NEW YORK BİLDİRGESİ

KIR'ATIM GÜNCEL HABERLER (KIRATIM HABER) - KIR'ATIM GAZETESİ | 07.08.2025 - 09:52, Güncelleme: 07.08.2025 - 09:52
 

NEW YORK BİLDİRGESİ

İki Devletli Çözüm İçin Uluslararası Koalisyonun Özü Geçtiğimiz 29 Temmuz'da Suudi-Fransız sponsorluğunda gerçekleştirilen New York konferansı, yalnızca geçici bir diplomatik toplantı değil, aynı zamanda FİLİSTİN meselesiyle ilgili uluslararası ilişkilerde geleneksel ABD şemsiyesi dışında muhtemel bir değişimin başlangıcıydı.
 Bu açıdan Suudi Dışişleri Bakanı Emîr Faysal bin Ferhan, "siyasi, güvenlik, ekonomik, insani, hukuki ve stratejik anlatı eksenlerinde kapsamlı öneriler içeren ve iki devletli çözümün uygulanması ile bölgesel barış ve güvenliğin sağlanması için entegre ve uygulanabilir bir çerçeve oluşturan" New York Deklarasyonu’na destek çağrısında bulundu.   Birleşmiş Milletler genel merkezinde yaklaşık 140 ülke ile bölgesel ve uluslararası kuruluşun katılımıyla gerçekleştirilen konferans, Filistin sorununun çözümüne yönelik çok boyutlu bir yol haritası geliştirdi ve bölgede uzun zamandır beklenen istikrarın inşasına yönelik yeni bir bölgesel ve uluslararası yolu harekete geçirdi.   Dolayısıyla New York Deklarasyonu, uzun süredir devam eden kronik bir krizi sona erdirmek amacıyla, belirli bir süre içerisinde tamamlanacak gerçekçi, esnek program ve planlarla desteklenen, aşamalar halinde uygulanan güvenlikle ilgili siyasi ve sosyal bir yoldur.   Peki, ortaya çıkan bu yolu engellemek Washington'un çıkarına mı?   New York'ta yaşananların ışığında bazı farklı göstergeler; çeşitli durumlarda İSRAİL'E DOKUNULMAZLIK VE KORUMA SAĞLAMAKTA ISRAR EDEN AMERİKAN ŞEMSİYESİNDEN UZAKLAŞARAK, bölgesel sahneyi yeniden düzenlemek için sessizce hareket eden, beyan edilmemiş bir bloğun ortaya çıktığına işaret ediyor.   Fransa'nın bu formüle aktif katılımı, konferanstaki hareketlerinden de anlaşılacağı üzere, Avrupa'nın bugün olduğu gibi tamamen Washington ya da Tel Aviv yönetiminin hegemonyasına tabi olmayan yeni denklemler içinde kendisini yeniden konumlandırma arzusunu yansıtıyor olabilir.   Paris ve Londra'nın Filistin devletinin tanınmasına ilişkin yaptığı yeni açıklama ve vaatlere gelince, bunlar; “Özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'nde Gerçekleştirdiği Katliamlar ve Buradaki Kuşatma, Açlık ve Zorla Yerinden Etme Politikaları Karşısında Avrupa'nın Tutumundaki Gerçek Değişimleri” yansıtıyor.   ABD'nin başkanlık Ortadoğu özel temsilcisi Steve Witkoff'un Donald Trump'ın "artık dünyanın polisi" olduğunu ilan etmesi yeterli değil. Daha doğrusu başkanını, bölgeyi krizden kurtarmaya çalışan Arap ve Avrupalı çabaların önünde durmaması konusunda ikna etmesi gerekiyor.   Bir sonraki aşamada; GAZZE ŞERİDİ'ndeki durumu sakinleştirmeyi, Filistin diyaloğunu hızlandırmayı, Filistin Devleti'ni resmen tanımayı ve iki devletli çözüme dayalı bir yaklaşımla İsrail'i bölgeye entegre etmeyi amaçlayan, Riyad ve Paris öncülüğünde yoğun bir diplomatik hareketin yaşanması muhtemel.   Bu Nedenle Yol Haritası Birkaç Aşamadan Geçecek:   İLKİ, 37 yıl evvel başlayan ve bugüne kadar 140'a yakın ülkenin tanınmasıyla sonuçlanan hareketin devamı olarak Filistin devletini tanıyan ülke sayısının artması.      İKİNCİSİ, Eylül ayında yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantılarına hazırlanmak, New York Bildirgesi ve içeriğini kabul eden bir BM tavsiyesi almak.   ÜÇÜNCÜSÜ, belgenin uygulanması çağrısında bulunan ve Washington'u veto kullanmamaya ikna eden, bağlayıcı olmayan bir karar çıkarmak amacıyla dosyayı Güvenlik Konseyi'ne aktarmak.   DÖRDÜNCÜSÜ, Güvenlik Konseyi adına, ek kararlara gerek kalmadan yeni bölgesel yolun başlatıldığını duyuran bir BM bildirisi yayınlamak.   1991 Madrid Konferansı'nda imajının parlatılmasıyla ortaya çıkan İSRAİL, bugün FİLİSTİN topraklarındaki uygulamaları neticesinde bambaşka bir gerçeklikle karşı karşıya kalmakta ve AMERİKA'YI GİDEREK ARTAN BİR ULUSLARARASI KRİZE DOĞRU SÜRÜKLEMEKTEDİR. Bu nedenle Washington, kendisini İsrail kısıtlamalarından kurtarmak için New York Deklarasyonu fırsatını değerlendirebilir.   New York vesîkası yalnızca iki devletli çözüm seçeneğini yeniden canlandırmayı amaçlamıyor. Aynı zamanda "İki Devletli Çözüm İçin Küresel İttifak" sloganı altında bölgede güvenlik ve istikrarı sağlayacak yeni bir mekanizma formüle edilmesinin gerekliliği konusunda hem Doğu hem de Batı'daki uluslararası fikir birliğinin boyutunu yansıtıyor.   Fakat asıl engel İsrail'den ziyade Amerika gibi görünüyor. Ancak Filistin liderliği, gelişmelere ciddi şekilde cevap verecek birleşik bir ulusal vizyon oluşturmak için hızlı hareket edebilir.   Peki, Trump yönetimi ne yapacak? İsrail'i memnun etmek için New York Deklarasyonunu iptal etmeye mi çalışacak?   Yoksa bu tarihsel dönüşüme ayak uydurarak, krizlerini hafifletebilecek yeni, daha istikrarlı bir Ortadoğu'nun oluşmasına katkıda bulunmayı mı seçecek?   Bu sorulara peşin olarak cevap vermek mümkün olsa bile, konuyu ileride epeyce tartışabiliriz.
İki Devletli Çözüm İçin Uluslararası Koalisyonun Özü Geçtiğimiz 29 Temmuz'da Suudi-Fransız sponsorluğunda gerçekleştirilen New York konferansı, yalnızca geçici bir diplomatik toplantı değil, aynı zamanda FİLİSTİN meselesiyle ilgili uluslararası ilişkilerde geleneksel ABD şemsiyesi dışında muhtemel bir değişimin başlangıcıydı.

 Bu açıdan Suudi Dışişleri Bakanı Emîr Faysal bin Ferhan, "siyasi, güvenlik, ekonomik, insani, hukuki ve stratejik anlatı eksenlerinde kapsamlı öneriler içeren ve iki devletli çözümün uygulanması ile bölgesel barış ve güvenliğin sağlanması için entegre ve uygulanabilir bir çerçeve oluşturan" New York Deklarasyonu’na destek çağrısında bulundu.
  Birleşmiş Milletler genel merkezinde yaklaşık 140 ülke ile bölgesel ve uluslararası kuruluşun katılımıyla gerçekleştirilen konferans, Filistin sorununun çözümüne yönelik çok boyutlu bir yol haritası geliştirdi ve bölgede uzun zamandır beklenen istikrarın inşasına yönelik yeni bir bölgesel ve uluslararası yolu harekete geçirdi.
  Dolayısıyla New York Deklarasyonu, uzun süredir devam eden kronik bir krizi sona erdirmek amacıyla, belirli bir süre içerisinde tamamlanacak gerçekçi, esnek program ve planlarla desteklenen, aşamalar halinde uygulanan güvenlikle ilgili siyasi ve sosyal bir yoldur.
  Peki, ortaya çıkan bu yolu engellemek Washington'un çıkarına mı?
  New York'ta yaşananların ışığında bazı farklı göstergeler; çeşitli durumlarda İSRAİL'E DOKUNULMAZLIK VE KORUMA SAĞLAMAKTA ISRAR EDEN AMERİKAN ŞEMSİYESİNDEN UZAKLAŞARAK, bölgesel sahneyi yeniden düzenlemek için sessizce hareket eden, beyan edilmemiş bir bloğun ortaya çıktığına işaret ediyor.
  Fransa'nın bu formüle aktif katılımı, konferanstaki hareketlerinden de anlaşılacağı üzere, Avrupa'nın bugün olduğu gibi tamamen Washington ya da Tel Aviv yönetiminin hegemonyasına tabi olmayan yeni denklemler içinde kendisini yeniden konumlandırma arzusunu yansıtıyor olabilir.
  Paris ve Londra'nın Filistin devletinin tanınmasına ilişkin yaptığı yeni açıklama ve vaatlere gelince, bunlar; “Özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'nde Gerçekleştirdiği Katliamlar ve Buradaki Kuşatma, Açlık ve Zorla Yerinden Etme Politikaları Karşısında Avrupa'nın Tutumundaki Gerçek Değişimleri” yansıtıyor.
  ABD'nin başkanlık Ortadoğu özel temsilcisi Steve Witkoff'un Donald Trump'ın "artık dünyanın polisi" olduğunu ilan etmesi yeterli değil. Daha doğrusu başkanını, bölgeyi krizden kurtarmaya çalışan Arap ve Avrupalı çabaların önünde durmaması konusunda ikna etmesi gerekiyor.
  Bir sonraki aşamada; GAZZE ŞERİDİ'ndeki durumu sakinleştirmeyi, Filistin diyaloğunu hızlandırmayı, Filistin Devleti'ni resmen tanımayı ve iki devletli çözüme dayalı bir yaklaşımla İsrail'i bölgeye entegre etmeyi amaçlayan, Riyad ve Paris öncülüğünde yoğun bir diplomatik hareketin yaşanması muhtemel.
  Bu Nedenle Yol Haritası Birkaç Aşamadan Geçecek:
  İLKİ, 37 yıl evvel başlayan ve bugüne kadar 140'a yakın ülkenin tanınmasıyla sonuçlanan hareketin devamı olarak Filistin devletini tanıyan ülke sayısının artması.   
  İKİNCİSİ, Eylül ayında yapılacak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantılarına hazırlanmak, New York Bildirgesi ve içeriğini kabul eden bir BM tavsiyesi almak.
  ÜÇÜNCÜSÜ, belgenin uygulanması çağrısında bulunan ve Washington'u veto kullanmamaya ikna eden, bağlayıcı olmayan bir karar çıkarmak amacıyla dosyayı Güvenlik Konseyi'ne aktarmak.
  DÖRDÜNCÜSÜ, Güvenlik Konseyi adına, ek kararlara gerek kalmadan yeni bölgesel yolun başlatıldığını duyuran bir BM bildirisi yayınlamak.
  1991 Madrid Konferansı'nda imajının parlatılmasıyla ortaya çıkan İSRAİL, bugün FİLİSTİN topraklarındaki uygulamaları neticesinde bambaşka bir gerçeklikle karşı karşıya kalmakta ve AMERİKA'YI GİDEREK ARTAN BİR ULUSLARARASI KRİZE DOĞRU SÜRÜKLEMEKTEDİR. Bu nedenle Washington, kendisini İsrail kısıtlamalarından kurtarmak için New York Deklarasyonu fırsatını değerlendirebilir.
  New York vesîkası yalnızca iki devletli çözüm seçeneğini yeniden canlandırmayı amaçlamıyor. Aynı zamanda "İki Devletli Çözüm İçin Küresel İttifak" sloganı altında bölgede güvenlik ve istikrarı sağlayacak yeni bir mekanizma formüle edilmesinin gerekliliği konusunda hem Doğu hem de Batı'daki uluslararası fikir birliğinin boyutunu yansıtıyor.
  Fakat asıl engel İsrail'den ziyade Amerika gibi görünüyor. Ancak Filistin liderliği, gelişmelere ciddi şekilde cevap verecek birleşik bir ulusal vizyon oluşturmak için hızlı hareket edebilir.
  Peki, Trump yönetimi ne yapacak? İsrail'i memnun etmek için New York Deklarasyonunu iptal etmeye mi çalışacak?
  Yoksa bu tarihsel dönüşüme ayak uydurarak, krizlerini hafifletebilecek yeni, daha istikrarlı bir Ortadoğu'nun oluşmasına katkıda bulunmayı mı seçecek?
  Bu sorulara peşin olarak cevap vermek mümkün olsa bile, konuyu ileride epeyce tartışabiliriz.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.