GAZZE ZİNDÂNI
GAZZE ZİNDÂNI
360 Kilometrekarelik Küçük Bir Alana Hapsedilmiş İki Milyonluk Bir Yerleşim Yeri, İnsanlık Tarihinin Bilinen En Korkunç İŞKENCE ODASINA Dönüştü.
Aç annelerin kucağında kıvranan masum iskeletler, bir damla süt özlemi çeken çocuklar, gıda dağıtım merkezlerinde boş kaplar taşıyan bitkin insan kalabalığı, ilaçtan mahrum ve ölümün eşiğinde olan hastalar.. ALLÂH'ın yarattığı her canlının bir damla suya hasret kalması.. İsrail'in ise Yaşanan Bu Trajik İnsanlık Dramının Tadını SADİSTÇE Çıkarması…
Her şey, insanlığın kutsallığını yücelten ve temel insan hakları ilahileri söyleyen 21. yüzyıl dünyasının gözleri önünde gerçekleşiyor. Dünyanın yaklaşık iki yüz ülkesinde yaşayan SEKİZ MİLYARDAN fazla insan için tüm bunlar artık normal.
Çünkü açlık, susuzluk ve ciddi yetersiz beslenmeden ölenler Müslüman. Çünkü onlar Filistinliler. Yani en doğal hakları ellerinden alınanlar. Bir evcil hayvan açlıktan ölürse, sahibine dava açılır, yargılanır ve cezalandırılır. Ancak GAZZE'deki FİLİSTİNLİLER insan türüne ait değil (!) ve hayvanlarla aynı haklara da sahip olamaz.
Bunun sebebi de onları bombalayan ve gıda kaynaklarını engelleyen ülkenin, Filistin topraklarına el koyma, onları ateş ve barutla yakma, aç bırakarak öldürme hakkına sahip olan İSRAİL olmasıdır.
Dünya liderlerini, bilim insanlarını ve aranan kişileri hedef alıp öldürebilen kim? Birleşmiş Milletler de dâhil olmak üzere tüm uluslararası kurumları tetikte tutan ve masum insanları istediği şekilde ÖLDÜRME yetkisine sahip olan kim?
BM Genel Sekreteri, GAZZE'nin resmini çizerken şunları söylüyor:
"Son Zamanlarda Eşi Benzeri Görülmemiş Düzeyde ÖLÜM ve YIKIM İçeren Bir KORKU GÖSTERİSİ!"
Modern zamanlarda eşi benzeri görülmemiş, korkunç bir ölüm, yıkım ve tahribat manzarası.
Hiçbir savaş bu kadar ölümcül olmamıştı.
Savaşlar her zaman ölüm, yıkım ve tahribatın simgesi olmuştur. İster okların ve kılıçların kullanıldığı antik çağ, ister biyolojik ve kimyasal silahların kullanıldığı modern çağ olsun, her savaş cesetlere ve çeşitli insan trajedilerine yol açmıştır.
Geçmişte işgalci ordular yiyecek ve her türlü malzemeyi abluka altına almayı etkili bir silah olarak kullanmışlardı. Fakat kale kapıları açılıp direniş sona erdikten sonra düşmanı aç ve susuz bıraktıkları örneklere rastlamak pek nadirdir.
Savaş esirleri bile böylesine insanlık dışı bir muameleye maruz kalmadı. Artık uluslararası anlaşmalar; yiyecek ve barınmadan tüm insani ihtiyaçlara kadar her konuda açık haklar içeriyor. Ancak Gazze'deki esir kamplarında tutulan 2,1 milyon Filistinli, Cenevre Sözleşmesi'nin savaş esirlerine tanıdığı haklardan bile mahrum.
GAZZE'de son kıyametin patlak vermesinin üzerinden iki buçuk yıl geçti. Ekim 2023'te başlayan İsrail SOYKIRIMI şu veya bu şekilde devam ediyor. GAZZE, yıkım ve tahribatın bir metaforu haline geldi. Tankların, topçuların, savaş uçakları ve füzelerin aralıksız saldırısı tüm şehri harabeye çevirdi. Hastane yok, eğitim kurumu yok, ibadethane yok, pazar yok, altyapı yok, idari yapı yok, ev yok, yol yok!
Her Şey Moloza Döndü. Yerleşim Yerleri Yerle Bir Edildi, MEZARLIKLAR GENİŞLEDİ. GAZZE Mezarlıklarına Şimdiye Kadar İrili Ufaklı ALTMIŞ İKİ BİN MEZAR Eklendi. Kefenlenip Gömülmemiş Binlerce Ceset Olmalı.
ABD/İsrail, masum insanları ölüme sürüklemek için o kadar vahşi ve hayvani bir plan kurdu ki, insanlıktan en ufak bir iz taşıyan hiçbir milletin kalp ve zihninde yer bulamayacak yöntemlere başvurdu. GAZZE halkına yiyecek, su, ilaç ve temel ihtiyaç malzemelerinin ulaştırılması durduruldu.
Bu seri İŞHENCE 2 Mart 2025'te başladı ve bugüne kadar farklı şekillerde devam etti. İsrail'in emellerini destekleyen en büyük komşu Müslüman bir ülke, bu ablukada tam bir iş birliği yaptı. Savaşın harap ve perişan ettiği GAZZE'nin çocuk ve yarı ölü halkı, böylesine büyük bir kıyamete dayanacak güce sahip değildi. İNSANLAR AÇLIK ve SUSUZLUKTAN ÖLMEYE BAŞLADI.
Yetersiz beslenme en çok çocuklar ve annelerini etkiledi. Yavaş yavaş iskelete dönüştüler. Çaresiz anneler, bu iskeletleri zayıf kollarında taşıyarak gıda dağıtım merkezlerine götürmeye başladı. Bu talihsiz insanlar, sımsıkı sarıldıkları iskeletlerin çoktan açlık ve susuzluğa duyarsızlaştığının farkında bile değillerdi.
Yoğun uluslararası baskıların ardından Terörist İsrail, Mayıs ayında tek kara gıda koridorunu DAR BİR DAMAR kadar açtı. Fakat bu kısmi tavizin sadece bir drama olduğu ortaya çıktı.
Ekim 2023'ten evvel, her gün beş ila altı yüz kamyon 2,1 milyon vatandaşa yiyecek, su, ilaç, yakıt vb. taşıyordu. İsrail yaklaşık iki ay boyunca bu koridoru tamamen kapattı. Mayıs ayından bu yana ise beş ila altı yüz kamyon yerine sadece yirmi sekiz kamyonun GAZZE'ye girmesine izin verildi.
Gıda kıtlığının nasıl bir şey olacağını hayal etmek zor değil.
Şu anda Mısır-Gazze Koridoru'nda Pakistan da dâhil olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen yaklaşık 700 tır dolusu gıda maddesi sıralanmış durumda. Bu kamyonların girmesine izin verilir ve gıda dağıtım zinciri herhangi bir engel olmadan başlarsa durum halledilebilir.
Ancak İsrail'in şeytani doğası; silahsız insanlarla HAYAT DANSI DEĞİL, ÖLÜM DANSI YAPMAKTIR. Gıda Merkezlerinde Toplanan ve Hatta Azıcık Yiyecek İçin Mücadele Eden İnsanların Üzerine Kurşun Yağdırıp ÖLDÜRÜYOR.
Şimdiye kadar bu merkezlerde 1050 kişi hayatını kaybetti ve 6511 kişi ağır yaralandı. Aralarında masum çocuk ve kadınların da bulunduğu en az 130 kişi açlık, susuzluk ve gıda kıtlığı nedeniyle vefat etti. Sadece bir günde, 22 Temmuz'da aralarında dört masum çocuğun da bulunduğu 15 kişinin cenazesi kaldırıldı. GAZZEyönetimi, “Şu Anda 900.000 Çocuğun Ciddi Yetersiz Beslenme Sorunu Yaşadığını, 70.000 Çocuğun ise Tedavi Göremediğini” belirtiyor.
Kâtil İTsrailliler, birkaç gün evvel muhasara altındaki GAZZE ŞERİDİ'ne deniz yoluyla yardım götürmeye çalışan bir tekneye baskın düzenleyerek, gemideki herkesi gözaltına aldı.
Son gelen haberlere göre; artan küresel baskılar ve özellikle Avrupa ülkelerinin hükûmetleri arasında ortaya çıkan yeni düşünceler çizgisinde, İsrail'in vahşetini azaltıp gıda tedarikine uyguladığı ablukayı hafifletmek zorunda kaldığı belirtiliyor.
Savaş öncesinde olduğu gibi, açlıkla mücadele eden halka, çok ihtiyaç duyulan gıda maddeleri de dâhil olmak üzere çeşitli malların ulaştırılması yeniden başlasa ve İsrail müdahale etmese bile, durumun kontrol altına alınması uzun zaman alacak.
Böyle bir durumda "Müslüman Ümmet" ne yapıyor? Yaklaşık iki milyar Müslüman nasıl bir strateji izliyor? "İslam İşbirliği Teşkilatı" nerede? Arap Birliği dünyanın hangi köşesinde MEDİTASYON yapıyor?
En azından benim hiçbir fikrim yok!