PAPA VE İNSANLIK SINAVI
PAPA VE İNSANLIK SINAVI
PAPA 14. Leo'nun LÜBNÂN'a yaptığı son ziyaret, papaların dünyanın farklı bölgelerine yaptıkları uzun süreli misyonerlik ziyaretleri geleneği çerçevesinde değerlendirilebilir.
Bu geziler, zaten doğası gereği dini olup Katolik Kilisesi'ne bir mesaj iletmeyi amaçlar ve ilk bakışta alışılmadık bir durum da değildir.
Nitekim az evvel geçen bir haberde “Papa LEO'nun mesajı, LÜBNÂN'ın ve Hristiyan nüfusunun KATOLİK KİLİSESİ için önemine dikkat çekti” vurgusu yapılıyordu.
Ancak bu ziyaret, LÜBNAN'ın "HARP ve SULH" arasında kırılgan bir durumda olduğu bir ortamda gerçekleşti. Bir yandan Siyonist rejimin sürekli tehditleri ülkeye savaş gölgesi düşürürken, diğer yandan GAZZE ve BATI ŞERİA'daki kanlı gelişmeler bölgeyi alışılmadık ve istikrarsız bir duruma sürükledi. Bu şartlar, PAPA'nın LÜBNAN ziyaretini farklı ve özel beklentilerle dolu hale getirdi.
Dünya Katoliklerinin liderinden beklenen doğal şey, FİLİSTİN halkına karşı işlenen sayısız suç karşısında GAZZE'deki KATLİÂM ve ABLUKADAN, İSRÂİL'in BATI ŞERİA'yı açıkça işgal edip ilhak etmesine kadar; net, kararlı ve ahlaki bir duruş sergilemesiydi. Bu duruşu Lübnanlı HIRİSTİYANLAR da istiyordu.
Ancak beklentilerin aksine, PAPA İsrâil'in suçlarını açıkça kınamaktan kaçındı ve Batılı hükûmetlerin yıllardır hiçbir uygulama garantisi olmaksızın tekrarladığı "İki Devletli Çözüm" söylemini tekrarlamakla yetindi. Üstelik Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda 143 ülke FİLİSTİN DEVLETİ'nin kuruluşunu resmen tanımış olmasına rağmen.
PAPA bu ziyaret sırasında en azından üç mühim adım atabilirdi:
1. GAZZE'deki Sistematik KATLİÂM ve Ablukayı Kınamak
2. LÜBNAN'daki Ateşkesin Tekrar Tekrar İhlâl Edilmesini Kınamak
3. Filistin Topraklarının Giderek Artan İşgali ve Gaspına Karşı Uyarıda Bulunmak.
Fakat konuşmasında bu hususların hiçbiri vurgulanmadı.
Netice olarak, Katolik Kilisesi'nin FİLİSTİN'deki insani felakete ilişkin tutumu netleşmediği gibi, PAPA'nın ‘Sömürgecilik ve İşgali Desteklediği’ yönündeki suçlamalardan kurtulmasını sağlayabilecek değerli bir fırsat da kaçırılmış oldu.
Gerçek şu ki, Siyonist rejim artık Lübnan'a saldırmaya daha açık bir şekilde hazırlanıyor ve böylesine kritik bir dönemde, dünya Katoliklerinin lideri, Lübnan halkını destekleyebilir, net, açık ve ahlaki bir duruş sergileyerek caydırıcı bir rol oynayabilirdi. “Sivillerin Öldürülmesini ve Arap Topraklarının İşgalini Kınıyor, İsrâil'in Lübnân Topraklarından Çekilmesini Talep Ediyoruz.” diyerek, herhangi bir hudut ihlalini engellemesi bekleniyordu.
Ne yazık ki bu gerçekleşmedi ve PAPA bu tarihi sınavı geçemedi.
Görünüşe göre, PAPA'nın tutumlarına yönelik eleştiriler devam edecek. Bu eleştiriler, Papa'nın ahlaki ve manevi duruşuna dair kamuoyunun beklentisinden kaynaklanıyor. Nitekim bu beklenti, bu seyahat sırasında karşılanmadı.

