DEDAŞ
Mustafa ERKAR
Köşe Yazarı
Mustafa ERKAR
 

Buruk Bir Ramazan...(04.17)

Her yıl Ramazan ayına bir başka coşku ve heyecanla başlarken bu yıl asrın felaketi olarak bilinen ve onbir ilimizde büyük yıkımlara neden olan depremden dolayı maalesef o coşkuyu ve o heyecanı bu Ramazan'da yaşadık diyemeyeceğim.  Ramazan'ın ilk gününden itibaren ezanlarımız, teravihlerimiz, sahurlarımız ve hatta iftarlarımız bile hüzünlü geçiyor. Binlerce depremzede kardeşimiz yerinden yurdundan muhacir konumuna düşmüşken bugün bizler sıcak yuvalarımızda, zengin sofralarımızda ailemizle ve sevdiklerimizle birlikte sahurumuzu yaparken, iftarımızı açarken; acılarını paylaştığımız her halleriyle hemhal olduğumuz depremzede kardeşlerimiz ise çadırlarda, konteynerlerde ve belki de bir yakının yanında iftarlarını açıyor olmaları, acaba bizim yaşadığımız o sıcak ortamı onlar yaşayabiliyorlar mı?  Daha dün gibiydi geçen Ramazan'da onlarda aileleriyle ve sevdikleriyle sıcak yuvalarında sahur yapmış ve iftarlarını açmışlardı. Ama ne oldu bir sayhada evleri yıkıldı, ailelerinden, sevdiklerinden ve sıcak yuvalarından ayrı kaldılar, her biri bir tarafa dağıldılar. Sağolsun her ne kadar milletimiz, devletimiz canla başla, gecesini gündüzüne katarak onların yanlarında olduysa da yinede onlara o maneviyatı yaşatabildik mi gönüllerde ki o boşluğu doldurabildik mi? Yarınlar için herkesin mutlaka bir hayali vardı. İnsanlar o gece bir  umutla başını yastığa koymuştu, ta ki saatler 04.17'yi gösterinceye kadar. Herkes şaşkın bir şekilde uyanmıştı sıcak yatağından. Ayaklar yalın ve yarı çıplak olarak karların üstünde kendini bulanlar, belkide çok şanslıydı enkazın altında kalanlardan. Orası karanlıktı, nefessizdi ve bir o kadar korku doluydu. Gözler iğne deliği kadar açılacak olan delikten gelecek "Sesimi Duyan Var mı" o umut dolu sese odaklanmış, o güne kadar yaşadığı hayatı, sevdikleri, sevenleri bir film şeridi gibi gözleri önünden geçiyordu. Ölüm kalım arasında bir yaşam mücadelesi veriyordu.  Son günlerde ilimizde misafir ettiğimiz depremzede kardeşlerimize gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerde onlardaki hüzün elbette ki bizleri de ziyadesiyle derinden üzmüştür. Her ziyaretimizde içlerinde ki fırtınayı ve sessiz haykırışı iliklerimize kadar hissediyoruz. Onlarda asıl hissettiğimiz hüzün yıkılan evleri değil, enkaz altında kalan cansız bedenleridir.  Ama onların bakışlarında hala bir umut hissi görüyoruz. Yaşananlar bizim için de ve onlar için de bu büyük bir imtihandı. Bu imtihanı sabırla aşacağımıza inanıyorum. Sabır her şeyin ilacıdır. Allah (c.c.) Kur'an'ı Kerim'de "Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele" (Bakara süresi -155) En kısa zamanda bu sabırla hayal ettikleri ve umdukları herşeye kavuşmaları dileğiyle...
Ekleme Tarihi: 29 Mart 2023 - Çarşamba

Buruk Bir Ramazan...(04.17)

Her yıl Ramazan ayına bir başka coşku ve heyecanla başlarken bu yıl asrın felaketi olarak bilinen ve onbir ilimizde büyük yıkımlara neden olan depremden dolayı maalesef o coşkuyu ve o heyecanı bu Ramazan'da yaşadık diyemeyeceğim. 

Ramazan'ın ilk gününden itibaren ezanlarımız, teravihlerimiz, sahurlarımız ve hatta iftarlarımız bile hüzünlü geçiyor. Binlerce depremzede kardeşimiz yerinden yurdundan muhacir konumuna düşmüşken bugün bizler sıcak yuvalarımızda, zengin sofralarımızda ailemizle ve sevdiklerimizle birlikte sahurumuzu yaparken, iftarımızı açarken; acılarını paylaştığımız her halleriyle hemhal olduğumuz depremzede kardeşlerimiz ise çadırlarda, konteynerlerde ve belki de bir yakının yanında iftarlarını açıyor olmaları, acaba bizim yaşadığımız o sıcak ortamı onlar yaşayabiliyorlar mı? 

Daha dün gibiydi geçen Ramazan'da onlarda aileleriyle ve sevdikleriyle sıcak yuvalarında sahur yapmış ve iftarlarını açmışlardı. Ama ne oldu bir sayhada evleri yıkıldı, ailelerinden, sevdiklerinden ve sıcak yuvalarından ayrı kaldılar, her biri bir tarafa dağıldılar. Sağolsun her ne kadar milletimiz, devletimiz canla başla, gecesini gündüzüne katarak onların yanlarında olduysa da yinede onlara o maneviyatı yaşatabildik mi gönüllerde ki o boşluğu doldurabildik mi?

Yarınlar için herkesin mutlaka bir hayali vardı. İnsanlar o gece bir  umutla başını yastığa koymuştu, ta ki saatler 04.17'yi gösterinceye kadar. Herkes şaşkın bir şekilde uyanmıştı sıcak yatağından. Ayaklar yalın ve yarı çıplak olarak karların üstünde kendini bulanlar, belkide çok şanslıydı enkazın altında kalanlardan. Orası karanlıktı, nefessizdi ve bir o kadar korku doluydu. Gözler iğne deliği kadar açılacak olan delikten gelecek "Sesimi Duyan Var mı" o umut dolu sese odaklanmış, o güne kadar yaşadığı hayatı, sevdikleri, sevenleri bir film şeridi gibi gözleri önünden geçiyordu. Ölüm kalım arasında bir yaşam mücadelesi veriyordu. 

Son günlerde ilimizde misafir ettiğimiz depremzede kardeşlerimize gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerde onlardaki hüzün elbette ki bizleri de ziyadesiyle derinden üzmüştür. Her ziyaretimizde içlerinde ki fırtınayı ve sessiz haykırışı iliklerimize kadar hissediyoruz. Onlarda asıl hissettiğimiz hüzün yıkılan evleri değil, enkaz altında kalan cansız bedenleridir.  Ama onların bakışlarında hala bir umut hissi görüyoruz. Yaşananlar bizim için de ve onlar için de bu büyük bir imtihandı. Bu imtihanı sabırla aşacağımıza inanıyorum. Sabır her şeyin ilacıdır. Allah (c.c.) Kur'an'ı Kerim'de "Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele" (Bakara süresi -155)

En kısa zamanda bu sabırla hayal ettikleri ve umdukları herşeye kavuşmaları dileğiyle...

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.