DEDAŞ
Mustafa ERKAR
Köşe Yazarı
Mustafa ERKAR
 

Bayramda Depremzede Olmak

Son birkaç yazım deprem ve depremzedelerle ilgili oldu. Çünkü depremin yaşandığı günden itibaren şehrimizde misafir ettiğimiz depremzede ailelerle yakından ilgilendik, onlarla hemhal olduk. Mübarek Ramazan ayında da onları yalnız bırakmadık. Hep yanlarında olduk, hayır dualarını aldık. Bugünkü yazımda yine şehrimizde misafir ettiğimiz depremzede kardeşlerimizden edindiğim izlenimleri sizlerle paylaşacağım. Evlerinden uzakta nasıl bir bayram geçirdiklerini aktarmaya çalışacağım.  Bayramda birkaç aileye gerçekleştirdiğim ziyaretlerde bu defa sadece onları dinledim. Duygularını paylaştım. Depremzede olarak evlerinden, dostlarından, akrabalarından velhasıl herşeylerinden uzakta nasıl bir bayram geçirdiklerini öğrenmek istedim. Dokunduğum her ailenin duygularını kelimelere sığdırmak elbette mümkün değildir.  Konuştuğum her depremzede kardeşimin kelimeleri boğazında düğümleniyordu. Çünkü kendisine ait olan herşeyden uzaktı. Maddiyatan çok maneviyata hasretti.  Düşünün bir bayram sabahında ne kabir ziyaretiniz var ne de bir misafir beklentiniz. Burada olan depremzede kardeşlerimizin de ne kabir ziyaretleri oldu nede misafirleri. Onlara göre şekerde Adıyaman'da ki, Kahramanmaraş'ta ki, Hatay'da ki, Gaziantep'te ki, Osmaniye'de ki, Malatya'da ki, Adana'da ki, Diyarbakır'da ki, Şanlıurfa'da ki, ve ne de Kilis'te ki gibi tatlı değildi. Herşey buruktu, çünkü kalpler kırık, gönüller hüzünlüydü. Sehpanın üzerinde ki şekerlik bile yalnızdı. O da ikramdan mahrum kalmıştı. Bayramlaşmaya birileri gelsede şeker ikramında bulunsaydım diyordu.  Mezarlardaki mevtalarını yalnız bırakmamak için birçok aile deprem bölgesine gitmişti. Burada biriktirdikleri gözyaşlarını yakınlarının mezarları üzerine boşaltmak için özenle saklamışlardı. Ya hâlâ ağlayacakları mezarları olmayanlar hangi kabirleri ziyaret edecek, kime ağlayacak, kime dert yanacaklardı. Bunları yazarken inanın kelimeler kifayetsiz, akıl dünyam ise duygularıma yenik düşüyordu.  Ziyaret ettiğim her aile defaatle Mardin halkına olan memnuniyetlerini dile getiriyordu. Mardin halkının çok cömert, vefakâr ve bir o kadarda cefakâr olduğunu söylüyordu. Hiç bir şey yapmazsalar dahi güler yüzlü olmaları, tebessümleri bizlere yeter de artar diyordu. İftarlarında bizleri unutmadılar, bizlere kapılarını açtılar, sofralarını paylaştılar. Dertlerimize ortak oldular. Onlara ne kadar teşekkür etsek azdır diyorlardı. Mübarek Ramazan ayı boyunca gerçekleştirdiğimiz aile ziyaretlerinde ise hayatımıza birçok şeyler kattık. Yaşadıklarımız, gördüklerimiz bizi daha çok hayata bağladı. Gördüklerimiz karşısında bizim nasıl bir nimet içinde yüzdüğümüzü anladık. Herkes bir mesuliyeti üzerine almış ve bu görevi layıkıyla yerine getiriyordu. Nurettin Kasap başkanın çocuklara olan ilgisi, Reyhander Başkanı Muhammed Vali'nin Suriyeli ailelerle diyaloğu, bize rehberlik etmesi, Ayşegül Sağlam kardeşimizin koşuşturması, ailelerle iletişime geçmesi, Mardin STK Platformundan her gün farklı bir STK başkanın bize refakat etmesi, çözüm odaklı çalışmaları takdire şayandı.  Bir ay boyunca depremzede aileleri ziyaret ettik. Hem anı yaşadık hemde anı biriktirdik. Bir ailede bulunan iki küçük kız kardeşe; __Bizden bir isteğiniz var mı? diye sorduğumuzda, o masum bakışlarla cevaben; __Okulumuzu istiyoruz!.. demeleri belki de unutamayacağımız anılardan biridir. Dedik ya hem anı yaşadık hemde anı biriktirdik. (Çok şükür okulların açılmasıyla birlikte Limar ve Duha kardeşler okula kayıtları yapıldı, yeni okullarına, kitaplarına ve arkadaşlarına kavuştular.) Başka bir aile ziyaretmizde ise genç bir kardeşimizin söylediği sözler gerçekten bizleri yedi bitirdi. __Deprem öncesi bende sizin gibi aile ziyaretleri yapıyor, yardım dağıtıyordum. Ama şimdi ben yardım alıyorum demesi bardağı taşıran son damla olmuştu. "Ne Oldum Dememeli Ne Olacağım Demeli" bunu hiç bir zaman aklımızdan, fikrimizden çıkarmamamız lazım diye düşünüyorum. Bir başka ailede deprem korkusunu anlatan bir kardeşimiz; __Her gün sehpanın üzerine yarı dolu su bardağı bırakıyoruz ve her defasında bardağın içinde ki suyun hareket edip etmediğine bakıyoruz. Kendimizi ancak bu şekilde teselli edebiliyoruz diyordu. Ama yine de bu kadar karamsarlığın içinde bizi mutlu edecek bir nokta yakalayabiliyoruz. O da çocuklar: Bayram, çocuklar için her zaman her yerde ve her mekanda bayramdır. Onlar, küçücük dünyalarında en büyük mutlulukları en büyük sevinçleri yaşayabiliyor, yaşatabiliyorlar. Bir şeker, bir çikolata yada bir lokum ile kendilerini dünyanın en mutlu insanı addedebiliyorlar.  Siz hep mutlu kalın çocuklar. En güzel bayramlar sizlerin olsun. Siz mutlu oldukça bizde mutluyuz demektir...
Ekleme Tarihi: 26 Nisan 2023 - Çarşamba

Bayramda Depremzede Olmak

Son birkaç yazım deprem ve depremzedelerle ilgili oldu. Çünkü depremin yaşandığı günden itibaren şehrimizde misafir ettiğimiz depremzede ailelerle yakından ilgilendik, onlarla hemhal olduk. Mübarek Ramazan ayında da onları yalnız bırakmadık. Hep yanlarında olduk, hayır dualarını aldık.

Bugünkü yazımda yine şehrimizde misafir ettiğimiz depremzede kardeşlerimizden edindiğim izlenimleri sizlerle paylaşacağım. Evlerinden uzakta nasıl bir bayram geçirdiklerini aktarmaya çalışacağım. 

Bayramda birkaç aileye gerçekleştirdiğim ziyaretlerde bu defa sadece onları dinledim. Duygularını paylaştım. Depremzede olarak evlerinden, dostlarından, akrabalarından velhasıl herşeylerinden uzakta nasıl bir bayram geçirdiklerini öğrenmek istedim. Dokunduğum her ailenin duygularını kelimelere sığdırmak elbette mümkün değildir.  Konuştuğum her depremzede kardeşimin kelimeleri boğazında düğümleniyordu. Çünkü kendisine ait olan herşeyden uzaktı. Maddiyatan çok maneviyata hasretti. 

Düşünün bir bayram sabahında ne kabir ziyaretiniz var ne de bir misafir beklentiniz. Burada olan depremzede kardeşlerimizin de ne kabir ziyaretleri oldu nede misafirleri. Onlara göre şekerde Adıyaman'da ki, Kahramanmaraş'ta ki, Hatay'da ki, Gaziantep'te ki, Osmaniye'de ki, Malatya'da ki, Adana'da ki, Diyarbakır'da ki, Şanlıurfa'da ki, ve ne de Kilis'te ki gibi tatlı değildi. Herşey buruktu, çünkü kalpler kırık, gönüller hüzünlüydü. Sehpanın üzerinde ki şekerlik bile yalnızdı. O da ikramdan mahrum kalmıştı. Bayramlaşmaya birileri gelsede şeker ikramında bulunsaydım diyordu. 

Mezarlardaki mevtalarını yalnız bırakmamak için birçok aile deprem bölgesine gitmişti. Burada biriktirdikleri gözyaşlarını yakınlarının mezarları üzerine boşaltmak için özenle saklamışlardı. Ya hâlâ ağlayacakları mezarları olmayanlar hangi kabirleri ziyaret edecek, kime ağlayacak, kime dert yanacaklardı. Bunları yazarken inanın kelimeler kifayetsiz, akıl dünyam ise duygularıma yenik düşüyordu. 

Ziyaret ettiğim her aile defaatle Mardin halkına olan memnuniyetlerini dile getiriyordu. Mardin halkının çok cömert, vefakâr ve bir o kadarda cefakâr olduğunu söylüyordu. Hiç bir şey yapmazsalar dahi güler yüzlü olmaları, tebessümleri bizlere yeter de artar diyordu. İftarlarında bizleri unutmadılar, bizlere kapılarını açtılar, sofralarını paylaştılar. Dertlerimize ortak oldular. Onlara ne kadar teşekkür etsek azdır diyorlardı.

Mübarek Ramazan ayı boyunca gerçekleştirdiğimiz aile ziyaretlerinde ise hayatımıza birçok şeyler kattık. Yaşadıklarımız, gördüklerimiz bizi daha çok hayata bağladı. Gördüklerimiz karşısında bizim nasıl bir nimet içinde yüzdüğümüzü anladık. Herkes bir mesuliyeti üzerine almış ve bu görevi layıkıyla yerine getiriyordu. Nurettin Kasap başkanın çocuklara olan ilgisi, Reyhander Başkanı Muhammed Vali'nin Suriyeli ailelerle diyaloğu, bize rehberlik etmesi, Ayşegül Sağlam kardeşimizin koşuşturması, ailelerle iletişime geçmesi, Mardin STK Platformundan her gün farklı bir STK başkanın bize refakat etmesi, çözüm odaklı çalışmaları takdire şayandı. 

Bir ay boyunca depremzede aileleri ziyaret ettik. Hem anı yaşadık hemde anı biriktirdik. Bir ailede bulunan iki küçük kız kardeşe;
__Bizden bir isteğiniz var mı? diye sorduğumuzda, o masum bakışlarla cevaben;
__Okulumuzu istiyoruz!.. demeleri belki de unutamayacağımız anılardan biridir. Dedik ya hem anı yaşadık hemde anı biriktirdik. (Çok şükür okulların açılmasıyla birlikte Limar ve Duha kardeşler okula kayıtları yapıldı, yeni okullarına, kitaplarına ve arkadaşlarına kavuştular.)
Başka bir aile ziyaretmizde ise genç bir kardeşimizin söylediği sözler gerçekten bizleri yedi bitirdi.
__Deprem öncesi bende sizin gibi aile ziyaretleri yapıyor, yardım dağıtıyordum. Ama şimdi ben yardım alıyorum demesi bardağı taşıran son damla olmuştu. "Ne Oldum Dememeli Ne Olacağım Demeli" bunu hiç bir zaman aklımızdan, fikrimizden çıkarmamamız lazım diye düşünüyorum.
Bir başka ailede deprem korkusunu anlatan bir kardeşimiz;
__Her gün sehpanın üzerine yarı dolu su bardağı bırakıyoruz ve her defasında bardağın içinde ki suyun hareket edip etmediğine bakıyoruz. Kendimizi ancak bu şekilde teselli edebiliyoruz diyordu.

Ama yine de bu kadar karamsarlığın içinde bizi mutlu edecek bir nokta yakalayabiliyoruz. O da çocuklar:
Bayram, çocuklar için her zaman her yerde ve her mekanda bayramdır. Onlar, küçücük dünyalarında en büyük mutlulukları en büyük sevinçleri yaşayabiliyor, yaşatabiliyorlar. Bir şeker, bir çikolata yada bir lokum ile kendilerini dünyanın en mutlu insanı addedebiliyorlar.  Siz hep mutlu kalın çocuklar. En güzel bayramlar sizlerin olsun. Siz mutlu oldukça bizde mutluyuz demektir...

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.