DEDAŞ
Mehmet Beşir Ayanoğlu
Köşe Yazarı
Mehmet Beşir Ayanoğlu
 

Mardin Demokrasi uygulamaları; katılımcı, müzakereci ve tenkit kültürü üzerine (3)

Çarşıda, Pazarda, Ulucamide, Reyhaniye’de, Latifiye’de, Melik Mahmut Camilerin’de; istişare/meşveret veya tenkit sürecinde olan büyüklerimiz birbirlerine şunu derdi; “Benim yanlışımı görüyorsun” İfadesine karşı, Diğer tarafta, “Senin güzelliklerini, doğrularını görüyorum” derdi. İncitmeden/kırmadan birbirlerinin güzelliklerini keşfetmenin inceliği içerisindeydiler.    Mardin bu ruh olgunluğunda olan bir şehir. Ve bu ruhi olgunlukla hayatını idame ettirdi/ettirmektedir. Onun içinde bu toplumsal tıkanıklık halini bu ruh haliyle aşacağımızı düşünüyorum. Bab-ıs Sovur Melik Mahmut Cami imamı Hafız Ata (Beyt-il Paşavat) hocamız, cami sonrası Bab-ıs Sovur’ daki dükkanında oturur, alışverişi yanında, sürekli kitap okurdu. Dükkanı içinde kendine bir dünya kurmuştu ve o dünya; ilim, hikmet, edep dünyasıydı. İstifade etmek isteyenler ona giderdi. “Benim yanlışlarımı görüyorsun”, “Senin güzelliklerin/doğrularını görüyorum” önermesine uygun olarak; Deyrulzafaran Patrik Vekili Rahip Cebrail Allaf, her hafta Hafız Ata amcaya gelir ve karşılıklı münazara, mütalaa ve belki de münakaşa ile kitaplaşır, görüşürlerdi. Bir imam ve diğer taraftan patrik vekili. Farklı iki din müntesibinin hayata dair farklı okumaları/anlayışı karşılıklı konuşmaları. Bir şeyleri keşfetmenin umudu içerisinde hareket etmeleri. Bu bize umut olmalı. Mardin şifadır derken aslında bunu ifade ediyoruz. Bu sahne enstantesi bile günümüz demokrasi uygulamalarına ideal bir örnektir/misaldir. Böyle bir kültür içinde olan bir şehrin; stresleri, bunalımları, fetretleri, tıkanıklıkları aşmamasını iddia etmek mümkün değildir….! Aslında biz her bir sorunumuzun aşılması için Mardin’de yaşanmış öykülerden hareketle, çıkaracağımız; çıkarımlarla, sonuçlarla da fetreti/kabz halini aşacağımızı düşünüyorum. Bizim sorunumuz, kısır döngüye sıkışıp kalmış yaşam modelimizdir. Sorun burdan kaynaklanmaktadır. Aslında bu kısır döngüden çıkıp Mardinimizin hayat öykülerine gidebilsek, bu fetreti  aşacağız….!   Mardin yaşam kültür kodlarında derin bir anlayış ve tevekkül vardır. Adaletin kader yazgısı içerisinde tecelli edeceği inancı, kültürümüzün bir parçası olmuştur. İnsanımız, yaşamda her şeye hükmedemeyeceğini, her şeyi kendi anlayış ve kavrayışına göre şekillendiremeyeceğini, yaşanmış tarihi öykülerle bunu tecrübe etmiştir…! Bu sebeple ‘kötülüğün’ tarafında yer almamıştır. ‘Kötüyü’ ve ‘yanlışı’ hep kınamış ve tasvip etmemiştir. Bu tasvip etmem durumunu; ‘bazen susarak’,  ‘bazen de uzaklaşarak’ ortaya koymuştur. Fakat kötüye ve yanlışa hep tavır almıştır. Bu şekliyle “ferasetini/ bilgeliğini” ortaya koyan bir toplum anlayışımız vardır. Fetreti, bunalımı, tıkanıklığı, kâbž halini aşmamız bu şekliyle mümkündür. Toplumumuz, Mecelle de ifade edilen; “Def-i Mefasid, Celb-i Menafiden evladır.” Yani ‘zararın giderilmesi, yararın elde edilmesinden önceliklidir.’ İlkesi gereği öncelikli olarak zararın ortadan kalkması için mücadele etmiştir. Şu an yaşadığımız bunalım, fetreti, tıkanıklığın aşılması için gösterdiği tavır da budur….! Yarardan daha çok “zararın olmaması ve olan zararın giderilmesi öncelenmiştir.” Onun için Mardin hikmetli şehirdir derken, bunu anlamak gerekiyor. İnsanı hikmetli, mimarisi insan ruh ve karakterini yansıtması,farklılıklar içinde ruhi olgunluğu olması, kırmayan/yaralamayan tenkit süreci ile Mardinimiz; fetretin, bunalımın, stresin, tıkanıklığın aşılması için bir şifadır…! Bu minvalde, Mardin’in ruhunu yakalayıp, yaşayabilirsek/yaşatabilirsek fetreti aşabileceğimizi düşünüyorum……!
Ekleme Tarihi: 28 Nisan 2022 - Perşembe

Mardin Demokrasi uygulamaları; katılımcı, müzakereci ve tenkit kültürü üzerine (3)

Çarşıda, Pazarda, Ulucamide, Reyhaniye’de, Latifiye’de, Melik Mahmut Camilerin’de; istişare/meşveret veya tenkit sürecinde olan büyüklerimiz birbirlerine şunu derdi;

“Benim yanlışımı görüyorsun” İfadesine karşı,

Diğer tarafta,

“Senin güzelliklerini, doğrularını görüyorum” derdi.

İncitmeden/kırmadan birbirlerinin güzelliklerini keşfetmenin inceliği içerisindeydiler. 

 

Mardin bu ruh olgunluğunda olan bir şehir. Ve bu ruhi olgunlukla hayatını idame ettirdi/ettirmektedir.

Onun içinde bu toplumsal tıkanıklık halini bu ruh haliyle aşacağımızı düşünüyorum.

Bab-ıs Sovur Melik Mahmut Cami imamı Hafız Ata (Beyt-il Paşavat) hocamız, cami sonrası Bab-ıs Sovur’ daki dükkanında oturur, alışverişi yanında, sürekli kitap okurdu.

Dükkanı içinde kendine bir dünya kurmuştu ve o dünya; ilim, hikmet, edep dünyasıydı. İstifade etmek isteyenler ona giderdi.

“Benim yanlışlarımı görüyorsun”, “Senin güzelliklerin/doğrularını görüyorum” önermesine uygun olarak;

Deyrulzafaran Patrik Vekili Rahip Cebrail Allaf, her hafta Hafız Ata amcaya gelir ve karşılıklı münazara, mütalaa ve belki de münakaşa ile kitaplaşır, görüşürlerdi.

Bir imam ve diğer taraftan patrik vekili. Farklı iki din müntesibinin hayata dair farklı okumaları/anlayışı karşılıklı konuşmaları. Bir şeyleri keşfetmenin umudu içerisinde hareket etmeleri. Bu bize umut olmalı. Mardin şifadır derken aslında bunu ifade ediyoruz.

Bu sahne enstantesi bile günümüz demokrasi uygulamalarına ideal bir örnektir/misaldir.

Böyle bir kültür içinde olan bir şehrin; stresleri, bunalımları, fetretleri, tıkanıklıkları aşmamasını iddia etmek mümkün değildir….!

Aslında biz her bir sorunumuzun aşılması için Mardin’de yaşanmış öykülerden hareketle, çıkaracağımız; çıkarımlarla, sonuçlarla da fetreti/kabz halini aşacağımızı düşünüyorum.

Bizim sorunumuz, kısır döngüye sıkışıp kalmış yaşam modelimizdir. Sorun burdan kaynaklanmaktadır. Aslında bu kısır döngüden çıkıp Mardinimizin hayat öykülerine gidebilsek, bu fetreti  aşacağız….!

 

Mardin yaşam kültür kodlarında derin bir anlayış ve tevekkül vardır. Adaletin kader yazgısı içerisinde tecelli edeceği inancı, kültürümüzün bir parçası olmuştur.

İnsanımız, yaşamda her şeye hükmedemeyeceğini, her şeyi kendi anlayış ve kavrayışına göre şekillendiremeyeceğini, yaşanmış tarihi öykülerle bunu tecrübe etmiştir…!

Bu sebeple ‘kötülüğün’ tarafında yer almamıştır.

‘Kötüyü’ ve ‘yanlışı’ hep kınamış ve tasvip etmemiştir.

Bu tasvip etmem durumunu; ‘bazen susarak’,  ‘bazen de uzaklaşarak’ ortaya koymuştur. Fakat kötüye ve yanlışa hep tavır almıştır.

Bu şekliyle “ferasetini/ bilgeliğini” ortaya koyan bir toplum anlayışımız vardır.

Fetreti, bunalımı, tıkanıklığı, kâbž halini aşmamız bu şekliyle mümkündür.

Toplumumuz, Mecelle de ifade edilen; “Def-i Mefasid, Celb-i Menafiden evladır.”

Yani ‘zararın giderilmesi, yararın elde edilmesinden önceliklidir.’

İlkesi gereği öncelikli olarak zararın ortadan kalkması için mücadele etmiştir.

Şu an yaşadığımız bunalım, fetreti, tıkanıklığın aşılması için gösterdiği tavır da budur….!

Yarardan daha çok “zararın olmaması ve olan zararın giderilmesi öncelenmiştir.”

Onun için Mardin hikmetli şehirdir derken, bunu anlamak gerekiyor.

İnsanı hikmetli, mimarisi insan ruh ve karakterini yansıtması,farklılıklar içinde ruhi olgunluğu olması, kırmayan/yaralamayan tenkit süreci ile Mardinimiz; fetretin, bunalımın, stresin, tıkanıklığın aşılması için bir şifadır…!

Bu minvalde, Mardin’in ruhunu yakalayıp, yaşayabilirsek/yaşatabilirsek fetreti aşabileceğimizi düşünüyorum……!

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.