DEDAŞ
Mehmet Beşir Ayanoğlu
Köşe Yazarı
Mehmet Beşir Ayanoğlu
 

MARDİN MÜZESİ MESELESİ…….

           Konuya hukuki ve hakkaniyet çerçevesinden bakılması, Mardin’in asli unsuru olan Süryani Cemaatinin rencide edilmemesi, bunun yanında meselenin bir çekişmeye mahal verilmemesi aklın gereğidir.  Anayasanın 138. Maddesine göre “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.(…)” Hükmüne göre meselenin anlaşılması için verilen yargı kararları çerçevesinde olayı tahlil etmek gerekir.               Mezkûr taşınmaz 24/12/1963 tarihli tapu senediyle toplam 2.293,95 m2 olarak Mardin Süryani Katolik Vakfı adına tescil edilmiştir.                  - Mardin Süryani Katolik Vakfı adına, patrikhane binası yeri Kültür Bakanlığı tarafından müze olarak kullanılması amacıyla Mardin Valiliği İl İdare Kurulunca 8/8/1979 tarihinde kamulaştırılması kararı alınmış,                  -Kamulaştırma kararına karşı açılan iptal davasında Danıştay 6. Dairesinin E.1979/4598, K.1981/2821 sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş ve 1981 yılında kamulaştırma kararı kesinleşmiştir,                    -Kamulaştırma sonrasında birbirinden duvar ile ayrılan Patrikhane binasının 1282 m2’si Müze olarak Hazine adına, 1011,95 m2’lik kısım ise kilise olarak tapu siciline tescil edilmiş,                 -Mardin Kadastro İl Müdürlüğünce yapılan kadastro çalışması sonucunda 812 m2 si kilise olarak Mardin Süryani Katolik Vakfı adına, patrikhane binası ise 1091 m2 olarak Hazine adına tespit edilmiş ve iki aylık ilan süresinde itiraz edilmediği için 14/3/1988 tarihinde kadastro işlemleri kesinleşerek tapu siciline tescil edilmiştir,          - Mardin Süryani Katolik Vakfı yetkilileri 12/1/2011 tarihinde, sadece 199,95 m2 alanın kadastro uygulaması sırasında sınırların yanlış değerlendirilmesi sonucu Hazine adına tescil edildiği gerekçesiyle vakıf adına tescili talebiyle Mardin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 8/3/2012 tarih ve E.2011/24, K.2012/145 sayılı kararıyla açtıkları davada, hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davaları reddedilmiş,             -Mardin Süryani Katolik Vakfı yetkilileri temyiz başvurusunda bulunmuş kararı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 13/11/2012 tarih ve E.2012/5765, K.2012/9341 sayılı kararıyla yerel mahkeme kararını onamış ve Mardin Süryani Katolik Vakfının talebini ret etmiştir,              -Mardin Süryani Katolik Vakfı yetkilileri 2013/757 Başvuru Nosu ile daha önce maliki olduğu, kilise ve patrikhane olarak kullanılan taşınmazın bir bölümünün 1987 yılında yapılan kadastro çalışması sonucunda Hazine adına tescil edilmesinin ardından açtıkları  tapu tescil ve iptal davasının reddedilmesi nedeniyle din ve vicdan hürriyeti, hak arama hürriyeti ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuş ve mahkeme Başvurunun, “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 13/6/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar vermiştir,            -Çekişmeye konu taşınmaz ile ilgili kadastro çalışması 1988 yılında kesinleşmiş olmasına rağmen Mardin Süryani Katolik Vakfı geçen 23 sene içinde neden başvuru yollarını kullanmadığına dair bir açıklama da yapamamış,             -Mardin Süryani Katolik Vakfı uyuşmazlığa konu taşınmaz bölümüyle ilgili mülkiyet hakkının varlığını gösteren tapu sicili gibi belgeye bağlı somut bir delil sunmamış, Anayasa Mahkemesi kararında bu husus açıkça belirtilmiştir,  _ Çekişmeye konu taşınmazın vakıf yoluyla meydana gelmiş kültür varlığı olduğuna ilişkin net bir veri yargıya sunulamamıştır,           -Mardin Süryani Katolik Vakfı uyuşmazlığa konu taşınmaz ile ilgili Vakıflar Kanun 5737 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesi uyarınca, taşınmazı tekrar kendi adlarına tescil ettirmek için Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıllık yeni başvuru süresi tanındığı fakat buna ilişkin ilgili vakfın başvurusunun olup olmadığı da kesin olmadığı bu sebeple de 5737 sayılı Vakıflar Kanunun bu hükmünden de istifade yoluna girilmediği de ortaya çıkmıştır,                   -5737 Sayılı Vakıflar Kanun Geçici 13.Maddesine göre Genel Müdürlüğün mülkiyetinde bulunan “Mardin Nusaybin İlçesi Dağiçi, Dibek, Taşköy, Üçköy, Çatalcam, Dereiçi Köyü, Odabaşı, Günyurdu, Balaban, Eskihisar, Günyurdu, Üçköy/Midyat İlçesi Bağlarbaşı, Mercimekli, Doğançay, Alagöz, Altıntaş, Anıtlı, Bardakçı, Balaban/Dargeçit Çatalcam’daki” taşınmazların Süryani Vakfı adına tescilleri yapıldığı, dolayısıyla devletin Süryani Cemaat vakıflarına yapılan yanlış tescillerin bu suretle giderdiği bu kanun düzenlemesiyle açıkça ortaya çıkmıştır.                    -Mardin Süryani Katolik Vakfına ait 812 m2 alanla birlikte Hazine adına tescilli 199,95 m2, toplamda 1012 m2’lik alan Mardin Süryani Katolik Kilisesi tarafından dini ayin ve törenler için kullanılmakta olup, bu kullanımından dolayı Hazine veya İdare tarafından Vakfın engellendiğine dair bir iddia da olmadığı,                  -Sürecin 1979 tarihli kamulaştırma kararıyla başladığı buna ilişkin adli ve idari kesinleşmiş yargı kararları olduğu ve hukuk dünyasında bu şekliyle meselenin var olduğu daha sonra çıkan yasalardan da istifade için başvuru yollarına gidilmediği anlaşıldığı,                  -Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti ilkesi çerçevesinde her türlü kararların hukuk çerçevesinde alındığından buna göre hareket edilmesi gerekeceği,   -DANIŞTAY ONUNCU DAİRESİNİN ESAS:2015/1423, KARAR:2015/3839, TARİH;17/09/2015  Almış olduğu emsal karar da; “Anılan taşınmazların dava konusu işlem ile, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun Geçici 11. maddesi uyarınca, Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı adına tescilinin uygun bulunması üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.  Bu durumda, uyuşmazlık konusu taşınmazların kamulaştırma yoluyla davacı belediye adına tescil edildiği, dolayısıyla 5737 sayılı Kanun'un Geçici 11. maddesinin (b) bendi kapsamında olmadığı açık olup; uyuşmazlık konusu taşınmazların cemaat vakıfları adına tescil edilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekirken, aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.  Açıklanan nedenle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 29.12.2014 tarih ve E:2014/412, K:2014/2473 sayılı kararının BOZULMASINA,” dair kararla cemaat vakfı taşınmazlarının devire konu taşınmazın vakıf yoluyla meydana gelmiş kültür varlığı olması ve mülkiyetinin Hazine, belediye, il özel idaresi veya köy tüzelkişiliğinin mülkiyetine geçmiş bulunması gerekeceği bu hususların olmaması durumunda vakfa devrin mümkün olamayacağına karar vermiş böylece hukuk dünyasında buna ilişkin emsal bir karar ortaya koymuştur.                  -Patrikhanenin Mardin’e taşınması durumunda-ki bu en doğal bir hakkın kullanımıdır- en uygun yerin konumu ve müsaitliği açısından Deyrulzafaran Manastırının olacağı ve buranın Patrikhane’ye dönüştürülerek dini ayinlerin ve toplantıların burada yapılabileceği,                     -Diğer taraftan Beb-il Mişkiye’de (D.Bakır Kapı Mah.’lesi) restore edilip yeni açılan Mor Efrem kilisenin de yine Patrik’lik makamının dini ayinleri için kullanılabileceği,                     -Toplumun hafızasında Müze olarak bulunan ve kullanılan, Cumhuriyet alanındaki binanın cumhuriyet ile müsemma kültür hazinesi şeklinde, Süryani Cemaatinin de engin hoş görüsü ile tekrar buranın bu şekli ile müze olarak kullanımı için irade ve hukukun üstünlüğüne duyarlılık göstereceklerine, toplumsal aklın ve Mardinlilik duygusunun bu şekilde tecelli edeceğine inanıyoruz.  
Ekleme Tarihi: 27 Ekim 2022 - Perşembe

MARDİN MÜZESİ MESELESİ…….


           Konuya hukuki ve hakkaniyet çerçevesinden bakılması, Mardin’in asli unsuru olan Süryani Cemaatinin rencide edilmemesi, bunun yanında meselenin bir çekişmeye mahal verilmemesi aklın gereğidir. 
Anayasanın 138. Maddesine göre “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.(…)”
Hükmüne göre meselenin anlaşılması için verilen yargı kararları çerçevesinde olayı tahlil etmek gerekir.  
            Mezkûr taşınmaz 24/12/1963 tarihli tapu senediyle toplam 2.293,95 m2 olarak Mardin Süryani Katolik Vakfı adına tescil edilmiştir. 

                - Mardin Süryani Katolik Vakfı adına, patrikhane binası yeri Kültür Bakanlığı tarafından müze olarak kullanılması amacıyla Mardin Valiliği İl İdare Kurulunca 8/8/1979 tarihinde kamulaştırılması kararı alınmış, 
                -Kamulaştırma kararına karşı açılan iptal davasında Danıştay 6. Dairesinin E.1979/4598, K.1981/2821 sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş ve 1981 yılında kamulaştırma kararı kesinleşmiştir, 
 
                -Kamulaştırma sonrasında birbirinden duvar ile ayrılan Patrikhane binasının 1282 m2’si Müze olarak Hazine adına, 1011,95 m2’lik kısım ise kilise olarak tapu siciline tescil edilmiş,
 
              -Mardin Kadastro İl Müdürlüğünce yapılan kadastro çalışması sonucunda 812 m2 si kilise olarak Mardin Süryani Katolik Vakfı adına, patrikhane binası ise 1091 m2 olarak Hazine adına tespit edilmiş ve iki aylık ilan süresinde itiraz edilmediği için 14/3/1988 tarihinde kadastro işlemleri kesinleşerek tapu siciline tescil edilmiştir,

         - Mardin Süryani Katolik Vakfı yetkilileri 12/1/2011 tarihinde, sadece 199,95 m2 alanın kadastro uygulaması sırasında sınırların yanlış değerlendirilmesi sonucu Hazine adına tescil edildiği gerekçesiyle vakıf adına tescili talebiyle Mardin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 8/3/2012 tarih ve E.2011/24, K.2012/145 sayılı kararıyla açtıkları davada, hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davaları reddedilmiş, 

           -Mardin Süryani Katolik Vakfı yetkilileri temyiz başvurusunda bulunmuş kararı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 13/11/2012 tarih ve E.2012/5765, K.2012/9341 sayılı kararıyla yerel mahkeme kararını onamış ve Mardin Süryani Katolik Vakfının talebini ret etmiştir,
 
           -Mardin Süryani Katolik Vakfı yetkilileri 2013/757 Başvuru Nosu ile daha önce maliki olduğu, kilise ve patrikhane olarak kullanılan taşınmazın bir bölümünün 1987 yılında yapılan kadastro çalışması sonucunda Hazine adına tescil edilmesinin ardından açtıkları  tapu tescil ve iptal davasının reddedilmesi nedeniyle din ve vicdan hürriyeti, hak arama hürriyeti ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuş ve mahkeme Başvurunun, “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 13/6/2013 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar vermiştir,  
 
       -Çekişmeye konu taşınmaz ile ilgili kadastro çalışması 1988 yılında kesinleşmiş olmasına rağmen Mardin Süryani Katolik Vakfı geçen 23 sene içinde neden başvuru yollarını kullanmadığına dair bir açıklama da yapamamış,   
         -Mardin Süryani Katolik Vakfı uyuşmazlığa konu taşınmaz bölümüyle ilgili mülkiyet hakkının varlığını gösteren tapu sicili gibi belgeye bağlı somut bir delil sunmamış,
Anayasa Mahkemesi kararında bu husus açıkça belirtilmiştir, 

_ Çekişmeye konu taşınmazın vakıf yoluyla meydana gelmiş kültür varlığı olduğuna ilişkin net bir veri yargıya sunulamamıştır, 

         -Mardin Süryani Katolik Vakfı uyuşmazlığa konu taşınmaz ile ilgili Vakıflar Kanun 5737 sayılı Kanun’un geçici 11. maddesi uyarınca, taşınmazı tekrar kendi adlarına tescil ettirmek için Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıllık yeni başvuru süresi tanındığı fakat buna ilişkin ilgili vakfın başvurusunun olup olmadığı da kesin olmadığı bu sebeple de 5737 sayılı Vakıflar Kanunun bu hükmünden de istifade yoluna girilmediği de ortaya çıkmıştır,  
                -5737 Sayılı Vakıflar Kanun Geçici 13.Maddesine göre Genel Müdürlüğün mülkiyetinde bulunan “Mardin Nusaybin İlçesi Dağiçi, Dibek, Taşköy, Üçköy, Çatalcam, Dereiçi Köyü, Odabaşı, Günyurdu, Balaban, Eskihisar, Günyurdu, Üçköy/Midyat İlçesi Bağlarbaşı, Mercimekli, Doğançay, Alagöz, Altıntaş, Anıtlı, Bardakçı, Balaban/Dargeçit Çatalcam’daki” taşınmazların Süryani Vakfı adına tescilleri yapıldığı, dolayısıyla devletin Süryani Cemaat vakıflarına yapılan yanlış tescillerin bu suretle giderdiği bu kanun düzenlemesiyle açıkça ortaya çıkmıştır. 
 
                -Mardin Süryani Katolik Vakfına ait 812 m2 alanla birlikte Hazine adına tescilli 199,95 m2, toplamda 1012 m2’lik alan Mardin Süryani Katolik Kilisesi tarafından dini ayin ve törenler için kullanılmakta olup, bu kullanımından dolayı Hazine veya İdare tarafından Vakfın engellendiğine dair bir iddia da olmadığı, 
                -Sürecin 1979 tarihli kamulaştırma kararıyla başladığı buna ilişkin adli ve idari kesinleşmiş yargı kararları olduğu ve hukuk dünyasında bu şekliyle meselenin var olduğu daha sonra çıkan yasalardan da istifade için başvuru yollarına gidilmediği anlaşıldığı, 
                -Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti ilkesi çerçevesinde her türlü kararların hukuk çerçevesinde alındığından buna göre hareket edilmesi gerekeceği,  

-DANIŞTAY ONUNCU DAİRESİNİN
ESAS:2015/1423, KARAR:2015/3839, TARİH;17/09/2015 
Almış olduğu emsal karar da;
“Anılan taşınmazların dava konusu işlem ile, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun Geçici 11. maddesi uyarınca, Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı adına tescilinin uygun bulunması üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 
Bu durumda, uyuşmazlık konusu taşınmazların kamulaştırma yoluyla davacı belediye adına tescil edildiği, dolayısıyla 5737 sayılı Kanun'un Geçici 11. maddesinin (b) bendi kapsamında olmadığı açık olup; uyuşmazlık konusu taşınmazların cemaat vakıfları adına tescil edilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekirken, aksi yönde verilen Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır. 
Açıklanan nedenle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 29.12.2014 tarih ve E:2014/412, K:2014/2473 sayılı kararının BOZULMASINA,” dair kararla cemaat vakfı taşınmazlarının devire konu taşınmazın vakıf yoluyla meydana gelmiş kültür varlığı olması ve mülkiyetinin Hazine, belediye, il özel idaresi veya köy tüzelkişiliğinin mülkiyetine geçmiş bulunması gerekeceği bu hususların olmaması durumunda vakfa devrin mümkün olamayacağına karar vermiş böylece hukuk dünyasında buna ilişkin emsal bir karar ortaya koymuştur. 

                -Patrikhanenin Mardin’e taşınması durumunda-ki bu en doğal bir hakkın kullanımıdır- en uygun yerin konumu ve müsaitliği açısından Deyrulzafaran Manastırının olacağı ve buranın Patrikhane’ye dönüştürülerek dini ayinlerin ve toplantıların burada yapılabileceği,  
                  -Diğer taraftan Beb-il Mişkiye’de (D.Bakır Kapı Mah.’lesi) restore edilip yeni açılan Mor Efrem kilisenin de yine Patrik’lik makamının dini ayinleri için kullanılabileceği,  
                  -Toplumun hafızasında Müze olarak bulunan ve kullanılan, Cumhuriyet alanındaki binanın cumhuriyet ile müsemma kültür hazinesi şeklinde, Süryani Cemaatinin de engin hoş görüsü ile tekrar buranın bu şekli ile müze olarak kullanımı için irade ve hukukun üstünlüğüne duyarlılık göstereceklerine, toplumsal aklın ve Mardinlilik duygusunun bu şekilde tecelli edeceğine inanıyoruz.  

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.