TRUMP BİR ÇEŞİT AMERİKAN KRUŞÇEV'İ Mİ?

KIR'ATIM GÜNCEL HABERLER (KIRATIM HABER) - KIR'ATIM GAZETESİ | 10.07.2025 - 11:15, Güncelleme: 10.07.2025 - 11:15
 

TRUMP BİR ÇEŞİT AMERİKAN KRUŞÇEV'İ Mİ?

TRUMP'ın sıra dışı icraatlarından biri de, REAGAN'ın inşa ettiği sistemin resmen mezar taşı sayılabilecek, dünyadaki 185 ülke ve bölgeye uygulanan ticaret tarifeleri oldu.
TRUMP daha evvel ekonomik neoliberalizmin bir diğer ehemmiyetli simgesi olan NAFTA (North American Free Trade Agreement/Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) anlaşmasını fiilen sona erdirmişti. Bir zamanlar ABD, MEKSİKA ve KANADA arasında özgür, neoliberal ekonomiyi simgeleyen anlaşma TRUMP tarafından tek bir imzayla feshedildi.   Öte yandan ABD'nin UKRAYNA konusundaki tutumu, TRUMP ekibinin artık ABD'nin dünyanın hiçbir yerinde askerî çatışmalara girerek dünya polisi gibi davranmasını istemediğini ortaya koydu. Hatta TRUMP bile AMERİKA'nın müttefiklerinin askerî savunmasının artık AMERİKALI vergi mükellefleri tarafından finanse edilmeyeceğini defalarca duyurdu.     Tüm bunlar TRUMP döneminde AMERİKA'nın yaklaşımında ciddi değişiklikler olduğunu gösteriyor. Bütün bunların sadece onun kişisel karakterinden kaynaklandığı söylenemez; aksine bir dönemin sonunu ve yeni bir dönemin başlangıcını ifade ediyor. TRUMP, yeni dünyadaki ekonomik ve jeopolitik ilişkilerdeki değişimlerin nedeni olmaktan çok, bir sonucudur. Antonio GRAMSCİ'nin* dediği gibi:   “Eski Dünya Öldü Ama Yeni Dünya Henüz Doğmaya Hazır Değil ve Bu Durumda Tuhaf Olaylar Bekleyebiliriz”.   Yoshihiro Francis FUKUYAMA'nın Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonraki şu açıklamasını hatırlamak çok klişe olabilir. FUKUYAMA o dönemde 'Ekonomik Neoliberalizm ve Liberal Politikaların Zaferiyle Tarihin Sonunun Geldiği'nden mutlulukla söz etmişti. Ancak bugünkü durum, tarihin inişli çıkışlı olduğunu, en azından insan ömrünün uzunluğuna oranla tarihin bir sonunun olmadığını göstermiştir.   Belki de bunların birçoğu, AMERİKA'nın bir süper güç olarak gerilemesi ve çöküşü hakkında konuşmayı ve TRUMP'ı Sovyet süper gücünün son yıllarındaki GORBAÇOV'a benzetmeyi yeğlemişti.   Elbette bu karşılaştırmanın da doğru olmadığı anlaşılıyor. AMERİKA'nın coğrafyası, tarihi ve toplumu SOVYETLER BİRLİĞİ'nden çok farklıdır. Ancak karşılaştırmayı bir gazetecilik notuyla sınırlandırırsak, TRUMP daha çok KRUŞÇEV'e benziyor.   Çünkü KRUŞÇEV, STALİN'in inşa ettiği eski SOVYETLER BİRLİĞİ'nin zirvesindeyken iktidara gelmiş ve ülkenin gidişini değiştirmek istemişti. Ancak otoyolda ilerlemek yerine SOVYETLER BİRLİĞİ'ni dolambaçlı bir yola sokmuş ve bir süper gücün geçmişteki kazanımlarını tamamen heba etmiştir.   Pazarlamacıların deyimiyle, "Cebinden Para Çıktı", yani LENİN ve STALİN dönemlerinde süper güç inşa eden önceki başarılara hiçbir şey eklemedi. Aksine, cebinden para harcadı ve sıra dışı davranışlarıyla eski kabuğun artık bir süper gücü yönetemeyecek duruma gelmesine ve kabuğun dağılmasına yol açtı.   Belki de TRUMP'ın davranışlarını analiz etmek istiyorsak onu GORBAÇOV'la karşılaştırmak yerine, KRUŞÇEV'le olan benzerliklerini göz önünde bulundurmalıyız. Bu arada, kişisel bir bakış açısından bile, ikisinin tartışmalı davranışları ve medyada yer alma istekleri daha fazla benzerliği akla getiriyor.   Ama elbette AMERİKA'daki şartlar bugün eski SOVYETLER BİRLİĞİ'ndeki şartlardan çok farklı. AMERİKA'nın birdenbire çökmesine neden olacak büyük bir deprem bir gecede gerçekleşmeyecek. Ancak değişimler kaçınılmaz. Tıpkı eski SOVYETLER BİRLİĞİ'nin dağılmasının büyük bir JEOPOLİTİK DEPREM olması gibi. Özellikle küresel ekonomide ABD'nin davranış değişiklikleri, örneğin gümrük vergileri tartışmaları, aslında gelecekte belki de öngörülmeyen, tuhaf olayların habercisi niteliğinde.   Kesin olarak söylenebilecek tek şey, AMERİKA'nın artık 1990'ların AMERİKA'sı olmadığı ve dünyadaki ekonomik ve siyâsî ilişkilerin geçmişteki tek kutuplu döneme geri dönmeyeceğidir. Aksine dünya daha karmaşık, çok kutuplu ve çok vektörlü bir hale gelecektir.   Gelecekte daha az acı çekmek isteyen her ülke bu gelişmeleri daha dikkatli takip etmeli ve geleceğin yeni ve karmaşık dünyasına kendini hazırlamalıdır. Her halükarda dünya büyük değişimlere gebedir ve bunun işaretleri ilk olarak dünyanın doğusunda TOKYO'dan batısında NEW YORK'a kadar finans piyasaları ve borsalarında ortaya çıkmıştır. Borsa endeksleri ve finans piyasaları, şu anda çok kırmızı olan sıcaklığın seviyesini gösteren birer termometre görevi görüyor.  Donald TRUMP, “Bir Gün AMERİKAN Halkının Gümrük Vergilerinin AMERİKA İçin Çok Güzel Bir Şey" olduğunu anlayacağını bizzat duyurdu.   Ondan evvel KRUŞÇEV, STALİN'den sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin 20. Kongresi'nde böyle bir iddiada bulunmuştu ama birkaç on yıl sonra pek çok Sovyet vatandaşı pek de hoş olmayan bir deneyim yaşadı. Artık dünyadaki değişim hızı geçmişe göre çok daha hızlı hale geldiğine göre, Amerikan halkının ‘ÇOK GÜZEL SONUÇLAR’ (!) için onlarca yıl beklemesine gerek kalmayabilir. TRUMP'ın ekonomik kararlarını görseler, sonuçlarını da mevcut başkanlığının sonuna doğru görebilirler.   Yazının SONLARINA doğru Nikita Kruşçev (Hruşov)'in "Amerika Birleşik Devletleri'ni İşgal Etmemize Gerek Yok, Sizi İçeriden Yok Edeceğiz" sözünü hatırladım.   Yoksa bu vaat gerçek mi oluyor?   Çünkü TRUMP artık açıkça PUTİN'in yanında yer alıyor ve MUS.K da hükûmeti içeriden OYUYOR.   --------   *Gramsci (1891 - 1937), devletin ve egemen kapitalist sınıfın yani burjuvazinin kapitalist toplumlarda zenginlik ve gücü korumak için kültürel kurumları nasıl kullandığını anlatan KÜLTÜREL HEGEMONYA teorisiyle tanınır.   Ona göre, BURJUVAZİ ‘Şiddet, Ekonomik Güç veya Zorlama’ yerine ‘İDEOLOJİ’ kullanarak hegemonik bir KÜLTÜR geliştirir.   Ayrıca o ortodoks MARKSİST düşüncenin ekonomik determinizminden kopmaya çalıştı ve bu nedenle bazen neo-MARKSİST olarak tanımlandı. MARKSİZMİ hümanist bir anlayışla ele aldı ve onu Geleneksel Materyalizm ve Geleneksel İdealizmi aşan bir pratik felsefesi ve mutlak bir tarihselcilik olarak gördü.     İtalyan Marksist filozof, dilbilimci gazeteci, yazar ve politikacıdır.   **Amerikalı siyaset bilimcidir. 1992 yılında yayınladığı The End of History and the Last Man 'Tarihin Sonu ve Son İnsan' adlı teziyle Batı Liberal düşüncesinin insanlığın ulaşabileceği son aşama olduğunu iddia etmesiyle gündem oldu.
TRUMP'ın sıra dışı icraatlarından biri de, REAGAN'ın inşa ettiği sistemin resmen mezar taşı sayılabilecek, dünyadaki 185 ülke ve bölgeye uygulanan ticaret tarifeleri oldu.

TRUMP daha evvel ekonomik neoliberalizmin bir diğer ehemmiyetli simgesi olan NAFTA (North American Free Trade Agreement/Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) anlaşmasını fiilen sona erdirmişti. Bir zamanlar ABD, MEKSİKA ve KANADA arasında özgür, neoliberal ekonomiyi simgeleyen anlaşma TRUMP tarafından tek bir imzayla feshedildi.
  Öte yandan ABD'nin UKRAYNA konusundaki tutumu, TRUMP ekibinin artık ABD'nin dünyanın hiçbir yerinde askerî çatışmalara girerek dünya polisi gibi davranmasını istemediğini ortaya koydu. Hatta TRUMP bile AMERİKA'nın müttefiklerinin askerî savunmasının artık AMERİKALI vergi mükellefleri tarafından finanse edilmeyeceğini defalarca duyurdu.  
  Tüm bunlar TRUMP döneminde AMERİKA'nın yaklaşımında ciddi değişiklikler olduğunu gösteriyor. Bütün bunların sadece onun kişisel karakterinden kaynaklandığı söylenemez; aksine bir dönemin sonunu ve yeni bir dönemin başlangıcını ifade ediyor. TRUMP, yeni dünyadaki ekonomik ve jeopolitik ilişkilerdeki değişimlerin nedeni olmaktan çok, bir sonucudur. Antonio GRAMSCİ'nin* dediği gibi:
  “Eski Dünya Öldü Ama Yeni Dünya Henüz Doğmaya Hazır Değil ve Bu Durumda Tuhaf Olaylar Bekleyebiliriz”.
  Yoshihiro Francis FUKUYAMA'nın Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonraki şu açıklamasını hatırlamak çok klişe olabilir. FUKUYAMA o dönemde 'Ekonomik Neoliberalizm ve Liberal Politikaların Zaferiyle Tarihin Sonunun Geldiği'nden mutlulukla söz etmişti. Ancak bugünkü durum, tarihin inişli çıkışlı olduğunu, en azından insan ömrünün uzunluğuna oranla tarihin bir sonunun olmadığını göstermiştir.
  Belki de bunların birçoğu, AMERİKA'nın bir süper güç olarak gerilemesi ve çöküşü hakkında konuşmayı ve TRUMP'ı Sovyet süper gücünün son yıllarındaki GORBAÇOV'a benzetmeyi yeğlemişti.
  Elbette bu karşılaştırmanın da doğru olmadığı anlaşılıyor. AMERİKA'nın coğrafyası, tarihi ve toplumu SOVYETLER BİRLİĞİ'nden çok farklıdır. Ancak karşılaştırmayı bir gazetecilik notuyla sınırlandırırsak, TRUMP daha çok KRUŞÇEV'e benziyor.
  Çünkü KRUŞÇEV, STALİN'in inşa ettiği eski SOVYETLER BİRLİĞİ'nin zirvesindeyken iktidara gelmiş ve ülkenin gidişini değiştirmek istemişti. Ancak otoyolda ilerlemek yerine SOVYETLER BİRLİĞİ'ni dolambaçlı bir yola sokmuş ve bir süper gücün geçmişteki kazanımlarını tamamen heba etmiştir.
  Pazarlamacıların deyimiyle, "Cebinden Para Çıktı", yani LENİN ve STALİN dönemlerinde süper güç inşa eden önceki başarılara hiçbir şey eklemedi. Aksine, cebinden para harcadı ve sıra dışı davranışlarıyla eski kabuğun artık bir süper gücü yönetemeyecek duruma gelmesine ve kabuğun dağılmasına yol açtı.
  Belki de TRUMP'ın davranışlarını analiz etmek istiyorsak onu GORBAÇOV'la karşılaştırmak yerine, KRUŞÇEV'le olan benzerliklerini göz önünde bulundurmalıyız. Bu arada, kişisel bir bakış açısından bile, ikisinin tartışmalı davranışları ve medyada yer alma istekleri daha fazla benzerliği akla getiriyor.
  Ama elbette AMERİKA'daki şartlar bugün eski SOVYETLER BİRLİĞİ'ndeki şartlardan çok farklı. AMERİKA'nın birdenbire çökmesine neden olacak büyük bir deprem bir gecede gerçekleşmeyecek. Ancak değişimler kaçınılmaz. Tıpkı eski SOVYETLER BİRLİĞİ'nin dağılmasının büyük bir JEOPOLİTİK DEPREM olması gibi. Özellikle küresel ekonomide ABD'nin davranış değişiklikleri, örneğin gümrük vergileri tartışmaları, aslında gelecekte belki de öngörülmeyen, tuhaf olayların habercisi niteliğinde.
  Kesin olarak söylenebilecek tek şey, AMERİKA'nın artık 1990'ların AMERİKA'sı olmadığı ve dünyadaki ekonomik ve siyâsî ilişkilerin geçmişteki tek kutuplu döneme geri dönmeyeceğidir. Aksine dünya daha karmaşık, çok kutuplu ve çok vektörlü bir hale gelecektir.
  Gelecekte daha az acı çekmek isteyen her ülke bu gelişmeleri daha dikkatli takip etmeli ve geleceğin yeni ve karmaşık dünyasına kendini hazırlamalıdır. Her halükarda dünya büyük değişimlere gebedir ve bunun işaretleri ilk olarak dünyanın doğusunda TOKYO'dan batısında NEW YORK'a kadar finans piyasaları ve borsalarında ortaya çıkmıştır. Borsa endeksleri ve finans piyasaları, şu anda çok kırmızı olan sıcaklığın seviyesini gösteren birer termometre görevi görüyor.  Donald TRUMP, “Bir Gün AMERİKAN Halkının Gümrük Vergilerinin AMERİKA İçin Çok Güzel Bir Şey" olduğunu anlayacağını bizzat duyurdu.
  Ondan evvel KRUŞÇEV, STALİN'den sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin 20. Kongresi'nde böyle bir iddiada bulunmuştu ama birkaç on yıl sonra pek çok Sovyet vatandaşı pek de hoş olmayan bir deneyim yaşadı. Artık dünyadaki değişim hızı geçmişe göre çok daha hızlı hale geldiğine göre, Amerikan halkının ‘ÇOK GÜZEL SONUÇLAR’ (!) için onlarca yıl beklemesine gerek kalmayabilir. TRUMP'ın ekonomik kararlarını görseler, sonuçlarını da mevcut başkanlığının sonuna doğru görebilirler.
  Yazının SONLARINA doğru Nikita Kruşçev (Hruşov)'in "Amerika Birleşik Devletleri'ni İşgal Etmemize Gerek Yok, Sizi İçeriden Yok Edeceğiz" sözünü hatırladım.
  Yoksa bu vaat gerçek mi oluyor?
  Çünkü TRUMP artık açıkça PUTİN'in yanında yer alıyor ve MUS.K da hükûmeti içeriden OYUYOR.
  --------
  *Gramsci (1891 - 1937), devletin ve egemen kapitalist sınıfın yani burjuvazinin kapitalist toplumlarda zenginlik ve gücü korumak için kültürel kurumları nasıl kullandığını anlatan KÜLTÜREL HEGEMONYA teorisiyle tanınır.
  Ona göre, BURJUVAZİ ‘Şiddet, Ekonomik Güç veya Zorlama’ yerine ‘İDEOLOJİ’ kullanarak hegemonik bir KÜLTÜR geliştirir.
  Ayrıca o ortodoks MARKSİST düşüncenin ekonomik determinizminden kopmaya çalıştı ve bu nedenle bazen neo-MARKSİST olarak tanımlandı. MARKSİZMİ hümanist bir anlayışla ele aldı ve onu Geleneksel Materyalizm ve Geleneksel İdealizmi aşan bir pratik felsefesi ve mutlak bir tarihselcilik olarak gördü.  
  İtalyan Marksist filozof, dilbilimci gazeteci, yazar ve politikacıdır.
  **Amerikalı siyaset bilimcidir. 1992 yılında yayınladığı The End of History and the Last Man 'Tarihin Sonu ve Son İnsan' adlı teziyle Batı Liberal düşüncesinin insanlığın ulaşabileceği son aşama olduğunu iddia etmesiyle gündem oldu.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.