DEDAŞ
Yaşar Değirmenci
Köşe Yazarı
Yaşar Değirmenci
 

Unutulmaz Necmettin ERBAKAN Hocamızın vefatının Düşündürdükleri

Türk siyasetinin öncü lideri, ilim adamı, Dâvâ adamı Necmettin ERBAKAN hocamızı, on ikinci vefat yıldönümünde rahmetle, minnetle şükranla anıyoruz.  İnsan hayatına zor sığan mahkemeler, hapisler, sürgünler. Bütün bunlara sebebiyet verenlerin, âlet olanların, teşvik edenlerin, sessiz kalanların hali ‘imtihan dünyası’nda olduğumuz gerçeği. Çeşitli entrikalarla o dönem iktidarı ele geçirenlerle verdiği mücadele. Kim iktidardaymış, kim aziz, kim zelilmiş hiç olmazsa şimdi anlayıp ibret alabiliyorlar mı acaba? Her vefat yıldönümüyle,  talebelerinin yirmi yıldır ülkeyi yönetmesiyle, sağken de vefatında da gündeme mührünü vuran adamdır Erbakan. Bu vesile ile bir-iki âyet geliyor hatırıma. “(İnkârcılar) tuzak kurdular; Allah da onların tuzağını başlarına geçirdi. Allah tuzakları bozanların en hayırlısıdır.” (3 Âl-i İmran 54) “Hani bir zamanda inkârda direnenler senin önünü kesmek, öldürmek ya da sürgün etmek için sana tuzaklar kuruyorlardı. Nitekim onlar hep tuzak kurmuşlar, Allah da onların tuzağını devamlı boşa çıkarmıştır; Zira Allah tuzakları boşa çıkaranların en hayırlısıdır.” (8 Enfâl sûresi 30) Evet ne akla hayale gelmeyen tuzaklar kurdular. Allah da o tuzakları başlarına geçirdi. Allah’ın mühlet vereceğini ama hiç ihmal etmeyeceğini unuttular. Muhalifleriyle, muarızlarıyla, sürgüne ve cezaevine gönderenleriyle, hakkında akla hayale gelmedik tezviratta bulunanlarıyla, senelerce mücadele ettikleriyle, basını-yayını-medyasıyla hepsi âdeta bıraktığımız yerdeler. Necmettin ERBAKAN hocamızın Başbakanlığına tahammülsüzlüğünü, oradan indirilişinin serüvenini bilhassa gençlerimiz iyi incelesinler. Türkiye’nin şartları bakımından nerelerden geldiğini, siyasi, tarihi bakımından (Demokrasiye geçişten günümüze) ibretle/dersle olayları tahlil etsinler. “Demokrasi çığırtkanlığı” yapanlara da hadlerini bildirsinler. Bu ders ve had bilmeyi; Sandıktan milletin çıkardığı bir ‘Başbakan nasıl indirilebilir?’ sorusunu da demokrasiyi kutsalları haline getiren siyasilere bir ‘kavram dersi’ şamarıyla vermeliler. ‘Kimsenin burnu kanamasın’ diye ne çilelerle kazanılan Başbakanlığı bile bırakmıştır. ‘28 Şubat’ faillerinin hesap vermesi ile ilgili davadan vazgeçenler ne yüzle bakacaklar? Sağ olsaydı merhum Erbakan Hocamız, bu davadan vazgeçer miydi? Hele o olayları yaşadıkları halde Saadet Partisi’nin bugünkü haline ne demeli? Oturdukları dış güçlerin emrindeki yuvarlak masanın yuvarlak adamlarıyla ortak hareket etmeleri, “Millî Görüş” çizgisinin şimdiki halinin resmi. Onun mümessili, adına kurulan vakfın Başkanı Fatih ERBAKAN’ın başka bir partide siyaset yapması/yaptırılması da ayrıca düşünülmeli. Bütün bu olanlardan sonra bir “Nefs Muhasebesi” yapılmalı. Bu hareket bu hale mi düşürülmeliydi? Başlarını yastığa koymadan “vicdan yastığı”a koyup uyumadan bu sorulara da cevap versinler.   Vefat yıldönümünde, “Vicdan kanamaları”nı bu vesile ile durdurmaya çalışıyorlar. Yaşarken kendisinden esirgedikleri sevgi ve saygıyı ‘vefat yıldönümü’ vesilesiyle göstermeye gayretindeler. Başbakanlığını elinden alıp, partilerini kapatıp, siyasi hayatını bitirip, ömrünün son yıllarını hapishane köşelerinde geçirtenler neler yapmadılar? Güya itibardaydılar, sözleri kanundu. ‘Beyaz Türkler’in temsilcileriydiler. Yaşamadığı için Erbakan Hoca’yı övmekten geri durmuyorlar. Her şeye rağmen milletimiz, kendisine hizmet edenleri tanıyor, unutmuyor, zamanı geldiğinde de seçim sandığında; takdirlerini, tercihlerini, vefalarını gösteriyorlar. Gerektiğinde siyasi kimliğini bir tarafa bırakmasını da bilen Erbakan hocamız; vefatı sebebiyle bütün Türkiye’yi bir araya getirmişti. Gazetecilerin kabul ettiği gibi “öfkeli fotoğraf”ı olmayan adamdı. Sömürü düzenine başkaldıran, Cumhuriyet tarihinde ilk defa Anadolu insanın bütün iç ve dış baskılara, engellemelere rağmen meşrû zeminde, demokratik sistemde Başbakan olunabileceğini ve ülkenin gayet güzel yönetilebileceğini gösteren, ezilen, dışlanan dini hassasiyeti olan halka şahsiyet ve öz güven kazandıran, laik kesimin ise, “dindar korkusu”nu silen adamdı. Ülke gündemine İslam’ı ve İslâmî meseleleri getiren adamdı. Dünya Müslümanlarına Siyonizm tehlikesini öğreten, dindarların siyasetle tanışmasını da sağlayan adamdı Erbakan Hoca. Yetiştirdiği talebeleriyle de Türkiye’ye hizmet eden kadroyu kurarak “müessese adam” olmayı hak etmiş bir ilim adamı. Hatta fikir adamı tarafı da unutulmamalı.  ‘28 Şubat’ı gerçekleştiren Mason Cumhurbaşkanı, TBMM’ne yemin için gelen Merve KAVAKÇI’ya; “Bu tür ajan provakatörler çok görülmüştür. Bu da onlardan birisidir.” diyebilen adama oy veren cemaatlere, camialara, dernek, vakıf vs. mensup ve müntesiplerine, hakaret edenlere bile karşılık vermeden “Din Kardeşliği nasıl yaşanır?” sualini fiiliyle, icraatlarıyla gösteren adamdır. Vefatı münasebetiyle yapılan programlarda hemen herkes Erbakan Hoca’nın lehine sözler söylüyor. Bilhassa ‘28 Şubat’ın failleri durumunda olanların, ortak nedamet hisleri, hatalarını itirafları, yapılan yanlışlıkların yüreklerindeki izleri, “tarihi özürler” olarak kabul edilebilir. Bütün bu yazılan-çizilenler; “sosyal helallik” istemelere de vesile olmuş olur. Haleti ruhiyeleri “vicdan kanamaları”na dönüşüp onları İnşaallah “sosyal tevbe”ye götürür. Sonra da tevbey-i nasuha. Herkes için iyilik-güzellik düşünmek, “insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” hükmünün gereği için hayatını vakfetmek ne kadar güzel! Affetmek, kine nefrete hayatında yer vermemek, mücadele ederken hep meşruiyetten yana olmak, “mücadele ahlakı”yla hareket etmek, en kızdıklarına, sabrını taşıranlara, had-hudut bilmeyenlere bile şefkatli-merhametli bir baba gibi davranmak ne kadar güzel! Müsamahayı-hoşgörüyü-kibarlığı-nezaketi-zarafeti, elden bırakmamak. Bu kadar güzelliği mütevazılık içinde taşımak da ayrıca güzel! İşte bu güzellikleri taşıyan güzel adamdı Erbakan. Türkiye’de hiçbir hareket, hiçbir oluşum, İslâm’ı devre dışı bırakarak yapılamayacağını da göstermiştir. İlim ve fikir adamları, gazeteci ve yazarlar: “Hepimiz, Erbakan’ın paltosundan çıktık” demişlerdir. Millet de, ümmet de hasret.  Rabbim hepimizin bu hasretini Cennetinde buluşturarak bitirir İnşallah.
Ekleme Tarihi: 01 Mart 2023 - Çarşamba

Unutulmaz Necmettin ERBAKAN Hocamızın vefatının Düşündürdükleri

Türk siyasetinin öncü lideri, ilim adamı, Dâvâ adamı Necmettin ERBAKAN hocamızı, on ikinci vefat yıldönümünde rahmetle, minnetle şükranla anıyoruz. 

İnsan hayatına zor sığan mahkemeler, hapisler, sürgünler. Bütün bunlara sebebiyet verenlerin, âlet olanların, teşvik edenlerin, sessiz kalanların hali ‘imtihan dünyası’nda olduğumuz gerçeği. Çeşitli entrikalarla o dönem iktidarı ele geçirenlerle verdiği mücadele. Kim iktidardaymış, kim aziz, kim zelilmiş hiç olmazsa şimdi anlayıp ibret alabiliyorlar mı acaba? Her vefat yıldönümüyle,  talebelerinin yirmi yıldır ülkeyi yönetmesiyle, sağken de vefatında da gündeme mührünü vuran adamdır Erbakan. Bu vesile ile bir-iki âyet geliyor hatırıma. “(İnkârcılar) tuzak kurdular; Allah da onların tuzağını başlarına geçirdi. Allah tuzakları bozanların en hayırlısıdır.” (3 Âl-i İmran 54) “Hani bir zamanda inkârda direnenler senin önünü kesmek, öldürmek ya da sürgün etmek için sana tuzaklar kuruyorlardı. Nitekim onlar hep tuzak kurmuşlar, Allah da onların tuzağını devamlı boşa çıkarmıştır; Zira Allah tuzakları boşa çıkaranların en hayırlısıdır.” (8 Enfâl sûresi 30) Evet ne akla hayale gelmeyen tuzaklar kurdular. Allah da o tuzakları başlarına geçirdi. Allah’ın mühlet vereceğini ama hiç ihmal etmeyeceğini unuttular. Muhalifleriyle, muarızlarıyla, sürgüne ve cezaevine gönderenleriyle, hakkında akla hayale gelmedik tezviratta bulunanlarıyla, senelerce mücadele ettikleriyle, basını-yayını-medyasıyla hepsi âdeta bıraktığımız yerdeler. Necmettin ERBAKAN hocamızın Başbakanlığına tahammülsüzlüğünü, oradan indirilişinin serüvenini bilhassa gençlerimiz iyi incelesinler. Türkiye’nin şartları bakımından nerelerden geldiğini, siyasi, tarihi bakımından (Demokrasiye geçişten günümüze) ibretle/dersle olayları tahlil etsinler. “Demokrasi çığırtkanlığı” yapanlara da hadlerini bildirsinler. Bu ders ve had bilmeyi; Sandıktan milletin çıkardığı bir ‘Başbakan nasıl indirilebilir?’ sorusunu da demokrasiyi kutsalları haline getiren siyasilere bir ‘kavram dersi’ şamarıyla vermeliler. ‘Kimsenin burnu kanamasın’ diye ne çilelerle kazanılan Başbakanlığı bile bırakmıştır. ‘28 Şubat’ faillerinin hesap vermesi ile ilgili davadan vazgeçenler ne yüzle bakacaklar? Sağ olsaydı merhum Erbakan Hocamız, bu davadan vazgeçer miydi? Hele o olayları yaşadıkları halde Saadet Partisi’nin bugünkü haline ne demeli? Oturdukları dış güçlerin emrindeki yuvarlak masanın yuvarlak adamlarıyla ortak hareket etmeleri, “Millî Görüş” çizgisinin şimdiki halinin resmi. Onun mümessili, adına kurulan vakfın Başkanı Fatih ERBAKAN’ın başka bir partide siyaset yapması/yaptırılması da ayrıca düşünülmeli. Bütün bu olanlardan sonra bir “Nefs Muhasebesi” yapılmalı. Bu hareket bu hale mi düşürülmeliydi? Başlarını yastığa koymadan “vicdan yastığı”a koyup uyumadan bu sorulara da cevap versinler.  
Vefat yıldönümünde, “Vicdan kanamaları”nı bu vesile ile durdurmaya çalışıyorlar. Yaşarken kendisinden esirgedikleri sevgi ve saygıyı ‘vefat yıldönümü’ vesilesiyle göstermeye gayretindeler. Başbakanlığını elinden alıp, partilerini kapatıp, siyasi hayatını bitirip, ömrünün son yıllarını hapishane köşelerinde geçirtenler neler yapmadılar? Güya itibardaydılar, sözleri kanundu. ‘Beyaz Türkler’in temsilcileriydiler. Yaşamadığı için Erbakan Hoca’yı övmekten geri durmuyorlar. Her şeye rağmen milletimiz, kendisine hizmet edenleri tanıyor, unutmuyor, zamanı geldiğinde de seçim sandığında; takdirlerini, tercihlerini, vefalarını gösteriyorlar. Gerektiğinde siyasi kimliğini bir tarafa bırakmasını da bilen Erbakan hocamız; vefatı sebebiyle bütün Türkiye’yi bir araya getirmişti. Gazetecilerin kabul ettiği gibi “öfkeli fotoğraf”ı olmayan adamdı. Sömürü düzenine başkaldıran, Cumhuriyet tarihinde ilk defa Anadolu insanın bütün iç ve dış baskılara, engellemelere rağmen meşrû zeminde, demokratik sistemde Başbakan olunabileceğini ve ülkenin gayet güzel yönetilebileceğini gösteren, ezilen, dışlanan dini hassasiyeti olan halka şahsiyet ve öz güven kazandıran, laik kesimin ise, “dindar korkusu”nu silen adamdı. Ülke gündemine İslam’ı ve İslâmî meseleleri getiren adamdı. Dünya Müslümanlarına Siyonizm tehlikesini öğreten, dindarların siyasetle tanışmasını da sağlayan adamdı Erbakan Hoca. Yetiştirdiği talebeleriyle de Türkiye’ye hizmet eden kadroyu kurarak “müessese adam” olmayı hak etmiş bir ilim adamı. Hatta fikir adamı tarafı da unutulmamalı. 
‘28 Şubat’ı gerçekleştiren Mason Cumhurbaşkanı, TBMM’ne yemin için gelen Merve KAVAKÇI’ya; “Bu tür ajan provakatörler çok görülmüştür. Bu da onlardan birisidir.” diyebilen adama oy veren cemaatlere, camialara, dernek, vakıf vs. mensup ve müntesiplerine, hakaret edenlere bile karşılık vermeden “Din Kardeşliği nasıl yaşanır?” sualini fiiliyle, icraatlarıyla gösteren adamdır. Vefatı münasebetiyle yapılan programlarda hemen herkes Erbakan Hoca’nın lehine sözler söylüyor. Bilhassa ‘28 Şubat’ın failleri durumunda olanların, ortak nedamet hisleri, hatalarını itirafları, yapılan yanlışlıkların yüreklerindeki izleri, “tarihi özürler” olarak kabul edilebilir. Bütün bu yazılan-çizilenler; “sosyal helallik” istemelere de vesile olmuş olur. Haleti ruhiyeleri “vicdan kanamaları”na dönüşüp onları İnşaallah “sosyal tevbe”ye götürür. Sonra da tevbey-i nasuha. Herkes için iyilik-güzellik düşünmek, “insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” hükmünün gereği için hayatını vakfetmek ne kadar güzel! Affetmek, kine nefrete hayatında yer vermemek, mücadele ederken hep meşruiyetten yana olmak, “mücadele ahlakı”yla hareket etmek, en kızdıklarına, sabrını taşıranlara, had-hudut bilmeyenlere bile şefkatli-merhametli bir baba gibi davranmak ne kadar güzel! Müsamahayı-hoşgörüyü-kibarlığı-nezaketi-zarafeti, elden bırakmamak. Bu kadar güzelliği mütevazılık içinde taşımak da ayrıca güzel! İşte bu güzellikleri taşıyan güzel adamdı Erbakan. Türkiye’de hiçbir hareket, hiçbir oluşum, İslâm’ı devre dışı bırakarak yapılamayacağını da göstermiştir. İlim ve fikir adamları, gazeteci ve yazarlar: “Hepimiz, Erbakan’ın paltosundan çıktık” demişlerdir. Millet de, ümmet de hasret. 
Rabbim hepimizin bu hasretini Cennetinde buluşturarak bitirir İnşallah.

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.