dicle elektirk

Kendi Değerlerimizle Fethe ve Fetih Ruhuna Bakış

KIR'ATIM GÜNCEL HABERLER (KIRATIM HABER) - KIR'ATIM GAZETESİ | 30.05.2025 - 10:48, Güncelleme: 30.05.2025 - 10:48
 

Kendi Değerlerimizle Fethe ve Fetih Ruhuna Bakış

Fetih, “Müslümanların ülke veya şehirleri i’lâ-yi kelimetullah amacıyla İslâmiyet’e açmaları, İslâm devleti idaresine almaları” demektir.
Fetih; hayat suyu diyeceğimiz İslâm’ın inkâr yüzünden kuruyup çöle dönmüş insan yüreğine inen huzurdur, ferahtır.  Fetih; İnsana İslam mutluluğunu ulaştırmak için insanla İslam arasındaki engelleri kaldırmak gayesiyle yapılan cihadın, istila ve sömürü gayesiyle yapılan ‘işgal savaşı’nın derin farkını da ortaya koyar. Cihad ile savaş arasında nasıl bir fark varsa, fetih ile işgal arasında da öylesine bir fark mevcuttur.  İslâm; dünyevî ve seküler olan savaş ve işgal kavramlarını, hem muhteva/içerik, hem usul/metod olarak tamamen reddedip onların yerine ahlakî ve kutsal boyutları olan cihad ve fetih kavramlarını yerleştirmiştir.  İslâm; sırf dünyevî egemenlik, toprak işgali ve insan esareti amacına ulaşmak için yıkım, ölüm, kan, katliam ve vahşetle gerçekleşen savaşın yerine toprağı, toplumu ve insanın akıl ve yüreğini mutluluğa/huzura açmak/fetih için her türlü zihnî (içtihat), kavli (davet), kalbî (dua ve istiğfar) ve fiili gayreti/cihadı yerleştirmiştir.  Fetih; Kur’an-ı Kerim’de evlerin kapılarının açılması, gök kapılarının açılması, nimet ve bereket kapılarının açılması, iman ve küfür toplumunun arasının açılıp ayrılması hüküm verilmesi, Cennet ve Cehennem kapılarının açılması gibi anlamlarda kullanılmıştır.  Kur’an-ı Kerim’de fetihten bahseden çeşitli ayetlerde; zafer, galibiyet ve yüreklerin imana açılması mânâlarında kullanılmıştır. Bu ayetlerin hiçbirisinde fetih; toprak işgali, siyasî, askerî, ekonomik hâkimiyet/egemenlik anlamında kullanılmamıştır.  Fetih sûresi indirildiğinde, olan bitenler karşısında derin bir hüzün ve keder içinde bekleyen Müslümanlara Peygamber Efendimiz surenin ilk âyetini kastederek şöyle diyordu: “Bana dünyanın tamamından daha hayırlı bir âyet indirildi.”  Ayetlerdeki fetih; askeri bir zafer, toprak işgali ve siyasi hâkimiyete değil, İslâm ile insanın arasındaki engellerin kaldırılıp aklın ve kalbin İslâm’a açılmasına delalet eder. Hepimiz bilmekteyiz ki Medine üzerine bir ordu yürümemiştir. Medine ne savaş ne de sulh yoluyla da elde edilmemiştir. Aksine bireysel ve sosyal bir dönüşümle Medine İslâm’ın beşiği olmuştur. Medine’nin fethi de yürek fethi ile gerçekleşmiştir.  Peygamberimiz Mekke’nin fethi günü şu emri veriyordu: “Yaralıyı, esiri öldürmeyiniz. Kaçanı takip etmeyiniz. Kapısını örten güvenliktedir.” Osmanlı hâkimiyetinde bulunan Müslüman olmayan azınlıklar, kendi kültürlerini huzur içinde yaşamışlardır. Hayatlarına müdahale edilmemiştir. Dikkat edilirse Lozan’ın gizli anlaşmalarıyla Hilafet kaldırılınca, devlet paylaşılınca, baklava tepsisindeki dilimler gibi ‘devletçik’ler kurulunca Osmanlı’nın terk edildiği yerlerde Balkanlar’da, Ortadogu’da huzur kalmamış, kan, gözyaşı, vahşet ve katliamlar yerini almıştır. Bizim fetih anlayışımız; ‘Bir âdem, bir âlem’dir. Ayette de “Bir insanın dirilişi, bütün insanlığın dirilişidir, bir insanın ölümü de bütün insanlığın ölümüdür.” Buyurulmuştur.  İslâm’ı insanlığa taşıyan fetih ordusu; güneş gibidir. Güneş kadar cömerttir. Işığını hiç kimseden, hiçbir varlıktan esirgemez.  Hayber fethi öncesi; genç Hz. Ali, atının üzerinde elinde kılıcı sağa sola hamleler yapmaktadır. Onu izleyen Allah Resulü der ki: “Yavaş ol ey Ali! Vallahi senin elinle bir kimsenin hidayet bulması, güneşin üzerine doğduğu her şeyden (kızıl tüylü develere sahip olmandan) daha hayırlıdır.” Hiçbir örnek, bir tek insanın ebedi mutluluğuna vesile olmanın ne büyük ödül olduğunu bundan daha güzel ortaya koyamaz. Ancak bir Peygamber, insan yüreğini bütün fetihlerin zirvesine oturtur.  Dünya merkezli, toprak merkezli, makam mevki konum merkezli bir bakış açısı, böylesine yüce bir tavrı anlamakta, idrak etmekte zorlanacaktır. Kendi değerlerinden habersiz yetişen/yetiştirilenler fethi de fetih ruhunu da anlamazlar/anlayamazlar. Fethi zulüm olarak görürler. Her 29 Mayıs İstanbul’un fetih gününde duygulanır, hatıralarım canlanır, fethin sembolü Ayasofya’nın kapısına gelir ‘Ayasofya Müzesi’ levhasının kaldırılması için dualar ederdim bazen yalnız, bazen de arkadaşlarımızla. Bu duygu ve düşüncelerimi gerçekleştiren Ayasofya’yı müzelikten kurtaran Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı nasıl bağrıma basmam. Camiliğinden kiliseye çevirenleri, 86 yıl boyunca müze olarak laneti hak edenleri nasıl unuturum. ‘Zulüm; 1453’te başladı’ diyenleri de…
Fetih, “Müslümanların ülke veya şehirleri i’lâ-yi kelimetullah amacıyla İslâmiyet’e açmaları, İslâm devleti idaresine almaları” demektir.

Fetih; hayat suyu diyeceğimiz İslâm’ın inkâr yüzünden kuruyup çöle dönmüş insan yüreğine inen huzurdur, ferahtır. 

Fetih; İnsana İslam mutluluğunu ulaştırmak için insanla İslam arasındaki engelleri kaldırmak gayesiyle yapılan cihadın, istila ve sömürü gayesiyle yapılan ‘işgal savaşı’nın derin farkını da ortaya koyar. Cihad ile savaş arasında nasıl bir fark varsa, fetih ile işgal arasında da öylesine bir fark mevcuttur. 

İslâm; dünyevî ve seküler olan savaş ve işgal kavramlarını, hem muhteva/içerik, hem usul/metod olarak tamamen reddedip onların yerine ahlakî ve kutsal boyutları olan cihad ve fetih kavramlarını yerleştirmiştir. 

İslâm; sırf dünyevî egemenlik, toprak işgali ve insan esareti amacına ulaşmak için yıkım, ölüm, kan, katliam ve vahşetle gerçekleşen savaşın yerine toprağı, toplumu ve insanın akıl ve yüreğini mutluluğa/huzura açmak/fetih için her türlü zihnî (içtihat), kavli (davet), kalbî (dua ve istiğfar) ve fiili gayreti/cihadı yerleştirmiştir. 

Fetih; Kur’an-ı Kerim’de evlerin kapılarının açılması, gök kapılarının açılması, nimet ve bereket kapılarının açılması, iman ve küfür toplumunun arasının açılıp ayrılması hüküm verilmesi, Cennet ve Cehennem kapılarının açılması gibi anlamlarda kullanılmıştır. 

Kur’an-ı Kerim’de fetihten bahseden çeşitli ayetlerde; zafer, galibiyet ve yüreklerin imana açılması mânâlarında kullanılmıştır. Bu ayetlerin hiçbirisinde fetih; toprak işgali, siyasî, askerî, ekonomik hâkimiyet/egemenlik anlamında kullanılmamıştır. 

Fetih sûresi indirildiğinde, olan bitenler karşısında derin bir hüzün ve keder içinde bekleyen Müslümanlara Peygamber Efendimiz surenin ilk âyetini kastederek şöyle diyordu: “Bana dünyanın tamamından daha hayırlı bir âyet indirildi.” 

Ayetlerdeki fetih; askeri bir zafer, toprak işgali ve siyasi hâkimiyete değil, İslâm ile insanın arasındaki engellerin kaldırılıp aklın ve kalbin İslâm’a açılmasına delalet eder.

Hepimiz bilmekteyiz ki Medine üzerine bir ordu yürümemiştir. Medine ne savaş ne de sulh yoluyla da elde edilmemiştir. Aksine bireysel ve sosyal bir dönüşümle Medine İslâm’ın beşiği olmuştur. Medine’nin fethi de yürek fethi ile gerçekleşmiştir. 

Peygamberimiz Mekke’nin fethi günü şu emri veriyordu:

“Yaralıyı, esiri öldürmeyiniz. Kaçanı takip etmeyiniz. Kapısını örten güvenliktedir.”

Osmanlı hâkimiyetinde bulunan Müslüman olmayan azınlıklar, kendi kültürlerini huzur içinde yaşamışlardır. Hayatlarına müdahale edilmemiştir. Dikkat edilirse Lozan’ın gizli anlaşmalarıyla Hilafet kaldırılınca, devlet paylaşılınca, baklava tepsisindeki dilimler gibi ‘devletçik’ler kurulunca Osmanlı’nın terk edildiği yerlerde Balkanlar’da, Ortadogu’da huzur kalmamış, kan, gözyaşı, vahşet ve katliamlar yerini almıştır.

Bizim fetih anlayışımız; ‘Bir âdem, bir âlem’dir. Ayette de “Bir insanın dirilişi, bütün insanlığın dirilişidir, bir insanın ölümü de bütün insanlığın ölümüdür.” Buyurulmuştur. 

İslâm’ı insanlığa taşıyan fetih ordusu; güneş gibidir. Güneş kadar cömerttir. Işığını hiç kimseden, hiçbir varlıktan esirgemez. 

Hayber fethi öncesi; genç Hz. Ali, atının üzerinde elinde kılıcı sağa sola hamleler yapmaktadır. Onu izleyen Allah Resulü der ki:

“Yavaş ol ey Ali! Vallahi senin elinle bir kimsenin hidayet bulması, güneşin üzerine doğduğu her şeyden (kızıl tüylü develere sahip olmandan) daha hayırlıdır.”

Hiçbir örnek, bir tek insanın ebedi mutluluğuna vesile olmanın ne büyük ödül olduğunu bundan daha güzel ortaya koyamaz. Ancak bir Peygamber, insan yüreğini bütün fetihlerin zirvesine oturtur. 

Dünya merkezli, toprak merkezli, makam mevki konum merkezli bir bakış açısı, böylesine yüce bir tavrı anlamakta, idrak etmekte zorlanacaktır. Kendi değerlerinden habersiz yetişen/yetiştirilenler fethi de fetih ruhunu da anlamazlar/anlayamazlar. Fethi zulüm olarak görürler.

Her 29 Mayıs İstanbul’un fetih gününde duygulanır, hatıralarım canlanır, fethin sembolü Ayasofya’nın kapısına gelir ‘Ayasofya Müzesi’ levhasının kaldırılması için dualar ederdim bazen yalnız, bazen de arkadaşlarımızla. Bu duygu ve düşüncelerimi gerçekleştiren Ayasofya’yı müzelikten kurtaran Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı nasıl bağrıma basmam.

Camiliğinden kiliseye çevirenleri, 86 yıl boyunca müze olarak laneti hak edenleri nasıl unuturum. ‘Zulüm; 1453’te başladı’ diyenleri de…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.