Mehmet Beşir Ayanoğlu
Köşe Yazarı
Mehmet Beşir Ayanoğlu
 

GAZZE’DEN MEKTUP!

(Bu mektubu yıllardır yüzlerce yetime sponsorluk projesi yürüten ve Şehit Şeyh Ahmed Yasin’in kurduğu “Gazze Daru’l Erkam okullarının mütevelli heyet başkanının” yazdığı mektuptur.) Kardeşlerimiz, ümmetimiz ve tüm sevdiklerimiz Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Beraketuhu Biz yerinden edilenleriz... Bu ifadeyi daha önce hiç duymuş muydunuz? Gelin size anlatayım. Başımıza bombalar yağdıktan sonra evlerimizden sürüldük...Bazılarımız enkazın, yıkıntıların ve moloz yığınlarının altından Allah'ın rahmeti ve merhameti ile olağandışı şartlarda çıktık. Evet, ölümden kurtulduk ama hiçbirimiz açlığa, yağmura, şiddetli soğuğa dayanıp dayanamayacağımızı bilmiyoruz.  Naylon ve ahşaptan kurduğumuz çadırlarımıza ve bizi kışın soğuğundan korumayan ince örtülerimize yağmur suları doluyor. Çadırları su basmasın diye her gece Allah'a yağmurun durması için dua ettiğimize inanabiliyor musunuz? Temel gıda maddeleri yok denecek kadar az, günlük yiyecek bulmakta zorlanıyoruz.  Su almak için ise saatlerce sıralarda bekliyoruz... Yıkanmak yerine teyemmüme cevaz veren bir fetva istedik... Düşünün; kızlarımız...kızlarınız...Müslüman kızlarımız...Özel hallerinden temizlenmek için yıkanmak yerine teyemmüm etmek zorunda kaldıkları için acı acı ağlıyorlar... Nedenini biliyor musunuz? Çünkü yıkanma lüksümüz yok... Binlerce yerinden edilmiş erkek ve kadın düşen tek bir banyomuz olduğu için.. Tuvaleti kullanmak için ise yüzlerce kişi sıraya giriyoruz. Allah sizi bundan korusun... Yıkandığımız yer ile affedersiniz tuvalet aynı yer, içindekilerin bir fıçıya boşaltıldığı küçük bir naylon çadır... Birkaç gün önce o fıçı doldu ve etrafta kirler yüzüyordu... Eğer duş almak istiyorsak güneşli bir günü beklemeliyiz ki odun yakıp suyu ısıtabilelim ve aşırı soğuktan korunabilelim. Aksi takdirde ilaçların bulunmadığı bu dönemde hasta oluruz. Anneler, kızları duş alırken kendilerini biraz da olsa güvende hissetsinler diye banyo çadırını koruyorlar çünkü banyo açıkta bulunuyor... Sürekli bombardımanın dışında yaşadığımız en büyük korku; gece hava çok soğukken tuvalete gitmek zorunda kalıp sırada beklemek ve etrafa yayılmış başıboş köpeklerin saldırıları. Elimizdeki pilavı, makarnayı suyla pişirebilmek için odun yakmak zorunda kalıyoruz. Elbette et, unuttuğunuz ve artık hatırlamadığımız bir lüks. Meyveler aklımıza bile gelmeyen diğer bir lüks...Bazen bulunabilirsek bir portakal hayli pahalı bir fiyat ile alabiliyorsunuz. Sebzelere gelince, isimlerini ve şekillerini unuttuk... Çocuklarımız güzel yemek istediklerinde içten içe ağlıyoruz. Bu da onları unutmaya ikna etmeye çalıştığımız bir başka lüks. Burada ne cips ne çikolata ne meyve suyu ne de çocukların ihtiyacı olan başka bir şey var... Ve en büyük acı, onları akşam yemeği yemeden uyutmak için avutuyoruz...Şafakta açlıktan tekrar uyanıyorlar. Açlıklarını gidermek için dışarı çıkmak zorunda kalıyoruz. Uzun saatler aradıktan sonra belki bir parça ekmek bulabiliriz diye...Yaklaşık 3 dolara 6 tane ince krep alabiliyoruz ve bir kişi açlığını giderebilmek için sadece 3 adet ince küçük sac ekmeği yiyebiliyor. En önemsiz şeyleri bile saklıyor ve onlara çok değerli bir hazine gibi bakıyoruz... Küçükken sokakta bulduğunuz ekmek parçalarını nasıl kaldırıp, öpüp bir duvarın kenarına koyduğumuzu hatırlıyor musunuz? Şimdi onu bulabilsek -ki çoğunlukla bulamıyoruz- alırız, sileriz, suyla ıslatıp çocuklarımıza veririz; belki onların açlığını giderir diye... Kullanılmış naylon poşetleri yıkadığımıza ve parçaları yapıştırıp yeniden kullandığımıza inanıyor musunuz? Herhangi bir karton parçası bizim için bir ganimet. Çünkü odunları tutuşturmakta kullanıyoruz... Kullanılmış kâğıt mendilleri temizlik için tekrar kullanıyoruz. Artık neredeyse bittiler ve yerlerini mevcut az sayıdaki kumaşlarla değiştiriyoruz. Kadın pedlerini temin etmekte çok zorlanıyoruz. Sizin de bildiğiniz yol açabileceği sağlık sorunlarına rağmen kızlarımızdan mümkün olduğunca tutumlu kullanmalarını rica ediyoruz... Ey Müslüman kardeşlerimiz... Bunlar sadece buzdağının görünen kısmı... Günlük mücadelerimizden biri, hayatta kalmak için temel ihtiyaçları temin etmek... Yakın ve uzak tüm Müslümanların ve Arapların bizi yüz üstü bırakması bizi kahrediyor... Tüm bunlara rağmen biz, Allah'ın nimeti ve lütfuyla topraklarımızda kalmaya kararlıyız. Allah'ın bize yardım ve zafer vaadine güveniyor ve  düşmanın bu mukaddes topraklarda kalbi temiz imanlı ve abdestli gençlerimizin elleriyle hezimete uğratılacağına inanıyoruz. Biz Gazze'deyiz... İzzet yurdundayız... İşgalcilerin mezarlığında... Ümmetin onurunu korumada tek başına öncülük eden Gazze'de...  Ve bu seçilmişliğin tüm şerefi bize ait... Her gece uyumadan önce okuduğumuz bir dua. Bu duayı daha önce de okurduk ama anlamını tam idrak edemezdik. Başkaları çatısız kaldırımlarda uyurken her gece Allah'a üzerimizdeki çadırın naylon çatısı için hamd edeceğimizi hayal etmemiştik. "Bize yedirip içiren, ihtiyaçlarımız görüp bizi barındıran Allah'a hamdolsun. İhtiyacını görecek, barınak verecek kimsesi olmayan niceleri var!" Allah'ım sen benim Rabbimsin, mazlumların da Rabbisin. Bizi kimlere bıraktın? Bize kaba ve sert davranan bir yabancıya mı? İşlerimizde bize hâkim olacak bir düşmana mı? Yoksa bizi yüz üstü bırakan yakınlarımıza mı? Eğer sen bize kızgın değilsen, başımıza gelen eziyet ve işkencelere aldırmayız. Ancak senden gelecek bir himaye ve koruma bizim için çok daha hoştur... Öfke ve gazabına uğramaktan; karanlıkları aydınlığa çıkaran, dünya ve ahiret işlerini düzene koyan nuruna sığınırız. Ey Rabbim! Sen hoşnut oluncaya kadar senden af diler, tevbe ve istiğfarda bulunuruz. Sadece sana sığınır ve senin rızanı dileriz.  Senden başka kuvvet ve kudret yoktur. Allah bizimle olmayan, bizi yüzüstü bırakan herkese karşı bize yeter. Vallahi biz onları affetmeyeceğiz ve kıyamet günü adil, cebbar ve muntakim olan Allah'ın huzurunda onlarla hesaplaşacağız. Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh Gazze'deki yerinden edilmiş kardeşleriniz...
Ekleme Tarihi: 19 Ocak 2024 - Cuma

GAZZE’DEN MEKTUP!

(Bu mektubu yıllardır yüzlerce yetime sponsorluk projesi yürüten ve Şehit Şeyh Ahmed Yasin’in kurduğu “Gazze Daru’l Erkam okullarının mütevelli heyet başkanının” yazdığı mektuptur.)

Kardeşlerimiz, ümmetimiz ve tüm sevdiklerimiz

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Beraketuhu

Biz yerinden edilenleriz...
Bu ifadeyi daha önce hiç duymuş muydunuz?

Gelin size anlatayım.
Başımıza bombalar yağdıktan sonra evlerimizden sürüldük...Bazılarımız enkazın, yıkıntıların ve moloz yığınlarının altından Allah'ın rahmeti ve merhameti ile olağandışı şartlarda çıktık.
Evet, ölümden kurtulduk ama hiçbirimiz açlığa, yağmura, şiddetli soğuğa dayanıp dayanamayacağımızı bilmiyoruz. 
Naylon ve ahşaptan kurduğumuz çadırlarımıza ve bizi kışın soğuğundan korumayan ince örtülerimize yağmur suları doluyor. Çadırları su basmasın diye her gece Allah'a yağmurun durması için dua ettiğimize inanabiliyor musunuz?

Temel gıda maddeleri yok denecek kadar az, günlük yiyecek bulmakta zorlanıyoruz. 
Su almak için ise saatlerce sıralarda bekliyoruz...
Yıkanmak yerine teyemmüme cevaz veren bir fetva istedik...

Düşünün; kızlarımız...kızlarınız...Müslüman kızlarımız...Özel hallerinden temizlenmek için yıkanmak yerine teyemmüm etmek zorunda kaldıkları için acı acı ağlıyorlar...
Nedenini biliyor musunuz?
Çünkü yıkanma lüksümüz yok...

Binlerce yerinden edilmiş erkek ve kadın düşen tek bir banyomuz olduğu için.. Tuvaleti kullanmak için ise yüzlerce kişi sıraya giriyoruz. Allah sizi bundan korusun...

Yıkandığımız yer ile affedersiniz tuvalet aynı yer, içindekilerin bir fıçıya boşaltıldığı küçük bir naylon çadır... Birkaç gün önce o fıçı doldu ve etrafta kirler yüzüyordu...

Eğer duş almak istiyorsak güneşli bir günü beklemeliyiz ki odun yakıp suyu ısıtabilelim ve aşırı soğuktan korunabilelim. Aksi takdirde ilaçların bulunmadığı bu dönemde hasta oluruz.
Anneler, kızları duş alırken kendilerini biraz da olsa güvende hissetsinler diye banyo çadırını koruyorlar çünkü banyo açıkta bulunuyor...
Sürekli bombardımanın dışında yaşadığımız en büyük korku; gece hava çok soğukken tuvalete gitmek zorunda kalıp sırada beklemek ve etrafa yayılmış başıboş köpeklerin saldırıları.

Elimizdeki pilavı, makarnayı suyla pişirebilmek için odun yakmak zorunda kalıyoruz. Elbette et, unuttuğunuz ve artık hatırlamadığımız bir lüks. Meyveler aklımıza bile gelmeyen diğer bir lüks...Bazen bulunabilirsek bir portakal hayli pahalı bir fiyat ile alabiliyorsunuz. Sebzelere gelince, isimlerini ve şekillerini unuttuk...

Çocuklarımız güzel yemek istediklerinde içten içe ağlıyoruz. Bu da onları unutmaya ikna etmeye çalıştığımız bir başka lüks. Burada ne cips ne çikolata ne meyve suyu ne de çocukların ihtiyacı olan başka bir şey var...
Ve en büyük acı, onları akşam yemeği yemeden uyutmak için avutuyoruz...Şafakta açlıktan tekrar uyanıyorlar. Açlıklarını gidermek için dışarı çıkmak zorunda kalıyoruz. Uzun saatler aradıktan sonra belki bir parça ekmek bulabiliriz diye...Yaklaşık 3 dolara 6 tane ince krep alabiliyoruz ve bir kişi açlığını giderebilmek için sadece 3 adet ince küçük sac ekmeği yiyebiliyor.

En önemsiz şeyleri bile saklıyor ve onlara çok değerli bir hazine gibi bakıyoruz...
Küçükken sokakta bulduğunuz ekmek parçalarını nasıl kaldırıp, öpüp bir duvarın kenarına koyduğumuzu hatırlıyor musunuz? Şimdi onu bulabilsek -ki çoğunlukla bulamıyoruz- alırız, sileriz, suyla ıslatıp çocuklarımıza veririz; belki onların açlığını giderir diye...

Kullanılmış naylon poşetleri yıkadığımıza ve parçaları yapıştırıp yeniden kullandığımıza inanıyor musunuz?
Herhangi bir karton parçası bizim için bir ganimet. Çünkü odunları tutuşturmakta kullanıyoruz...
Kullanılmış kâğıt mendilleri temizlik için tekrar kullanıyoruz. Artık neredeyse bittiler ve yerlerini mevcut az sayıdaki kumaşlarla değiştiriyoruz.
Kadın pedlerini temin etmekte çok zorlanıyoruz. Sizin de bildiğiniz yol açabileceği sağlık sorunlarına rağmen kızlarımızdan mümkün olduğunca tutumlu kullanmalarını rica ediyoruz...

Ey Müslüman kardeşlerimiz...
Bunlar sadece buzdağının görünen kısmı...
Günlük mücadelerimizden biri, hayatta kalmak için temel ihtiyaçları temin etmek...
Yakın ve uzak tüm Müslümanların ve Arapların bizi yüz üstü bırakması bizi kahrediyor...
Tüm bunlara rağmen biz, Allah'ın nimeti ve lütfuyla topraklarımızda kalmaya kararlıyız. Allah'ın bize yardım ve zafer vaadine güveniyor ve  düşmanın bu mukaddes topraklarda kalbi temiz imanlı ve abdestli gençlerimizin elleriyle hezimete uğratılacağına inanıyoruz.

Biz Gazze'deyiz...
İzzet yurdundayız...
İşgalcilerin mezarlığında...
Ümmetin onurunu korumada tek başına öncülük eden Gazze'de... 
Ve bu seçilmişliğin tüm şerefi bize ait...

Her gece uyumadan önce okuduğumuz bir dua. Bu duayı daha önce de okurduk ama anlamını tam idrak edemezdik. Başkaları çatısız kaldırımlarda uyurken her gece Allah'a üzerimizdeki çadırın naylon çatısı için hamd edeceğimizi hayal etmemiştik.

"Bize yedirip içiren, ihtiyaçlarımız görüp bizi barındıran Allah'a hamdolsun. İhtiyacını görecek, barınak verecek kimsesi olmayan niceleri var!"

Allah'ım sen benim Rabbimsin, mazlumların da Rabbisin.
Bizi kimlere bıraktın?
Bize kaba ve sert davranan bir yabancıya mı?
İşlerimizde bize hâkim olacak bir düşmana mı?
Yoksa bizi yüz üstü bırakan yakınlarımıza mı?
Eğer sen bize kızgın değilsen, başımıza gelen eziyet ve işkencelere aldırmayız. Ancak senden gelecek bir himaye ve koruma bizim için çok daha hoştur...
Öfke ve gazabına uğramaktan; karanlıkları aydınlığa çıkaran, dünya ve ahiret işlerini düzene koyan nuruna sığınırız.
Ey Rabbim! Sen hoşnut oluncaya kadar senden af diler, tevbe ve istiğfarda bulunuruz.
Sadece sana sığınır ve senin rızanı dileriz. 
Senden başka kuvvet ve kudret yoktur.
Allah bizimle olmayan, bizi yüzüstü bırakan herkese karşı bize yeter.
Vallahi biz onları affetmeyeceğiz ve kıyamet günü adil, cebbar ve muntakim olan Allah'ın huzurunda onlarla hesaplaşacağız.

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuh

Gazze'deki yerinden edilmiş kardeşleriniz...

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.