DEDAŞ
Mehmet Beşir Ayanoğlu
Köşe Yazarı
Mehmet Beşir Ayanoğlu
 

GENEL BİR SİYASİ DEĞERLENDİRME…

Cumhurbaşkanımızın Mardin’e gelişi, vatandaşımızın kendisini çoşkulu karşılaması ve mitingine teveccüh etmesi önemlidir.  Sayın cumhurbaşkanımız sivil bir siyasetçidir. Hiç bir zaman devletin makamları arkasından değil kendi dünya görüşü ve gönül coğrafyasının anlayışından hareketle siyaset yapmıştır. Bu sebeple sokakta, çarşıda, taksi durağında sürekli vatandaşlarıyla birlikte olmuştur.  Şahsının siyasete kazandırdığı önemli bir husus halk iradesiyle siyaset yapılacağı anlayışıdır. Nitekim girdiği seçimlerin hepsinde sadece halk iradesinin tecellisini düşünerek buna göre hareket etmiş ve büyük başarılara imza atmıştır.  Kendisi bu anlayış ile hareket ederken yereldeki teşkilatları ve parti çatısı altında siyaset yapanların buna uygun bir kompozisyon çizememeleri aradaki çelişkiyi göstermesi açısından önemlidir.  Şu hususun altı iyi çizilmesi gerekiyor.  Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde  sadece parti liderinin değil milletvekillerinin, belediye başkanlarının, meclis üyelerinin, parti teşkilat yöneticilerinin de her bir ferdine liderlik ruhu ile hareket etme yükümlülüğü yüklemektedir. Tabiri caizse yerelde siyaset yapanlarda her biri birer Tayyip Erdoğan olma özelliği yüklemektedir.  Halkla bütünleşen ve halkla iletişim kurabilen, sorun çözen, hizmet eden anlayışta olmaları gerekir. Fakat bunun böyle olmadığını görüyoruz.  Geldiğimiz nokta itibariyle şehirde bir şeylerin iyi gitmediğini görüyoruz. Bir tıkanıklık var ve insanlar mutlu değil. Halbuki siyaset; insanları mutlu edebilme sanatıdır.  Siyaset sorunlara çözüm bulma alanıdır.  Siyaset insanların günlük işlerinde bir rahatlama sağlama alanıdır. Son yıllarda “Hadim siyaset anlayışı yerine hakim siyaset anlayışının” hakim olduğunu görmekteyiz.  Hakim yani “hükmeden feodal karekterli bir siyaset” anlayışı ile karşı karşıyayız. Önceden “Hadim hizmet eden sorunlara çözüm bulan” insanlara hizmetkar bir siyasi anlayış varken şimdi bundan vazgeçildiği ve hakim anlayışın benimsendiğini görüyoruz. Bu sağlıklı bir durum değil.  İnsanımızın derin bir feraseti vardır.  Bu konuda hiç kimsenin endişesi olmasın. Bu sebeple şuna dikkat etmek gerekir. Demokrasilerde yönetimi halkın iradesi belirler. Halkın iradesi üzerinde top çevirmemek gerekir.  Çünkü halkın önüne sandık konulduğunda halk bunun hesabını sorar. Mardinde yerelde siyaset yapan arkadaşların vatandaşın sorunlarını çözümünde yetersiz kaldıklarını müşahade ediyoruz. Bu önemli bir husus ve tespittir. Bunun iyi irdelenip üzerinde durulması gerekir.  Bir hususun daha ifade edilmesi gerekir; Mardinde siyaset yapan aktörlerin sayısında ciddi bir düşüş vardır. Şu an Mardinde siyaset ile çözüm bulabilecek siyasetçi sayısı artık parmakla gösterilecek sayıya inmiştir. Bunun sebep sonuçlarını da iyi tahlil etmek gerekir. Eski tarz siyaset yapanlar maalesef şehrin ve toplumun önünü tıkamaktadır. “Küçük olsun benim olsun” anlayışı Mardin’i geriye taşımaktadır. Maalesef teşkilatlarda siyaset üretememe, iş yapamama durumu söz konusudur. Yerel siyaset siyasi bir kabızlık hali içerisindedir. Bu sadece iktidar partisine has bir durum değil maalesef muhalefet partilerinin de Mardinin önünü açacak ne bir söylemleri ne bir çözüm önerileri ne de bir programları vardır.  Muhalif kesimlerde kafalarında olan şey şudur; ‘iktidar gitsin biz gelelim sonrası Allah Kerim mantalitesi vardır.’ Halbuki bu düşünce halkın iradesinin şekillenmesinden uzak bir yoldur. Çünkü vatandaş sorunlarını kimin çözebileceğini ve bunu nasıl yapılabileceğini görmek ister. Vatandaşımız realist ve uygulanabilirliği olan yolları tercih eder.  Muhalefetin de siyaset üretmemesi bir tıkanıklığın işaretidir. Bunun iyi tahlil edilmesi gerekir.  Şu an en önemli sorunumuz; işsizlik, pahalılık, ekonomik sıkıntılardır.  Kısa ve orta vadede Mardin için ne yapılabilir oturup bunu konuşmalıyız.  Siyaset yapanların kahir ekseriyeti milletvekili veya belediye başkanı olma hülyası içerisinde hareket ediyor bu yadırganacak bir durum değildir. Mutlaka her bir siyasetçinin hayali vardır ve bu olağan bir durumdur. Fakat bu şehre katacağı projesi nedir? Yapacağı hizmeti nedir? bunun teşrih masasına yatırılması gerekir. Mardinde siyasetin tıkanmasının sebeplerinden birisi de STK lardır. Donmuş vizyonları, statükocu tarzları ile 25 yıldan fazladır değiştirmedikleri yönetim anlayışların ile artık topluma hitap edecek durumları kalmamıştır. Ayrıca STK’ lara hak etmedikleri çok büyük bir rol ve değer biçildiği  ve bu rolü yerine getiremedikleri için sosyal ve kültürel tıkanıklığa sebep olmuştur.  Hayırsever bir kaç büyüğümüzün hayır işleri için kurduğu vakıf, dernek gibi oluşumlara Mardin’i idare etme gibi önemli bir misyon yükleme ve bu konularda karar verme yetkisi tanındığı için STK’lar bu anlayışın altında ezildi maalesef. STK’lara verilen bu misyonun miadı dolmuştur. Bunun artık çözümü bulunup makulün uygulanması gerekir.  STK’larda kendilerine yüklenen bu misyondan çıkıp kendi asli fonksiyonlarına geri dönmelidir. Meslek örgütleri ve sendikalar da kendi kuruluş yasa ve anlayışlarına uygun olarak kendilerine bağlı üye ve iştirakçilerinin menfaatleri çerçevesinde politika üretip hareket etmeliler. Yoksa STK’ların içine düştüğü girdaptan kendileri de çıkamayacaktır.  STK ‘lar şehri yöneten değil, karar alan değil; şehrin hayırla ve iyilikle yönetilmesine dua eden kurumlar olmalı. Talep ve isteklerini ilgili mercilere ileten müesseseler olarak kalmalılar. Mardinin bir yenilenmeye, bir ıslaha ihtiyacı vardır. Toplumun ihtiyaçları karşılayacak ve tıkanıklığı aşacak bir politik tutuma ihtiyaç vardır. Bunu yapacak toplum önderlerine ihtiyaç vardır. Sosyoloji de temel kuraldır “akacak su; yolunu bulur” Suyu tersine akıtmanın bir anlamı yoktur. Su yolunun kesilmesi suyun akışını etkilemez. Su mutlaka akacak bir mecra bulur. Değişimin önüne geçmek bir şey ifade etmez.  Türkiye ve özelde Mardin istişare mekanizmalarının açık olduğu bir anlayışla yönetilmesi gerekir.  “Ben karar verdim uyguluyorum bana uyun tabi olun” anlayışının bir hükmü kalmamıştır. Mardin de parayla siyaset yapmanın devri de kapanmıştır. “İtibarla siyaset yapıp, seçildikten sonra yapılacak hizmetlerle halkın teveccühünün kazanıldığı döneme geçilmiştir.” Seçilen hizmet edecek, yapamıyorsa seçilemeyecek.  Bu sebeple halkın iradesine saygı esastır. Mardin’i Ankara bürokrasisinde de güçlü tutmak gerekir. Bürokrasi dünyasında; genel müdür, bakan yardımcısı statüsünde de temsil edilmesi gerekir.  Bürokrasi hizmet yolunun açılmasında anahtar rolü oynamaktadır. Hizmet yapmanın yolu; bürokratik oligarşinin iknası ve kaynakların Mardin’e yönlendirilmesi ile mümkündür.  Toplum olarak biz Mardin’e sahip çıkarsak kişisel beklentilerden vaz geçip toplumsal menfaatlere yönelirsek bir kilometre arpa boyu ilerleriz. Eğer kişisel taleplerin tatmini ile uğraşırsak, şehir olarak yerimizde saymaya devam ederiz. Hokkabazlık yapan siyasetçi tipindekilere de artık dur demeliyiz. Halk dalkavukluğu yapan, günü birlik, popülist yaklaşımlarda olan, tatlı dağıtarak, yemek yedirerek siyaset yapanlarla artık bu işin yürümeyeceğini görmeliyiz. Çünkü bu tarz siyasetin şehre verebileceği bir şey kalmamıştır.  Acil yapılması gereken;  “Hakim siyaset anlayışından”, “Hadim siyaset anlayışına “ geri dönülmesidir.  Yol uzun yük ağırdır. Sorunların çözümü için kenetlenip mücadele etmeliyiz.  Bu şehre yine bu şehrin insanları hizmet edecek…..
Ekleme Tarihi: 23 Aralık 2022 - Cuma

GENEL BİR SİYASİ DEĞERLENDİRME…

Cumhurbaşkanımızın Mardin’e gelişi, vatandaşımızın kendisini çoşkulu karşılaması ve mitingine teveccüh etmesi önemlidir. 

Sayın cumhurbaşkanımız sivil bir siyasetçidir. Hiç bir zaman devletin makamları arkasından değil kendi dünya görüşü ve gönül coğrafyasının anlayışından hareketle siyaset yapmıştır. Bu sebeple sokakta, çarşıda, taksi durağında sürekli vatandaşlarıyla birlikte olmuştur. 
Şahsının siyasete kazandırdığı önemli bir husus halk iradesiyle siyaset yapılacağı anlayışıdır. Nitekim girdiği seçimlerin hepsinde sadece halk iradesinin tecellisini düşünerek buna göre hareket etmiş ve büyük başarılara imza atmıştır. 

Kendisi bu anlayış ile hareket ederken yereldeki teşkilatları ve parti çatısı altında siyaset yapanların buna uygun bir kompozisyon çizememeleri aradaki çelişkiyi göstermesi açısından önemlidir. 

Şu hususun altı iyi çizilmesi gerekiyor. 
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde  sadece parti liderinin değil milletvekillerinin, belediye başkanlarının, meclis üyelerinin, parti teşkilat yöneticilerinin de her bir ferdine liderlik ruhu ile hareket etme yükümlülüğü yüklemektedir. Tabiri caizse yerelde siyaset yapanlarda her biri birer Tayyip Erdoğan olma özelliği yüklemektedir. 
Halkla bütünleşen ve halkla iletişim kurabilen, sorun çözen, hizmet eden anlayışta olmaları gerekir. Fakat bunun böyle olmadığını görüyoruz. 

Geldiğimiz nokta itibariyle şehirde bir şeylerin iyi gitmediğini görüyoruz. Bir tıkanıklık var ve insanlar mutlu değil.
Halbuki siyaset; insanları mutlu edebilme sanatıdır. 
Siyaset sorunlara çözüm bulma alanıdır. 
Siyaset insanların günlük işlerinde bir rahatlama sağlama alanıdır.

Son yıllarda “Hadim siyaset anlayışı yerine hakim siyaset anlayışının” hakim olduğunu görmekteyiz. 
Hakim yani “hükmeden feodal karekterli bir siyaset” anlayışı ile karşı karşıyayız.

Önceden “Hadim hizmet eden sorunlara çözüm bulan” insanlara hizmetkar bir siyasi anlayış varken şimdi bundan vazgeçildiği ve hakim anlayışın benimsendiğini görüyoruz. Bu sağlıklı bir durum değil. 

İnsanımızın derin bir feraseti vardır. 
Bu konuda hiç kimsenin endişesi olmasın. Bu sebeple şuna dikkat etmek gerekir.
Demokrasilerde yönetimi halkın iradesi belirler. Halkın iradesi üzerinde top çevirmemek gerekir.  Çünkü halkın önüne sandık konulduğunda halk bunun hesabını sorar.

Mardinde yerelde siyaset yapan arkadaşların vatandaşın sorunlarını çözümünde yetersiz kaldıklarını müşahade ediyoruz. Bu önemli bir husus ve tespittir. Bunun iyi irdelenip üzerinde durulması gerekir. 

Bir hususun daha ifade edilmesi gerekir; Mardinde siyaset yapan aktörlerin sayısında ciddi bir düşüş vardır. Şu an Mardinde siyaset ile çözüm bulabilecek siyasetçi sayısı artık parmakla gösterilecek sayıya inmiştir. Bunun sebep sonuçlarını da iyi tahlil etmek gerekir. Eski tarz siyaset yapanlar maalesef şehrin ve toplumun önünü tıkamaktadır. “Küçük olsun benim olsun” anlayışı Mardin’i geriye taşımaktadır.

Maalesef teşkilatlarda siyaset üretememe, iş yapamama durumu söz konusudur.

Yerel siyaset siyasi bir kabızlık hali içerisindedir. Bu sadece iktidar partisine has bir durum değil maalesef muhalefet partilerinin de Mardinin önünü açacak ne bir söylemleri ne bir çözüm önerileri ne de bir programları vardır. 
Muhalif kesimlerde kafalarında olan şey şudur; ‘iktidar gitsin biz gelelim sonrası Allah Kerim mantalitesi vardır.’ Halbuki bu düşünce halkın iradesinin şekillenmesinden uzak bir yoldur. Çünkü vatandaş sorunlarını kimin çözebileceğini ve bunu nasıl yapılabileceğini görmek ister. Vatandaşımız realist ve uygulanabilirliği olan yolları tercih eder. 
Muhalefetin de siyaset üretmemesi bir tıkanıklığın işaretidir. Bunun iyi tahlil edilmesi gerekir. 

Şu an en önemli sorunumuz; işsizlik, pahalılık, ekonomik sıkıntılardır. 
Kısa ve orta vadede Mardin için ne yapılabilir oturup bunu konuşmalıyız. 

Siyaset yapanların kahir ekseriyeti milletvekili veya belediye başkanı olma hülyası içerisinde hareket ediyor bu yadırganacak bir durum değildir. Mutlaka her bir siyasetçinin hayali vardır ve bu olağan bir durumdur. Fakat bu şehre katacağı projesi nedir? Yapacağı hizmeti nedir? bunun teşrih masasına yatırılması gerekir.

Mardinde siyasetin tıkanmasının sebeplerinden birisi de STK lardır. Donmuş vizyonları, statükocu tarzları ile 25 yıldan fazladır değiştirmedikleri yönetim anlayışların ile artık topluma hitap edecek durumları kalmamıştır. Ayrıca STK’ lara hak etmedikleri çok büyük bir rol ve değer biçildiği  ve bu rolü yerine getiremedikleri için sosyal ve kültürel tıkanıklığa sebep olmuştur. 
Hayırsever bir kaç büyüğümüzün hayır işleri için kurduğu vakıf, dernek gibi oluşumlara Mardin’i idare etme gibi önemli bir misyon yükleme ve bu konularda karar verme yetkisi tanındığı için STK’lar bu anlayışın altında ezildi maalesef. STK’lara verilen bu misyonun miadı dolmuştur. Bunun artık çözümü bulunup makulün uygulanması gerekir. 
STK’larda kendilerine yüklenen bu misyondan çıkıp kendi asli fonksiyonlarına geri dönmelidir. Meslek örgütleri ve sendikalar da kendi kuruluş yasa ve anlayışlarına uygun olarak kendilerine bağlı üye ve iştirakçilerinin menfaatleri çerçevesinde politika üretip hareket etmeliler. Yoksa STK’ların içine düştüğü girdaptan kendileri de çıkamayacaktır. 
STK ‘lar şehri yöneten değil, karar alan değil; şehrin hayırla ve iyilikle yönetilmesine dua eden kurumlar olmalı. Talep ve isteklerini ilgili mercilere ileten müesseseler olarak kalmalılar.

Mardinin bir yenilenmeye, bir ıslaha ihtiyacı vardır. Toplumun ihtiyaçları karşılayacak ve tıkanıklığı aşacak bir politik tutuma ihtiyaç vardır. Bunu yapacak toplum önderlerine ihtiyaç vardır.

Sosyoloji de temel kuraldır “akacak su; yolunu bulur” Suyu tersine akıtmanın bir anlamı yoktur. Su yolunun kesilmesi suyun akışını etkilemez. Su mutlaka akacak bir mecra bulur. Değişimin önüne geçmek bir şey ifade etmez. 

Türkiye ve özelde Mardin istişare mekanizmalarının açık olduğu bir anlayışla yönetilmesi gerekir. 
“Ben karar verdim uyguluyorum bana uyun tabi olun” anlayışının bir hükmü kalmamıştır.

Mardin de parayla siyaset yapmanın devri de kapanmıştır. “İtibarla siyaset yapıp, seçildikten sonra yapılacak hizmetlerle halkın teveccühünün kazanıldığı döneme geçilmiştir.” Seçilen hizmet edecek, yapamıyorsa seçilemeyecek. 
Bu sebeple halkın iradesine saygı esastır.

Mardin’i Ankara bürokrasisinde de güçlü tutmak gerekir. Bürokrasi dünyasında; genel müdür, bakan yardımcısı statüsünde de temsil edilmesi gerekir. 
Bürokrasi hizmet yolunun açılmasında anahtar rolü oynamaktadır. Hizmet yapmanın yolu; bürokratik oligarşinin iknası ve kaynakların Mardin’e yönlendirilmesi ile mümkündür. 

Toplum olarak biz Mardin’e sahip çıkarsak kişisel beklentilerden vaz geçip toplumsal menfaatlere yönelirsek bir kilometre arpa boyu ilerleriz. Eğer kişisel taleplerin tatmini ile uğraşırsak, şehir olarak yerimizde saymaya devam ederiz.

Hokkabazlık yapan siyasetçi tipindekilere de artık dur demeliyiz. Halk dalkavukluğu yapan, günü birlik, popülist yaklaşımlarda olan, tatlı dağıtarak, yemek yedirerek siyaset yapanlarla artık bu işin yürümeyeceğini görmeliyiz. Çünkü bu tarz siyasetin şehre verebileceği bir şey kalmamıştır. 

Acil yapılması gereken; 
“Hakim siyaset anlayışından”, “Hadim siyaset anlayışına “ geri dönülmesidir. 

Yol uzun yük ağırdır. Sorunların çözümü için kenetlenip mücadele etmeliyiz. 
Bu şehre yine bu şehrin insanları hizmet edecek…..

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.