ödüllendirilmez. Çünkü bizde böyle bir gelenek ve kültür gelişmemiştir.
Ekleme Tarihi: 24 Mayıs 2022 - Salı

Durağanlık Hayatımızı Kuşatmış

Eğitim sistemimizde, çevremizle olan ilişkilerimizde, bürokratik geleneğimizde, aile içi yaşam şeklimizde bazı değişiklikler yapmak sanki devrim yapmak kadar zordur. Halbuki her şey ileriye gitmektedir. Günümüzde çağdaş dünyayı yakalamak, çağdaşlaşmak ilerlemek insan neslinin kaçınılmaz geleneğidir. Kendini ve toplumunu monoton bir yaşantıya sürükleyenler, toplumun içinde bulundukları şartları yeniden gözden geçirmeleri gerekmektedir. Toplumun diğer adı da kamuoyudur. Bu durumu görmezlikten gelenler kamuoyu denilen barajın suyu altında kalırlar.

Yukarda dediğim gibi bu durağanlık her yerde kendini hissettirmektedir. Bu durağan ve statükoculuğu savunmak için en küçük gelenek yada kuralı sanki değişmez gibi içimize hayatımıza kazımışız. Bir genç beyin çıkar bu kurallarda küçük bir değişiklik yapmayı önerirse hemen tüm gücümüzle ona karşı çıkarız. Onun ne söylediğini anlamasak bile. Hatta bürokraside bir masanın bile yerini değiştirmek için devreye girmek, deveye hendek atlatmaktan daha zordur. Gelenekte de varsayalım bir kız istersiniz imalat hatası bir ailesi çıkar damat tarafından az altın isterse siz o zaman seyredin durumu.. Tabii olur ya kız tarafı damadı beğenmiştir. Damat efendi kişiliklidir, ekonomik durumu vasattır, ailesi temizdir, damadın kötü alışkanlıkları yoktur. Şimdi kız tarafının başına gelecekleri bir düşünün, sanki kıyamet kopacaktır. Bu kız tarafı toplumda yüzlerce savcıya hesap verecektir. "Efendim kızını bedavaya verdi, kızından bıkmıştı, kızını bir çuval soğana verdi. Daha neler neler...

Toplumsal ilişkilerde bir arkadaşınızın size bir zararı dokunduğunu var sayalım. Onu af ettiğinizi var sayalım. Çevrenizde bu olayı bilenlersiniz onu af etmenizin mantığını bir türlü anlamazlar. Ve niye onu çizmediğinizi bir türlü anlamazlar. Bizim insanları hatalarıyla sevdiğimizi bir türlü anlamazlar. Niye öyle yaptın diye bir sürü soruya cevap vermek zorunda kalırsınız. İşte bunlar toplumumuzda yaşadığımız gerçekler. Her zaman statükodan durağanlıktan ve monoton bir yaşantıdan yanayız. Hiçbir zaman hayatımızda alışkanlıklarımızda ilişkilerimizde devrim yapmak gibi bir sözcük bulunmaz. Bu sözcük her zaman literatürümüzde siyasi bir anlam taşımıştır. Her zaman ceza kültürü ön plandadır. Bir öğrenci bir memur bir dostunuz güzel bir şey yapar, bizim ona vereceğimiz sadece o da iyi günümüzde ise bir teşekkürdür. Yoksa onu da vermeyiz. Niye onu ödüllendir meyiz? Cevabımız hazırdır. "efendim şımarmasın". Bu güne kadar yüzlerce iyi iş başarmışsınız inanıyorum. Hangi başarınız için kimden ödül aldınız hiç değilmi?. Ama yapılan hatalarda insanların aklına gelen her zaman cezadır. Hiçbir zaman iyilikler, güzellikler, başarılar ödüllendirilmez. Çünkü bizde böyle bir gelenek ve kültür gelişmemiştir.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.