Mustafa İlhan
Köşe Yazarı
Mustafa İlhan
 

Depremin Psikolojik Etkileri

Öncelikle Kahramanmaraşta meydana gelen ve ülkemizin pek yerinde hissedilen depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Deprem gibi afet olayları sonrasında bireyler psikolojik sarsılmanın sonucu olarak bazı yaygın belirtileri gösterebilirler. Ayrıca depremde şiddetli etkilenmiş kişiler afet sonrasında bazı psikolojik rahatsızlıklar da gösterebilir. Örneğin travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, anksiyete, somatizasyon sorunları ortaya çıkabilir. Deprem sonrasında diğer afet olaylarında da olabileceği gibi bireyler; duygusal, psikolojik, davranışsal, bilişsel, fiziksel ve sosyal tepkiler gösterebilirler. Kişilerin normal hayatlarına dönebilmeleri ve afetin hasarını geride bırakabilmeleri için depremde psikolojik ilk yardım sağlamak önemli bir husustur. Ama öncelikle bu tepkileri tanımamız gerekir. 1. Duygusal Tepkiler: Şok, öfke, çaresizlik, boşlukta hissetme, aşırı korku hali, suçluluk, utanç, ümitsizlik, asabiyet, karamsarlık, dissosiyasyon, değersizlik hissi. 2. Bilişsel Tepkiler: dikkat ve bellek sorunları, karar vermede zorlanma, yanlış inançların geliştirilmesi, düşüncelerde düzensizlik, anıları çarpıtma, kendine saygı ve inancını kaybetme, istenmeyen ancak önlenemeyen anılara maruz kalma, ruminasyon (bilişsel geviş getirme). 3. Davranışsal Tepkiler: Hatırlatıcı unsurlardan kaçınma, yerinde duramama, ani irkilmeler yaşama, denge kaybı, belirli aralıklarla gelen deprem oluyor hissi ve söylemi (artçılar nedeniyle aşılması güç olacaktır). 4. Fiziksel Tepkiler: Yorgun hissetme, uykusuzluk, uyku düzeninde bozulma, vücudun farklı yerlerinde ağrılar, strese bağlı baş ağrısı, cinsel istekte azalma, iştahsızlık, sindirim sistemi sorunları, baş dönmesi, bulantı. 5. Sosyal Tepkiler: Yabancılaşma, sosyal geri çekilme, kişiler arası ilişkilerde çatışmalar ve sorunlar, güvensizlik, şüphecilik, yargılayıcı ve suçlayıcı olma.   Deprem, sonuçlarını öngöremediğimiz bir doğal afet olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, kontrolümüz dışında gelişen olayların korku duygumuzu tetiklemesi oldukça doğaldır. Deprem korkusu ise bir diğer adıyla ‘seismophobia’, ölüm ve kaybetme fobisi ile ilişkilendirilebilir. Diğer pek çok fobide tehdit unsuru, kendi hayatımızla alakalı karşı karşıya kaldığımız durumlar iken; burada tehdit unsuru ailemizi ve yakın çevremizi kaybetme ihtimalimiz ile ilişkilidir. Deprem Korkusu (Seismophobia) Nedir? Deprem, olumsuz bir kelime olduğundan dolayı pek çoğumuzun zihninde bir tehdit algısı oluşturabilmektedir. Bu nedenle deprem dediğimiz zaman aklımıza ilk olarak; panik içinde olma hali, çaresiz hissetme, yoğun endişe içinde olma hali, ölüm korkusuyla yüz yüze kalmak gibi duygular gelmektedir. Bu duyguları, ‘tehlikedeyim’, ‘güvende değilim’, ‘bu korkuyla baş edemeyeceğim’ gibi negatif düşünceler takip edebilmektedir. Hepimizin yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için güvende hissetmeye ihtiyacı vardır. Dolayısıyla diğer doğal afetlerde olduğu gibi deprem de güvenliğimizi tehdit eden travmatik bir olay olduğundan, depremle ilgili tüm bu negatif duygu ve düşüncelere sahip olmamız oldukça doğal ve kabul edilebilir bir durumdur. Deprem korkusu (seismophobia) iki şekilde görülmektedir. Bunlardan biri depremi doğrudan yaşayan biri olmak, diğeri ise depremi yaşamadan dolaylı olarak deprem haberlerine ve görüntülerine tanık olmaktır. Dolayısıyla depremi yaşamış olmak veya yaşamadan deprem haberlerine maruz kalmak deprem korkusuna neden olabilmektedir. Deprem korkusunu yaşadığımız zaman gün içinde sürekli tedirgin olma hali içinde olabilir, kapalı alanlara girmekte çekimser davranabilir, sıkıntı ve bunalma hissi yaşayabilir veya gideceğimiz bir yerle ilgili plan yaparken o yerin yeni deprem yönetmeliğine uygun olup olmadığını dahi düşünerek hareket edebiliriz. Ayrıca bu korkuyu yaşarken zihnimiz sürekli deprem ile ilgili düşüncelerle ve haberlerle meşgul olabilir; yaşadığımız endişeyi yakınlarımızla paylaşma ihtiyacı içinde olabiliriz. Bunların yanı sıra depreme ne zaman, nerede ve ne şekilde yakalanacağımızı kestiremediğimiz bu belirsizlik hali de kaygı duygumuzun artmasına sebep olabilir. Deprem korkusu Nasıl yenilir ?  Travmatik durumlar sonrasında zihnimiz olumsuz inançlara sahip olabilir. Rutinlerimizin olması güvende olduğumuzu hissettirebilir. Dolayısıyla rutinde kalmaya çabalamak bu noktada önem kazanmaktadır. Kendinizi hazır hissettiğinizde, çevrenizin de desteğiyle yaşadığınız zor duygulardan kaçınmamaya gayret edip, korkularınızın üzerine giderek zamanla endişelerinizi kontrol altına alabilirsiniz. Ailece toplanmak, deprem anında neler yapılabileceğimiz ve kendimizi nasıl korumaya alabileceğimiz konusunda konuşmak; örneğin deprem çantası hazırlamak depremle ilgili kaygımızı azaltabilecektir.  Özellikle çocuklar için ifade edebilmesi güç olan deprem korkusu, onlar için zorlayıcı bir yaşantı deneyimi olabilmektedir. O nedenle onların bu korkuyla başa çıkabilmelerinde ebeveynlere büyük bir rol düşmektedir. Çocuk, ebeveynin deprem korkusuyla nasıl başa çıktığını örnek aldığından dolayı ebeveynin sakin kalmaya çabalaması ve depremle ilgili çocuğunun yaşına ve gelişim dönemine uygun doğru bir açıklama yapması gerekmektedir. Deprem korkusunu yaşamak, hiç beklenmedik bir duruma karşı verilen oldukça normal bir tepkidir. Bu nedenle deprem korkusunu yaşarken olumsuz duygu ve düşüncelere kapılmamız son derece doğaldır. Ancak depremin ardından 15 gün geçmesine rağmen, rutin hayatlarımıza dönmekte güçlük çekiyorsak, endişelerimizde yavaş yavaş azalma gözlemlemiyorsak ve günlük işlevselliğimizde düşüş söz konusu ise bir uzman desteği almak bu noktada çok önemli rol oynamaktadır.
Ekleme Tarihi: 06 Şubat 2023 - Pazartesi

Depremin Psikolojik Etkileri

Öncelikle Kahramanmaraşta meydana gelen ve ülkemizin pek yerinde hissedilen depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Deprem gibi afet olayları sonrasında bireyler psikolojik sarsılmanın sonucu olarak bazı yaygın belirtileri gösterebilirler. Ayrıca depremde şiddetli etkilenmiş kişiler afet sonrasında bazı psikolojik rahatsızlıklar da gösterebilir. Örneğin travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, anksiyete, somatizasyon sorunları ortaya çıkabilir.

Deprem sonrasında diğer afet olaylarında da olabileceği gibi bireyler; duygusal, psikolojik, davranışsal, bilişsel, fiziksel ve sosyal tepkiler gösterebilirler. Kişilerin normal hayatlarına dönebilmeleri ve afetin hasarını geride bırakabilmeleri için depremde psikolojik ilk yardım sağlamak önemli bir husustur. Ama öncelikle bu tepkileri tanımamız gerekir.
1. Duygusal Tepkiler: Şok, öfke, çaresizlik, boşlukta hissetme, aşırı korku hali, suçluluk, utanç, ümitsizlik, asabiyet, karamsarlık, dissosiyasyon, değersizlik hissi.
2. Bilişsel Tepkiler: dikkat ve bellek sorunları, karar vermede zorlanma, yanlış inançların geliştirilmesi, düşüncelerde düzensizlik, anıları çarpıtma, kendine saygı ve inancını kaybetme, istenmeyen ancak önlenemeyen anılara maruz kalma, ruminasyon (bilişsel geviş getirme).
3. Davranışsal Tepkiler: Hatırlatıcı unsurlardan kaçınma, yerinde duramama, ani irkilmeler yaşama, denge kaybı, belirli aralıklarla gelen deprem oluyor hissi ve söylemi (artçılar nedeniyle aşılması güç olacaktır).
4. Fiziksel Tepkiler: Yorgun hissetme, uykusuzluk, uyku düzeninde bozulma, vücudun farklı yerlerinde ağrılar, strese bağlı baş ağrısı, cinsel istekte azalma, iştahsızlık, sindirim sistemi sorunları, baş dönmesi, bulantı.
5. Sosyal Tepkiler: Yabancılaşma, sosyal geri çekilme, kişiler arası ilişkilerde çatışmalar ve sorunlar, güvensizlik, şüphecilik, yargılayıcı ve suçlayıcı olma.  

Deprem, sonuçlarını öngöremediğimiz bir doğal afet olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, kontrolümüz dışında gelişen olayların korku duygumuzu tetiklemesi oldukça doğaldır. Deprem korkusu ise bir diğer adıyla ‘seismophobia’, ölüm ve kaybetme fobisi ile ilişkilendirilebilir. Diğer pek çok fobide tehdit unsuru, kendi hayatımızla alakalı karşı karşıya kaldığımız durumlar iken; burada tehdit unsuru ailemizi ve yakın çevremizi kaybetme ihtimalimiz ile ilişkilidir.

Deprem Korkusu (Seismophobia) Nedir?

Deprem, olumsuz bir kelime olduğundan dolayı pek çoğumuzun zihninde bir tehdit algısı oluşturabilmektedir. Bu nedenle deprem dediğimiz zaman aklımıza ilk olarak; panik içinde olma hali, çaresiz hissetme, yoğun endişe içinde olma hali, ölüm korkusuyla yüz yüze kalmak gibi duygular gelmektedir. Bu duyguları, ‘tehlikedeyim’, ‘güvende değilim’, ‘bu korkuyla baş edemeyeceğim’ gibi negatif düşünceler takip edebilmektedir. Hepimizin yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için güvende hissetmeye ihtiyacı vardır. Dolayısıyla diğer doğal afetlerde olduğu gibi deprem de güvenliğimizi tehdit eden travmatik bir olay olduğundan, depremle ilgili tüm bu negatif duygu ve düşüncelere sahip olmamız oldukça doğal ve kabul edilebilir bir durumdur.
Deprem korkusu (seismophobia) iki şekilde görülmektedir. Bunlardan biri depremi doğrudan yaşayan biri olmak, diğeri ise depremi yaşamadan dolaylı olarak deprem haberlerine ve görüntülerine tanık olmaktır. Dolayısıyla depremi yaşamış olmak veya yaşamadan deprem haberlerine maruz kalmak deprem korkusuna neden olabilmektedir.
Deprem korkusunu yaşadığımız zaman gün içinde sürekli tedirgin olma hali içinde olabilir, kapalı alanlara girmekte çekimser davranabilir, sıkıntı ve bunalma hissi yaşayabilir veya gideceğimiz bir yerle ilgili plan yaparken o yerin yeni deprem yönetmeliğine uygun olup olmadığını dahi düşünerek hareket edebiliriz. Ayrıca bu korkuyu yaşarken zihnimiz sürekli deprem ile ilgili düşüncelerle ve haberlerle meşgul olabilir; yaşadığımız endişeyi yakınlarımızla paylaşma ihtiyacı içinde olabiliriz. Bunların yanı sıra depreme ne zaman, nerede ve ne şekilde yakalanacağımızı kestiremediğimiz bu belirsizlik hali de kaygı duygumuzun artmasına sebep olabilir.
Deprem korkusu Nasıl yenilir ? 

Travmatik durumlar sonrasında zihnimiz olumsuz inançlara sahip olabilir. Rutinlerimizin olması güvende olduğumuzu hissettirebilir. Dolayısıyla rutinde kalmaya çabalamak bu noktada önem kazanmaktadır.
Kendinizi hazır hissettiğinizde, çevrenizin de desteğiyle yaşadığınız zor duygulardan kaçınmamaya gayret edip, korkularınızın üzerine giderek zamanla endişelerinizi kontrol altına alabilirsiniz.
Ailece toplanmak, deprem anında neler yapılabileceğimiz ve kendimizi nasıl korumaya alabileceğimiz konusunda konuşmak; örneğin deprem çantası hazırlamak depremle ilgili kaygımızı azaltabilecektir. 
Özellikle çocuklar için ifade edebilmesi güç olan deprem korkusu, onlar için zorlayıcı bir yaşantı deneyimi olabilmektedir. O nedenle onların bu korkuyla başa çıkabilmelerinde ebeveynlere büyük bir rol düşmektedir. Çocuk, ebeveynin deprem korkusuyla nasıl başa çıktığını örnek aldığından dolayı ebeveynin sakin kalmaya çabalaması ve depremle ilgili çocuğunun yaşına ve gelişim dönemine uygun doğru bir açıklama yapması gerekmektedir.
Deprem korkusunu yaşamak, hiç beklenmedik bir duruma karşı verilen oldukça normal bir tepkidir. Bu nedenle deprem korkusunu yaşarken olumsuz duygu ve düşüncelere kapılmamız son derece doğaldır. Ancak depremin ardından 15 gün geçmesine rağmen, rutin hayatlarımıza dönmekte güçlük çekiyorsak, endişelerimizde yavaş yavaş azalma gözlemlemiyorsak ve günlük işlevselliğimizde düşüş söz konusu ise bir uzman desteği almak bu noktada çok önemli rol oynamaktadır.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.