Faris Erkar
Köşe Yazarı
Faris Erkar
 

Vakıflara Sahip Çıkalım ( II )

Bugün bu kurumlar ve yapıların bazısı ayakta durmaya devam etmekte, bazıları, maalesef bir şekilde kılıfına uydurularak, insanların mülkiyetine geçmiş durumdadır. Bunun en bariz örneği özellikle camilere ait gayrimenkuller (evler-dükkanlar) ve arazilerdir. Tabii ki bunların tarihçesini, vakfiye zabıtlarını tek tek araştırmak, esas hak sahiplerine, yani toplumun kendisine tekrar iade etmek oldukça meşakketlidir ama imkansız değildir. Bundan dolayı bari elimizde olanları, mülkiyete geçmemiş olanları korumak, başta devletin ilgili kurumları olmak üzere, bütün toplumun görevidir.  Önceki nesillerden bize intikal etmiş, miras bırakılmış bu değerlerin korunmasını talep etmek, bu konuda bütün yetkililerin daha hassas olmalarını beklemek, bir vatandaş olarak hakkımızdır. Günümüzde de bazı hayırsever vatandaşlar bu değerleri restorasyon gibi, iyileştirmelerle mevcut yapıları ayakta tutmaya çalışmaktadır. Diğer bazı hayırsever vatandaşlarda yeni yapıları vakıf anlayışı içinde, toplumun hizmetine sunmaya çalıştıklarını da bilmekteyiz. Ama yazının başında belirttiğimiz gibi, değer yargılarımızın aşınması ve manevi getirisinden çok maddi getirisinin (şöhret,nüfuz sahibi olma) ön plana alınmasından dolayı, bu hizmetlerin icrasında bazı sorunlar meydana gelmektedir. Bu ise başlı başına başka bir yazının konusudur. *             *             *             * Vakıfların Osmanlı’da sayısı tam olarak bilinmemekle beraber 35.000’in üzerinde olduğu varsayılmaktaydı. Vakfın Osmanlı’da ticari, iktisadi, içtimai, siyasi, eğitim ve kültür açısından toplumsal hayatta görevleri vardı. Vakıflar birer iktisadi kuruluş gibi faaliyet göstermekteydi. Gelir elde edip mülk sahibi olmakta, üretim yapıp istihdam sağlamaktaydı. Bunlardan kazanç elde edip kendi faaliyet alanlarında kullanmaktaydılar. Dolayısıyla vakıfların toplum açısından önemli iktisadi işlevleri bulunmaktaydı. Toplum tabakalarının bir araya gelip kaynaşmasını da sağlıyordu. Ayrıca ekonomik faaliyetleri vakıfların kontrolündeydi. *             *             *             * Vakıf, Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanma umuduyla harcanan malın, kalıcı bir iyilik haline gelmesidir. Vakıf, Rabbimizin ikramı olan servetle, şefkat ve merhamet köprüleri inşa etmektir. Vakıf, müminin kendisine emanet edilen mülkü ibadete dönüştürebilme çabasıdır. Vakıf, insanı incitmeden, sağ elin verdiğini sol ele duyurmadan hayırda bulunmanın adıdır.
Ekleme Tarihi: 13 Mayıs 2022 - Cuma

Vakıflara Sahip Çıkalım ( II )

Bugün bu kurumlar ve yapıların bazısı ayakta durmaya devam etmekte, bazıları, maalesef bir şekilde kılıfına uydurularak, insanların mülkiyetine geçmiş durumdadır. Bunun en bariz örneği özellikle camilere ait gayrimenkuller (evler-dükkanlar) ve arazilerdir. Tabii ki bunların tarihçesini, vakfiye zabıtlarını tek tek araştırmak, esas hak sahiplerine, yani toplumun kendisine tekrar iade etmek oldukça meşakketlidir ama imkansız değildir. Bundan dolayı bari elimizde olanları, mülkiyete geçmemiş olanları korumak, başta devletin ilgili kurumları olmak üzere, bütün toplumun görevidir.

 Önceki nesillerden bize intikal etmiş, miras bırakılmış bu değerlerin korunmasını talep etmek, bu konuda bütün yetkililerin daha hassas olmalarını beklemek, bir vatandaş olarak hakkımızdır.

Günümüzde de bazı hayırsever vatandaşlar bu değerleri restorasyon gibi, iyileştirmelerle mevcut yapıları ayakta tutmaya çalışmaktadır. Diğer bazı hayırsever vatandaşlarda yeni yapıları vakıf anlayışı içinde, toplumun hizmetine sunmaya çalıştıklarını da bilmekteyiz. Ama yazının başında belirttiğimiz gibi, değer yargılarımızın aşınması ve manevi getirisinden çok maddi getirisinin (şöhret,nüfuz sahibi olma) ön plana alınmasından dolayı, bu hizmetlerin icrasında bazı sorunlar meydana gelmektedir. Bu ise başlı başına başka bir yazının konusudur.

*             *             *             *

Vakıfların Osmanlı’da sayısı tam olarak bilinmemekle beraber 35.000’in üzerinde olduğu varsayılmaktaydı.

Vakfın Osmanlı’da ticari, iktisadi, içtimai, siyasi, eğitim ve kültür açısından toplumsal hayatta görevleri vardı. Vakıflar birer iktisadi kuruluş gibi faaliyet göstermekteydi. Gelir elde edip mülk sahibi olmakta, üretim yapıp istihdam sağlamaktaydı. Bunlardan kazanç elde edip kendi faaliyet alanlarında kullanmaktaydılar. Dolayısıyla vakıfların toplum açısından önemli iktisadi işlevleri bulunmaktaydı. Toplum tabakalarının bir araya gelip kaynaşmasını da sağlıyordu. Ayrıca ekonomik faaliyetleri vakıfların kontrolündeydi.

*             *             *             *

Vakıf, Allah’ın sevgisini ve rızasını kazanma umuduyla harcanan malın, kalıcı bir iyilik haline gelmesidir. Vakıf, Rabbimizin ikramı olan servetle, şefkat ve merhamet köprüleri inşa etmektir. Vakıf, müminin kendisine emanet edilen mülkü ibadete dönüştürebilme çabasıdır. Vakıf, insanı incitmeden, sağ elin verdiğini sol ele duyurmadan hayırda bulunmanın adıdır.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.